ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
düğün salonuna kayıkla inerken yere düşen çift
-
videoyu 3-4 kez izledim gulmek icin. ilk izledigimde tam; "gulme lan senin de basina gelir melir" derken, nereden basima gelecek boyle bir mallik deyip, kahkahayi bastim ve hala guluyorum alabora oluslari gozumun onune geldikce...
resmen batan geminin malları olmuslar, ya da alabora olan.
camideki dayılara tesbih fırlatmış efsane nesil
-
4 vakit namaz kıldığım ortaokul yıllarımda içinde bulunduğum nesil. özellikle gider caminin kolonlarının dibinde otururdum. tesbih rezervinin %12,5' una hakimdim.
ortada, elleri boş dayıları süzer, kolon dibindeki tesbihleri avuçladığım gibi fırlatırdım.
çok keyifliydi lan.
can havli ile evrim geçiren hayvan
-
ayaklarından sakat olup polis gelince tabanları yağlayan dilencilere benzeyen hayvan.
https://youtu.be/apfgl6rhwg4
debe: yazacak slogan bulamadım. konu evrimden açılmış* şunu paylaşayım bari.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeylere de selam olsun, pomodoro tekniğini öğrenmeyen kalmasın.
edit: link düzeltildi.
tardigrad
-
büyüklüğü bir toplu iğne başından fazla olmayan, doğadaki en dayanıklı canlılardan biriymiş.laboratuvar deneylerinde eksi 272 c'de helyum içine atılmış; eksi 192 c'de 20 ay süreyle bırakılmış ve 92 c de eter, alkol ve diğer zararlı kimyasal maddeler içine atılarak haftalarca kaynatılmış efendim ve normal ısıya döndürülüp, su verildiğinde tekrar yaşamaya başlamış.hayvanlar alemine saygılar sunuyorum.
lambaya püf de
-
baris manco'nun bu efsane sarkisi, 1970'lerde tum muzisyenlerin basinda demokles kilici gorevi goren trt denetleme kuruluna gonderildi, ama sozlerinin cok mustehcen oldugu gerekcesiyle reddedildi. ama inat eden baris, bu defa enstrumantal versiyonun yolladi kurula. bu defa da, "gitar cok mustehcen caliniyor" gerekcesiyle reddedildi. tam trt isi bir karar dogrusu..
antakya rönesans sitesinde arabaya bindirilen kız
-
maalesef mira'yı kaybettik arkadaşlar, maalesef: https://twitter.com/…?t=mdw4xfgzwxp-rdlmz1rr4a&s=19
üst edit: bulunduğuna dair bilgi var. teyit edip haber vereceğim.
üst edit 2: bilgi asılsız çıktı maalesef :(
https://twitter.com/…?t=pfflexpms22kifxvp-ar7g&s=19
mira yıldırım. 12 yaşında. 8şubat saat 13'te hatay antakya rönesans sitesinden enkazdan çıkarıldı. sivil bir araca verildi. o saatten beri ulaşılamıyor.
kaçırılmış olabileceğinden şüpheleniliyor. ailesi de enkazdan çıkarıldı. bilen duyan gören lütfen tweetteki kişiye ulaşsın.
diğer kayıp çocuklar şurada: (bkz: #148845404)
ayrıca:
(bkz: hatay esenlik mah irem apt)
william horatio bates
-
görme bozukluklarının tedavisi için bates metodu olarak bilinen bir uygulamalar bütünü geliştirmiş doktordur. ancak sadece günde belli bir süre egzersizleri yaparak tedavi sağlanamayacağını, bakmayı yeniden öğrenmenin gerekliliğini savunur. yöntemleri tartışmalı olmakla beraber; gözlük kullanımının göze bir fayda sağlamadığı konusundaki görüşlerine tamamen katılmaktayım. egzersizlere ve bakışımı değiştirmeye henüz başlamadım ama deneyeceğim.
hakkında daha fazla bilgi için:
http://www.alternatifterapi.com/…erik/bates-yontemi
http://en.wikipedia.org/wiki/bates_method
istanbul'da serçe kalmaması
-
kendilerine istanbul sokaklarını dar eden başta kediler, kargalar ve martılar yüzünden daha tenha bölgelere çekildikleri için yaşanan durum.
tabii bunun asıl sorumlusu da her köşe başına kediler için yiyecek bırakan hayvan severler. (serçeleri sevmiyorlar ama?!)
bol yiyecek bulan kediler, üredikçe ürüyor. onların yiyip bitiremediği mamaları kargalar ve martılar yiyor. onlar da çoğalıyor. ufacık boylarıyla serçelerin bunlarla baş etmesi olanaksız.
o yüzden gece 3'te o sivrisineğin vızıldamasıyla uykundan uyanıyorsun.
tropik bölge sineklerinin çoğalmasıyla bu sorunu daha da derinden hissedeceğiz.
16 mayıs 2015 galatasaray gençlerbirliği maçı
-
trabzon --> gs'ye yatar, alt yapısı
konya --> hasan kabze var, kesin yatar
antep --> okan buruk başında, kesin yatar
akhisar --> hamza'nın eski takımı, kesin yatar
mersin --> servet var, eski takımı, kesin yatar
kasımpaşa --> teknik direktörü sneijder'le aynı ülkenin vatandaşı, kesin yatar
başakşehir --> batdal var, avcı zaten galatasaraylı, kesin yatar
karabük --> furkan özçal var, emre güngör var, eski takımları kesin yatarlar
balıkesir --> sercan yıldırım var, kesin yatar
bursa --> serdar aziz gs'ye gitmek için kesin yatar
kayseri erciyes --> necati var, kesin yatar
eskişehir --> skibbe var, eski takımı, kesin yatar
burada 3 büyükler hariç tüm takımlar için şikeci tayfa tarafından uydurulan bahaneleri derlemeye çalıştım. bunlara şimdi de "başkanı galatasaray'ın şampiyon olmasını isteyen takım" dedikleri gençleri de ekleyebilirsiniz. bu takımlar arasında sadece bir tanesi yok dikkat ettiyseniz. (bkz: sivasspor). onlara laf söylememişler. ama mecnun otyakmaz, korcan çelikay, ibrahim akın gibi şikeden dolayı içerde yatmış adamlar da bu takımda.
tesadüf mü? değil.
elit kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
-
(bkz: ebrar)
yok winrar amuhagoym.
insan vücudundaki anatomik ve fizyolojik kusurlar
-
ya ilkokul çağındaydım, ya da öncesinde.. o sıralar işte, tv'de bir çizgi film vardı. hiçbir şeyini hatırlamıyorum çizgi filmin, bir sahnesi hariç. bir yerinde küçük bir çocuk, koalalardan bahsediyordu, artık koala mı görmüştü neydi bilmiyorum, onu dinleyen yetişkinler de şey diyordu "ama küçük hanım, koalaların nesli yıllar önce tükendi".
bu sahneyi hatırlıyor olmamın sebebi, tahmin edersiniz ki aslında koalaların neslinin tükenmemiş olması. tv'de ilk defa koala gördüğümde şaşırmış, "koalaların nesli tükenmemiş miydi ya" demiştim. hatta büyük olasılıkla ilk gördüğüm anda kafamda yer etmiş bu "nesli tükendi" bilgisi galip gelmiş, kanlı canlı bir koalayı görmüş olmama rağmen koalaların artık yaşamıyor olduğunu düşünmeye devam etmiştim.
daha sonra yine gördüğümde yine şaşırmıştım. seyrettiğim çizgi filmin gelecekte geçen bir hikayeyi anlattığı, ve o hayali gelecekte koalaların neslinin tükenmiş olduğunu sonradan çözdüm tabi ama koala gördükçe şaşırmaya devam ettim sürekli. peki bu şaşırmam ne kadar sürdü dersiniz..
şu an 39 yaşıma geldim, hala her koala gördüğüm, her koala lafı duyduğumda aklıma hep o çizgi film ve o sayede edindiğim "nesilleri tükendi" bilgisi gelir. otuz sene geçti aradan ve hala taaaaaaaaaa o gün aklıma girmiş bilgiyi tamamen silemedim. ilk yıllarda daha şiddetliydi bu, sanki reddedersem bütün kabullerimin sarsılacağı bir bilgiydi bu ve beynim direnç gösteriyordu bu yeni bilgiye.
koalaların yaşayıp yaşamadığı bilgisi dini inanç değil, ideoloji değil, hayatını şekillendirmek için temel aldığın ve onun üstüne kat çıktığın bir bilgi değil.. ama otuz sene önce tek bir sahne, hepi topu birkaç saniye sürmüş bir çizgi film anısı beni otuz senedir kovalar durur. bunu bağlayacağım yere gelelim şimdi..
birkaç saniye, ya da tek bir sahneyle değil, çocukken sürekli olarak, defalarca, tekrar tekrar kafanıza kakılmış bilgileri düşünün. dini inançlarınızı, ilkokul tarih/türkçe/sosyal bilgiler kitaplarınızda her sayfada sizi, sizden kabul ettikleriniz dışında sayılan bütün insanlara düşman etmeye şartlayan, dört başı mamur bir ırkçı yaratmaya çalışan fikirleri düşünün. duyduğunuz ezanların sayısını, kafirleri öbür dünyada nelerin beklediğini, milli kahraman/önderlerinizin ne kadar muhteşem insanlar olup, her şeyinizi onlara borçlu olduğunuzu, bayrağınızı bayrak yapanın kan olduğunun kaç defa tekrar edildiğini ve bilumum ırkçı/dinci hezeyanları.
bazen rastlıyorum, bugün savunduğunuz fikirleri "evet tamam küçükken empoze etmiş olabilirler ama zaten doğru fikirler bunlar, şu an gelişmiş zihnimle tekrar değerlendirdiğimde iyi ki öğretmişler diyorum" diyenler çıkıyor. o zaman soruyorum işte,
otuz sene önce bir çizgi filmde "koalaların nesli tükendi" lafını duydum diye yıllarca, defalarca tersinin kanıtı önüme çıktığı halde bu yeni bilgiyi kabul etmeye zorlandı benim zihnim, siz gerçekten bugünkü aklınızın saf ve bozulmamış olduğuna emin misiniz.. yıllarca beyninize enjekte edilmiş bütün o hezeyanların, tersine dair kanıtları gözünüze sunulduğunda ağzınızdan çıkan "sütü bozuk, vatan haini, terörist vs" laflarının altında gerçekten de böyle dediklerinizin böyle olması mı yatıyor, yoksa aslında sadece beyniniz yeni bilgiye karşı direnç mi gösteriyor.
insan vücudundaki kusurlara girer mi bu bilmiyorum. sonuçta bilgiyi depolama şeklimiz de fizyolojimiz dahilinde olduğuna göre girer diyelim. çocukken öğretilen (ki ona beyin yıkama deniyor) bilgileri yıllarca inkar edemeyen, yanlış olsa bile sıkı sıkı sarılan basit bir canlıyız biz.
ve bunları yazdığım yer artık sadece bu insanlarla dolu. hepimiz child abuse kurbanlarıyız aslında. n'apalım.. bunu mümkün kılan bir türüz biz.
500t
-
topkapı'dan bekar olarak bindiğim, tuzla'ya varınca evli ve elimde bir çocukla indiğim otobüs hattı. iner inmez tuzla ilköğretime yazdırdık tabi çocuğu.