hesabın var mı? giriş yap

  • "oğlumla evimin bahçesinde futbol oynarken ikimiz de en sevdiğimiz futbolcular olurduk. oğlum ben olurdu, ben de prim olurdum."

    arda turan

  • donanimhaber'de hakkinda yapilan yorumla gozumden yas getirtmis bilgisayar:

    --- spoiler ---

    "beyler ciddi anlamda bu durumdan haz alıyorum sipariş iptal olcakmı diye siteye girdiğim an kalp atış hızım artıyor damarlarımdaki kan akışını hissedebiliyorum yoğun bir adrenalin salgılıyorum beni zevke getiyor. bilgisayar umurumda değil siz mezarcı arkadaşlarımla bu anı yaşamak önemli :d"
    --- spoiler ---

  • bir şirketin kendi çıkardığı yeni bir ürün ile, daha önce çıkarmış olduğu bir ürünün satışlarını azaltması.

    klasik bir örnek olarak ipad mini verilebilir. piyasaya çıkmadan önce apple tablet almak isteyen herkes ipad'e yönelirken, ipad mini'nin çıkması ile büyük ipad'in satışlarında nispeten bir azalma olmuştur. benzer örnek üzerinden gidecek olursak iphone 4s'in üzerine iphone 5'in çıkması da (form factor olarak aynı ürün olmasına rağmen) cannibalization'a yol açmıştır.

    ürün kullanımı haricinde, lokasyon ve fiyat üzerinden de cannibalization oluşabilir.
    mcdonald's şubenizin 5 metre yanına yeni bir mcdonalds (evet, cannibalization için aynı şirketin yapması gerekiyor bu hamleyi) şubesi açılırsa cannibalization olur. son örnek de şu: bir perakendeci 10 marka süt satıyorsa ve 1 tanesini aniden yarı fiyata satmaya karar verirse, sattığı diğer ürünleri cannibalization'a uğratmış olur. her ne kadar bu sütleri kendi üretmese de, sattığı bir ürünün diğerlerinin payından çalmasına yol açtığı için aynı etkiyi yaratmış olur.

    her ne kadar negatif gibi görünse de, cannibalization her zaman bir hata değildir; bazen de bir stratejidir. kaldı ki steve jobs'un konuyla alakalı yaklaşımı da şöyledir:

    - if you don’t cannibalize yourself, someone else will.

  • yuzsuzlukte bi dünya markası olmak. devletin güvenlik gücünden hesap soruyor adam. arkadaş ben kafayı yiyecem sınirdan ne kaçakçılıgi yapip bu kafaya ulaşıyorsunuz? çok ilginç.

  • yıllar sonra biraz merak biraz da hevesten başvurmuştum sınava. hazırlığım yok, sınavın şekli hakkında bile bir fikrim yoktu. dedim, doğaçlama yaparım, falan.

    ama işte öyle olmadı sözlük. son on beş günümü lanet olası bir öksürüğün pençesinde geçiriyorum. her şeyi demedim ama geçmiyor, azalmıyor bile delirmek üzereyim. neyse işte ben bu öksürükle idare ederim, artık baya alıştım bir şey olmaz hallederim, dedim. sonra aklıma aylardır sınava hazırlanan çocuklar geldi. benim öksürüğüm yüzünden sınavlarından olsalardı nasıl bir vicdan azabı çekerdim bilmem.
    vazgeçtim hayallerimden, güzel sanatlardan hatta gastronomiden. girmedim sınava, çok mutsuzum şimdi. sabah kalktım ama yapamadım ya günah diye.
    ne bileyim iyi mi yaptım.
    herkes için hayırlı olsunlar dilediğim sınav. içimde ukte kalacak sınav.

  • ımamoglu'nun gereken şartları taşıdığının birer birer ortaya çıkması durumu.

    magduriyet ===> check
    hapis tehdidi ==> check
    muhtar bile olamaz ===> check
    diploma ===> check
    cumhurbaskanligi ===> loading

  • bugün aldığım şey. içini daha açmadım ama en güzel hediye olacağını hissedebiliyorum. ağır biraz. üzerinde kırmızı bi nokta var yanıp sönüyor, böyle diiit diit diye ses çı

  • allah düşmanımı bile buna mecbur bırakmasın, olay karşılıklı flörtle çözülsün. valla bak. normalde cesurumdur, dışa dönüğümdür, lafımı da kimseden sakınmam ama şunu yapabilmek için 9 ay düşündüm, söylemeden . baktım olmuyor, çevremden de duyuyorum "bir şeyler olacak gibiymiş x'le y arasında.", eski kız arkadaşı sürekli konuşmaya çalışıyormuş bilmem ne, belki iki üç hafta sırf konuşmamı planladım ama nasıl stresliyim, nasıl gerginim. neyse en sonunda üç saniyeliğine beynimi kapatarak düşünceleri, endişeleri bir kenara ittim ve "konuşmamız lazım" dedim, doğru zamanı falan da beklemedim. planladıklarımdan aklımda kalabilenleri söyledim. arada düşünmüyor değilim, "bunu da söyleseydim, bunu da bilseydi, bana böyle dediğinde ben de şöyle deseydim ikna ederdim belki" diye ama sonra diyorum ki, ne değişecekti?insanların kalbini yarım saatlik bir konuşmayla veya bir cümleyle elde edemezsiniz sonuçta.

    o hayatına devam edip başka kızlarla çıktı, ben ise hep kendimdeki eksikliği merak ettim.

    2018 editi: ya siz ne güzel insanlarsınız, sene olmuş 2018 bana hala "kardeş kendinde eksik arama, onun kaybı" diye mesajlar geliyor. hızlı özet geçeyim, ondan sonra da hoşlandığım erkeklere açılmaya devam ettim. devam ettikçe daha kolay geldi, daha da devam ettim. ve yaşım ilerledikçe de daha kolay olumlu yanıt almaya başladım. olay ergenlikteymiş.

  • amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.

    işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:

    eyalet hapishanesinde volta atanda
    zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
    yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    param olaydı iyi avukat tutaydım
    jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
    kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
    arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
    olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    şimdi texas mahpus damında namım söylenir
    bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
    sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
    ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı

    söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x