ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
san sebastian cheesecake
-
son dönemde baya moda oldu ama ben yine de en çok kendiminkini beğeniyorum.
çok da güzel yaparım söylemesi ayıptır. bence siz de çok güzel yapabilirsiniz çünkü aslında yapılması en kolay. açıklıyorum. kızlar not alın, daha yiyip de beğenmeyen adam görmedim ;)
- önce fırını 220 dereceye ayarlıyoruz.
- kek kalıbının (ben kelepçeli kalıp tercih ediyorum çünkü piştikten sonra keki çıkarmak çok kolay oluyor) içine yağlı kağıt yerleştiriyoruz.
- 6 tane yumurta ile 1-1,5 su bardağı toz şekeri bir güzel blender ile çırpıyoruz. iyice kıvam alınca içine 1kg labne peynir/taze peynir ve 2 küçük paket krema ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. bir süre sonra çok güzel akışkan bir kıvam elde ediyoruz. en son aşama olarak içine 2 yemek kaşığı un ekliyoruz ve iyice çırpıyoruz. bu güzel karışım artık pişmek için hazır
- kalıbımıza karışımı döküyoruz ve daha önce 220 dereceye ısıttığımız fırınımızın alt raflarından birine koyuyoruz (en alt da olur, alttan 2. raf da olur).
- en önemli nokta pişirme süresi. fark ettiyseniz karışımda 6 yumurta var. eğer fazla pişirirseniz leş gibi yumurta kokar ve yiyemezsiniz o yüzden ideal pişirme süresi 35-40 dak yı geçmemeli. pişirmenin son dakikalarında üstünün yanmaya başladığını göreceksiniz, bu istediğimiz birşey. panik olmayın 40dk ya kadar tutabilirsiniz. ama sakın 40 dk yı geçirmeyin.
- fırından çıkarttıktan sonra kelepçeleri açmadan önce biraz dinlenmeye bırakın. 30-40 dk sonra kelepçeleri açabilirsiniz.
servisi size kalmış. oda sıcaklığına gelene kadar bekletip ılık ve içi akışkan da servis edebilirsiniz -ki orjinali bu şekilde; bu dolayında 1 gece bekletip soğuk da servis edebilirsiniz. ben buzdolabında bekletmeyi tercih ediyorum. soğusa da içi yumuşak kalıyor.
servis ederken güzel bir marmelatla sunmanız iyi olur.
afiyet olsun..
1967'de istanbul
-
pırıl pırıl, muhteşem görüntüler.
görüntülerin en önemli detayı şu:
taksim meydanı 50 yıl önce bugünkünden herhalde 50 kat filan daha güzel. neredeyse uygar bir şehir meydanına benziyor.
edit: ayrıca gerçekten de ortalıkta tek bir türbanlının olmadığı, ülkenin balkan ülkesi havasında olduğu görüntüler. o günden bugüne bakınca dubai'ye dönmüşüz hissi geliyor insana.
edit2: bunun nesi gg yahu? şaşırdınız iyice. ülkenin geldiği hali sevmek zorunda mıyız lan?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
klavyede malum bir arf bozuldu, basmıyo. artık internet ayaatıma trakya ağzıyla devam ediyorum. epten battık.
borsa istanbul'un enteresan iş ilanı
-
sipariş ile bunları bilen 1 kişi alınacaksa anasının ak sütü gibi helal olsun o iş dediğim ilan.
şaka maka golf'ün 100 bin lira olması
-
2015 haziran ayının ortalarından itibaren otomobil severlerin yüzleştiği acı gerçek.
http://i.imgur.com/ygovpqo.png
95.100 liraya dayanan fiyatı ile premium olmayan bir markanın c segmenti aracı neredeyse 100 bin lira bandına oturmuş durumda. 2 bin lira maaş alan bir insanın tam 48 ayına tekabül ediyor. 48 ay fotosentez yapan bir insan, bu 4 yıllık süre sonucunda 1200 kg dolaylarında bir metal yığını elde ediyor. daha iyi ihtimalle düşünürseniz 4 bin lira maaş alan bir insan 24 ayda fotosentez ile bu aracı satın alabiliyor. fotosentez yerine yemek falan yemeyi tercih ederse bu süre 3000 yıla kadar çıkabilir.
insan gerçekten hayret ediyor.
ev arkadaşı diyalogları
-
- ne yiyiyosun lan?
- ekmek arası!?
- ekmek arası ne ? evde yiyecek bişi yok ki??
- portakal.
- yuh!
- soyduk oğlum kabuklarını..
19 ekim 2021 dizellerin hala daha pahalı satılması
-
dizel motorun üretim maliyeti daha yüksek olduğu için anormal olmayan olaydır.
termal verim açısından bakarsanız dizel motorun verimi benzinli motordan daha yüksektir. yani bir kalorilik yakıt yakıldığında bunun daha yüksek oranı mekanik enerjiye çevrilir.
bunun anlamı, yakılan bir karbon bazlı bileşikten daha çok enerji çekmektir ya da miktarda mekanik enerji üretmek için daha az kaloride karbon bazlı yakıt yakmak gerekir. bu yüzden karbondioksit emisyonlarına bakıldığında aynı güçlerde motorlarda zaten dizel motorların karbondioksit emisyonları düşüktür fakat dizelin yasaklanmak istenmesindeki mesele zaten karbondioksit emisyonu değildir.
bildiğiniz gibi havanın yaklaşık %21'i moleküler oksijen gazı, %78'i de moleküler azot gazından oluşur. silindir içine aldığınız havadaki oksijen ile yakıtı yakarak basıncını yükselttiğiniz yakıt gaz karışımından mekanik enerji elde edebilirsiniz. mamafih bütün gazlar termodinamiğin ikinci kanunu gereği sıkıştırıldığında sıcaklıklarını artırmak zorundadırlar.
dizel motor benzinli motora nazaran daha yüksek sıkıştırma oranına sahiptir. yani silindir içinde yanma sırasında daha yüksek basınca çıkarlar bu da sıcaklıklarının daha yüksek olmasına neden olur. mekanik enerji için sadece oksijen ile karbon bazlı yakıtı yakmak isteseniz de, sıcaklık yükseldikçe reaksiyonların doğası gereği havadaki %78 oranındaki azot gazı da birtakım reaksiyonlara girmeye başlar.
benzinli motorda yanma sırasındaki sıcaklıklar dizel motor kadar yüksek olmadığından dolayı azot gazının bu tarz reaksiyonlara girme eğilimi düşük kalır ama dizel motordaki yüksek sıcaklıklar nedeniyle azot oksit bileşenleri nox dediğimiz gazlar ortaya çıkar. bu gazların küresel ısınmaya karbondioksit gazına nazaran daha fazla yol açtığı ve insan sağlığına daha zararlı olduğuna dair birçok çalışma yapıldı. nox emisyonları nedeniyle dizel motor aslında yasaklanmak isteniyor.
reaksiyonların ve termodinamik çevrimin doğası gereği dizel motor her zaman benzinli motordan daha verimli çalışacaktır. yanma reaksiyonun direkt ürünü olan karbondioksit gazının emisyonu da bu nedenle muadil güçteki dizel motorlardan benzinli motordan her zaman düşük kalacaktır fakat mesele karbondioksit emisyonu değil azotoksit emisyonudur. bu da havada %78 oranında bulunan azot gazının bir sonucudur çünkü silindir içine hava alırken oksijen sen gel azot sen gelme diye bir ayrım yapamıyoruz.
silindir içindeki maksimum sıcaklıklar aşağıya çekildikçe azot gazı daha inert kalarak reaksiyonlara bulaşmıyor ya da daha az bulaşıyor ve azot gazı silindire girdiği gibi çıkarak azot gazı olarak kalıyor. bu da benzinli motorların daha az azotoksit emisyonuna yol açmasına neden oluyor.
salgın sırasında yaşlıların şımarık çocuğa dönmesi
-
abicim bu nedir ya? her sabah kalkıp annemi ayrı babamı ayrı arıyorum dışarıya çıkmamaları için. tam ikna ediyorum birden ama'lı bir cümleyle çabalarımı boşa çıkarıyolar. camiler kahveler kapanmasa 90 yaşındaki dedem eve girmeyecek. ananeme alışverişe çıkma biz alırız, misafirliğe gitme diyorum haftaya akraba günüm var zaten yakında köye gidicem iptal edemem diyor. yemin ederim 3 yaşındaki yeğenim daha uslu bi çocuk. hiç değilse ısrar edince ses yükseltince anlıyo, lafımı ikiletmiyo. ben başkalarına bulaştırırım endişesiyle peçeteyle tuttuğum kolonyayla başka bir kolonyayı silip, ikinci kolonyayla el dezenfektanımı silip, el dezenfektanımla ellerimi temizleyip alkol zinciri oluşturup virüslere geçit vermiyorum, yaşlılar sokağa çıkıp hastalık peşinde koşuyo. korkutmak için izletmediğim video, söylemediğim yalan kalmadı. yarın ne yalan söylesem acaba diye düşünmekten yıldım. buradan yaşlılara sesleniyorum. silkinin kendinize gelin kardeşim.
göğe bakma durağı
-
turgut uyar şiiri
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
samsung bataryasındaki dinleme cihazı
-
cahillik bile değil. net bir mental yoksunluk.
hadi söktün bataryayı hangi akla hizmetse, daha önce dinleme cihazı mı gördün, tanıdın da hemen ne olduğunu tanımladın o devrenin?
gördün o devreyi, bari araştır neymiş? hangi akılla, hangi bilgiyle, hangi deneyimle böyle bir bilgi uyduruyorsun? amacın ne?
diyelim sahiden dinleniyoruz; ulan zaten telefon dediğin şey ses alışverişi için var. içinde en az bir mikrofon var. yeni ve gelişmiş cihazlarda birden çok mikrofon var. bir işletim sistemi var, yazılımlar var. kasanın içinde bir ton komponent var. neden pile gizlesinler? bunu bile düşünmekten yoksun olunmaz. telefon lan o. olası bir dinleme için kendi varlığı yeterli zaten.