hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • dünkü bölümünde şöyle bir sahnenin yaşandığı program:

    ivana ezgi'ye tarzsın/diılsın demeden önce nur yerlitaş'a döner;

    ivana: bu kokusu ne?

    nur yerlitaş: ne kokusu be manyak mı ne bu da aaa!

    ivana: bu ne koku ya? yıldız kokuuuu!

    ivana yıldız'ı böyle esprili vermek istedi de nurella ne zannedip panik oldu onu anlamadık.*

  • aktrol güruhunun kendince komik olduğunu sandığı aşağılıkça bir başlıktır.

    dostum cidden zorlamayın sınırları bu kadar. yani allah vurur bir yerden, neye uğradığınızı bilemezsiniz. fazla zorlamayın. bokunu çıkarmayın. güldünüz eğlendiniz kendi ufacık beyninizle ama daha ileri gitmeyin. haddinizi bilin. kuran böyle söylüyor.

  • salak salak milliyetçilik kasan iki ülke vatandaşlarının ve siyasetçilerin dışında iki ülke halkının da birbiriyle derdi yok ki. zorla düşmanlık çıkartıyorlar.

    tanım: katıldığım önermedir.

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...

  • normal bir ülkede olsa hükümet düşürecek cinsten skandaldır. ama biz tabiki muz cumhuriyeti ile yönetilen şahsım devleti olduğumuz için hiçbir şey olmayı bırakın, birkaç bağımsız gazete dışında hiçbir yerde haber olmayacaktır. bağımsız olduğunu iddia eden youtuber gazetecileri de haber yapmayacaktır.

    gelelim skandala... iktidarın “cebimizden kuruş çıkmadan yapıyoruz” diye pazarladığı osmangazi köprüsü’nde geçmeyen araçlar için verilen garantinin yanı sıra "güncel fiyat ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki fark" da devlet tarafından karşılanıyor.

    • osmangazi köprüsünün 1. sınıf araçlar için 2020 yılı tek yönlü güncellenmiş resmi ücreti kdv dahil 117,90, hariç ise 109,17 tl’dir.

    • sözleşmeye göre 2020 yılında olması gereken ücret ise 247,80 tl’dir. bu durumda katkı payı 138,64 tl’dir. garanti edilen 40.000 araç için her halûkarda 138 tl tutarındaki katkı payı milli bütçeden işletmeciye ödenmektedir.

    • ayrıca, geçmeyen her araç için de sözleşmeye göre güncellenen araç başı toplam ücret de (247,80 tl) işletmeciye ödenmektedir.

    bunun nedeni ise, verilen geçiş garantisinin döviz cinsinden abd tüm kentsel tüketici fiyatları endeksine göre güncellenmesi. şimdi sorum ak yavşaklara: dolar kuru ile ilgili yorum yaptığımızda bu ülkede tl ile iş yapılıyor, dolarla hesap yapıp algı yapıyorsunuz diyorlardı ya; ne oldu lan şimdi? bu ülkenin para birimi tl değil mi? bu ülkede yapılan bir altyapı projesine geçiş garantisi veriyorsunuz, bir de bunu dolar üzerinden bir endekse göre yapıyorsunuz. yani dolar artarken, bir yandan da endeks artıyor. yemin ediyorum türev piyasası şu olayı görse diz çöker tövbe ister!

    haberin devamı

  • yaklasik 2 yildir topraklarinda yasadigim ulke. malesef ne internette ne de sozlukte hakkinda yazilanlarin yarisinin dahi dogru olmadigi ulke olarak da bilinir. guney afrika'nin dogusunda yer almakta olup, johannesburg'a arabayla 3-4 saatte gidebiliceginiz bi yerdir. kadinlari allah icin cok guzeldir ancak erkekleri hakkinda ayni seyi soyliyemiyicem malesef. dogasi cok guzeldir, hele benim gibi buyuk sehirlerde gectiyse cocuklugunuz ve gri disinda baska bi renge alisik degilseniz, ucaktan indiginiz an yesiline kocaman agaclarina ve ucsuz bucaksiz yemyesil ortulu daglarina asik olursunuz. ucak demisken, istanbul'dan johannesburg'a direkt thy ucusu sonrasi ya otobusle ya da 50 dk suren bi ucak yolculuguyla gecilir swaziland'a. ancak bu bahsedilen ucak 5m genisliginde dahi olmayip, otobusle bol tasli bi yolda gidiyomussunuz hissi veren tipte, kalkarken ve inerken en saglam ateisti dahi dine dondurebilecek bi ucaktir.

    sozlukte yazilanin tersine swaziland'in para birimi aslen emalangeni'dir, ancak guney afrika cumhuriyeti'nin para birimi olan rand da banknot biciminde olmak uzere swaziland'da kabul edilmektedir. an itibariyle 1tl 5 emalangeniye denk gelmektedir. her ne kadar ucuz oldugu dusunulse de, bence fiyatlar asagi yukari aynidir turkiyedekilerle. marlboro light orda 6.5 liradir, o ayri :)

    4 mevsim oldugunu soylemelerine ragmen aslinda yagmur sezonu ve kuru sezon sekline 2 mevsimle ozetlenebilir. yagmur sezonu yaz olarak kabul edilir. yagmur derken bizim bildigimiz 2 damladan bahsetmiyorum. orneklendireyim: gectigimiz ocak ayinin sonuna dogru bi persembe bardaktan bosanircasina yagmaya baslayan yagmur hiz kesmeden ertesi carsambaya kadar 7/24 surdu. haliyle disarda yurumek nerdeyse yuzmek gibiydi. kuru sezon da kistir ve gokten 1 damla bile dusmez, dolayisiyla sizin asik oldugunuz o yemyesil olan ulke sariya doner gozlerinizin onunde. hani ciddi ciddi yesil kalmaz nerdeyse. devlet etraftaki yesilden sariya donusmus otlari yakmaya baslar, o nedenler haziran ayindan itibaren swaziland'i cok fena toz, duman, alev goturur. isin ilginc yani da bu otlar yanarken agaclara hicbi sey olmamasi. turkiyede 1 mkarelik alan yaninca hemmen orman yangini cikar ve o ormandan hayir gelmez bi daha, anam orda yaniyo yaniyo, kilometreler yaniyo, ama ertesi yil yine ayni yesillikte otlar bitkiler bitiveriyo ayni yerde mubarek.

    ayrica mevsimlerin yeri turkiye'dekinin tam tersidir, yani burda yazken orda kis, burda kisken orda yaz olur. isin en komigi ise gecen aralikta turkiye'ye geldigimde -orda yaz olmasi nedeniyle- kisa kollu ve sandaletle gelmistim. ucaktan indigim an -35 derecenin yuzume ve tum huclerime vurmasini birakalim bi kenari, tum havaalani beni yargiladi giydigim seylerden oturu. evet utandim sozluk.
    esas dili swati'dir amma nerdeyse herkes ingilizce bilir, swazi olup da swati bilmeyen arkadaslarim da bulunmakta.

    time dergisine gore swaziland'in otu, swazigold, dunyanin 5. en iyi otudur. bu konuda da yesillikleri kadar zengin bi ulkedir. her ne kadar devlet tarafindan yasaklanmis olsa da belli bi saatten sonra ayik insan bulmak zorlasir, e ne de olsa cok ucuz.

  • muhtemelen üniversite çağında birinin önermesi.

    ben de o yaşlarda "son zamanlarda kafka çok popüler" diyordum, bundan 10-15 sene önce filan.