hesabın var mı? giriş yap

  • akşam yapılan yemeği aileye değil de erkeğe yaptığını düşünüyorsa, evlilik sonrası paylaşımı kocası için değil de bir erkek için yaptığını düşünüyorsa yapmasın zaten.

    o elden yapılan yemekten hayır gelmez...

  • 28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.

    lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.

    sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.

    babamı andım.

    oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!

    geldi babam geldi.

    çok özledim.

  • --- spoiler ---

    "yarın mahşer günü rabbim bana sormayacak mı eyyy khaleesi, sen yunkai'deki köle çocuklar için ne yaptın diye?"

    daenerys targaryen
    --- spoiler ---

  • kompulsif istifleme veya istifçilik olarak da türkçeye çevrilebilecek bir sendrom çeşidi. psikolojik davranış bozukluğu olarak gerekli gereksiz her şeyi biriktirmek. dispozofobi olarak da tanımlanılıyor.

    istifçilik gerekli olacak ya da olmayacak ne kadar eşya varsa atamayarak biriktirmedir. bir süre sonra kişinin evinde ciddi dağınıklık hatta bir süre sonra yaşam alanının daralmasıyla sonuçlanır. buna sahip insanlar koleksiyoncu insanların yaptıklarıyla aynı değildir. koleksiyoncular ilginç ve değerli olan eşyaları biriktirirler. istifçilerse artık çöpte bulduklarını bile biriktirerek kullanılacak alan bırakmayacak şekilde çok fazla nesne biriktirirler.

    bu konudan muzdarip insanların yaşam alanları ciddi anlamda bitmiş. şöyle

    dünyada bu konu yüzünden hayatını kaybedecek duruma gelmiş insanlar var. hiçbir şeyi atmayarak biriktiren insanların bunları izlemesi, ilerleme ihtimaline karşı da buna engel olması gerektiğini düşünüyorum.

  • anneniz adına üzüldüm, orada çalışan kasiyerlere daha çok üzüldüm.
    rezalet gibi rezalettir.

  • abdi ipekçi 9 ağustos 1929'da cevdet-vesime çiftinin 6. çocuğu olarak dünyaya geldi. iki kızkardeşinin verem olması nedeniyle anaokuluna erken başladı. babası cevdet ipekçi film ithalatı ile uğraşıyordu. ilkokula evlerinin karşısındaki ışık okulu'nda başladı. 1940 yılında ablasının ölümünden bir yıl sonra galatasaray lisesi'ne kaydedildi. yeni sabah'ta murat sertoğlu'nun yanında gazeteciliğe muhabir olarak başladı. daha sonra yeni istanbul gazetesinin kendisine daha uygun olduğunu düşünerek burada çalışmaya başladı. yeni istanbul'un başarısı gün geçtikçe arttı. ancak gazetenin sahibi habip edip törehan almanya'da öğrendiği gazetecilik disiplini uygulamaya başlayınca bazı gazeteciler buradan ayrılmak zorunda kaldılar. bu sırada abdi'yi işe alan mithat perin de gazeteden ayrıldı ve abdi'yi kendi kurduğu istanbul ekspres davet etti. yeni istanbul'la özgürlük sorunları yüzünden çatışma yaşamış olab abdi, istanbul ekspres'e katıldı. hukuk fakültesi'nde okumayı sürdüren abdi bir yandan da mesleğine devam ediyordu. daha sonraları askere gitti ve okulu bitirdi. ilk nişanlısından ayrılmak zorunda kalan abdi kore savaşı'na katıldı. milliyet gazetesi'nin müdür koltuğuna abdi ipekçi uygun görüldü ve mektupla bildirildi. 24 yaşındaki abdi'nin bu işi yapabileceklerinden pek emin değillerdi. 19 ocak 1956'da sibel dilber ile evlendi. 1959 yılında milliyet 100 tirajı olan bir gazete haline gelmişti. 1960 yılında gelindiğinde ihtilalden etkilenen gazetenin görüşü sosyal demokratlığa abdi ipekçi tarafından kaydırıldı. birkaç farklı gazete denemesi olsa da tutunamadı. 1 şubat 1979 akşamında eşi sibel üç el silah sesi duydu. olay yerinde 9 mermi kovanı bulundu. yazılarında atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu. eldeki verilere bakıldığında ekonomik bir cinayettir. ipekci gazeteyi satmak isteyen karacan'a her zaman karsi çıktı. milliyet o dönemde 160 bin tiraja yaklaşmıştı. suikastten hemen sonra da aydın doğan tarafından alınmıştı.

  • resmen bir hezimete dönüşmüş olan gişe hasılatı fiyaskosu yüzünden yapımcı şirketi warner bros. ve en başından beri serinin finans işlerinden sorumlu olan village roadshow pictures'ı mahkemelik eden film.

    gözlerden kaçacak gibi olmasa da pek dikkat etmemiş veya gerçekten de gözden kaçırmış olabilecek izleyiciler için öncelikle bütün matrix filmlerinin açılışlarında warner bros.'un logosundan hemen sonra görünen village roadshow pictures logosunu bir hatırlatayım ki kimlerden bahsettiğimiz anlaşılsın :
    the matrix yeşili village roadshow pictures logosu

    şirket, warner bros.'un filmi sinemalarla aynı anda hbo max üzerinden de yayınlamasına ateş püskürdü ve kendilerine bu konu hakkında danışılmadan bu kararın alındığını, danışmayı bırakın bilgilendirme dahi yapılmadığını, şu ana kadar hbo max gösterimlerinden elde edilen gelirden de hiçbir şey kazanmadıklarını ve filmin gişede kendi maliyetini bile çıkaramayacak derecede gümlemesinden dolayı warner bros.'a yapmakla yükümlü oldukları ödemeyi yapamadıklarını, haliyle film serisi üzerindeki haklarını kaybetme riskine girdiklerini söyleyerek warner bros.'a dava açtı :
    village roadshow warner bros.'u mahkemeye verdi

    yaptıkları açıklamada benzer bir durumun (filmleri sinemalarla aynı anda hbo max'te de gösterime sokma politikası) bu seneki bir başka önemli warner bros. filmi olan dune'da da yaşandığını ancak şirketin dune'un finansmanını sağlayan legendary pictures ile masaya oturarak ortak bir noktada anlaştığını, buna rağmen en uzun süreli ilişkilerden birine sahip oldukları kendileriyle görüşmeye yanaşmadığını belirttiler :
    dune stayla legendary pictures logo

    warner bros.'un sırf hbo max'i semirtebilmek için filmin sinema gösterimlerini kasten sabote ettiğini, sony ve disney'in spider man no way home'u sadece sinemalarda gösterime sokarak devasa bir başarı elde etmesini örnek göstererek wb'.un uyguladığı stratejinin sebebinin covid-19 falan olmadığını, bu şekilde yaparak korsan izlemelere yol verdiklerini ve hbo max markası büyüsün diye the matrix gibi kârlı bir serinin geleceğini dahi tehlikeye attıklarını belirttiler. filmin gişede yaşadığı hasılat hezimetinin hiç şüphesiz böyle büyük bir markanın ticari değerini zedelediğini ve bu hezimetin filmlere finansman sağlayan kendileri gibi başka şirketlerin yakın gelecekte matrix serisiyle ilgili muhtemel devam filmleri ve spin-off filmler için yatırım yapmasını engelleyeceğini de eklediler.

    the matrix resurrections'ın box office rakamlarında gümlediğini (bkz: box office bomb), kendisiyle aynı günlerde gösterime giren spider man no way home'un ise tam tersine gişeleri altüst ettiğini sözlükte ilk yazdığımda, bu başarısızlık için tıpkı village roadshow pictures'ın açıklamalarında olduğu gibi hbo max faktörünü hatırlatanlar olmuş ve gişe hasılatının bu nedenle bu kadar düşük kaldığını söyleyerek filmi savunmak istemişlerdi. kendimizi kandırmaya gerek yok... dune da hbo max faktörü varken platformla aynı gün sinemalarda gösterime sokuldu, buna rağmen 165 milyon dolarlık maliyetine karşılık 399.4 milyon dolar gelir elde etmeyi başararak rüştünü ispatladı. benim ilk entryi yazdığım sırada 1 milyar 600 küsur milyon dolar gişe hasılatı elde eden spider man no way home, o günden bugüne üstüne daha da ekleyerek 1 milyar 777 milyon dolar seviyesine ulaştı. 190 milyon dolar maliyetle çekilen the matrix resurrections ise gösterime girmesinden neredeyse iki ay sonra daha hâlâ 155.5 milyon dolar hasılatın üstüne çıkamadı, kendi maliyetini bile karşılayamadı. hbo max'in etkisi elbette vardır ama the matrix gibi kült bir film serisinin neredeyse 20 yıldır beklenen devam filminin ipini böyle küçük düşürücü bir şekilde çeken şey bizatihi kendisi oldu.

    lana wachowski'nin başı göğe ermiştir herhalde artık. görünen o ki hem koskoca seriyi, hem de warner bros.'u rezil edeyim derken nakit akışı sağlamaktan başka bir işlevi olmayan yan şirketleri batırdı galiba. yakıştı bacıma...