hesabın var mı? giriş yap

  • bundan ötesi olmaz dediğim karambolü, net gol pozisyonu adedinde olmasa da heyecan ve önem noktasında geride bırakmış karamboldür.

    dikkat çekici birkaç nokta var bu karambolde:

    - yaklaşık 8-9 saniye boyunca dinamo kiev kalecisinin, beşiktaş kalesine beşiktaş kalecisinden daha yakın durduğu ve futbol tarihinde eşi-benzeri pek görülmemiş bir karamboldür.

    - cenk'in düştükten sonra kalesine dönmek yerine kalkıp şutu çekenlerin üstüne üstüne gitmesini izah etmek için mantıklı bir sebep yok; ama o an için doğrusu buymuş.

    - hele shovkovskiy’nin yarım metrelik mesafeden yedi metrelik kaleye vurduğu kafanın önünde duran takım arkadaşının ensesine çarpmasının ise (bu hafta içinde adamın biri kendi yarı sahasından "kafa golü" attı rakip takıma) normal şartlarda herhangi bir rasyonel açıklaması da yok.

    - sabri ugan'ın resmen dili tutulmuş ilk karambolde ("yattı" falan gibi bir şeyler gevelemiş; ama olmamış).

    - ayrıca kim o bilmiyorum; ama beşiktaşlı bir futbolcu bütün bu olayların tamamını ceza sahası dışından seyretmiş.

    - ev sahibi takımın yaşadığı önemli gol tehlikelerinde tribünlerden gelen ve kadın taraftarların baskın olduğu çığlıklar bile duyulmamış karambol esnasında. hatta ıslıklar bile normalden daha cılız duyuluyor.

    - inşallah başta rıdvan dilmen olmak üzere kalbi olanlar pozisyonu izlememiştir; zira tekrarı dahi ürperti veriyor. yenilecek bir gol ülkedeki mutsuzluk katsayısını 90'lı yılların enflasyonu gibi yükseltirdi herhalde.

    manasını hiç bu kadar hissederek söylememiştim karambol kelimesinin.

    edit: q7'ymiş ceza sahasının dışında bir umut 93. dakikada top gelir de kontraatağa çıkarım diye bekleyen zat-ı muhterem. tahmin etmeliydim. alcoholic savage'a teşekkür ederim.

    edit 2: kendi yarı sahasından kafa golü atanın linki de burada.

  • 1790'lı yıllarda polonya( lehistan ) parçalanıp rusya, prusya ve avusturya tarafından pay edilir.
    bu durumu ise o zaman dünya üzerinde bulunan devletlerden sadece osmanlı imparatorluğu kabul etmez.
    lâkin tabii ki bu üç devletle savaşıp polonya'yı kurtarabilecek gücü de yoktur. fakat osmanlı imparatorluğu sağlam bir tavır sergileyerek o tarihten sonra tam 120 yıl boyunca polonya'nın dağılışını protesto eder ve bu yok edilişi tanımadığını ilan eder.

    bunu da şu şekilde gerçekleştirmektedir:

    osmanlı padişahları senede bir gün ülkesine gelen tüm yabancı sefirleri aynı anda ağırlamakta, merasim düzenlenmektedir. işte her sene bu merasimlerde sanki polonya hâlâ varmışçasına sıra bu devletin sefirini anmaya geldiğinde " lehistan sefiriiii! " diye bağırılır ve bir osmanlı askeri " lehistan sefiri yoldadır! " şeklinde bağırarak cevap verir.
    bu, osmanlı imparatorluğu'nun oradaki tüm yabancı sefirlere " biz hâlâ polonya'nın işgalini tanımıyoruz! " şeklinde bir notasıdır aslında.
    bu durum polonya'nın tekrar bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir.

    hatta yıllar önce avrupa birliği'ne üye ve üye olmaya çalışan ülkelerin topkapı sarayı'nda düzenlenen toplantısında polonya cumhurbaşkanı kürsüye çıkar çıkmaz ilk sözü " polonya elçisi geldi! " olmuştur.

    pek tabii bizim devlet erkânından kimse bu sözün ne anlama geldiğini anlamamıştır.

    lafa gelince hepsi osmanlı torunu...

  • dünya liderinin, uzun adamın, büyük ustanın küçük dünyasında gerçekleşmiştir. yemin ederim ilkokul 2 sınıfta başkan adayı olan çocuklar daha olgun, daha ahlaklı.

  • annesi hastaymış adresi bulamamış ilacını alamamış.

    bu da hayırlı evlat olarak gelmiş ve başka kadınlara sizi s.kerim, senin kafanı koparırım, öyle televizyonda gördüklerinize benzemem gerçekten s.kerim hepinizi diye tehdit ediyor hem de sağa sola yumruk atıyor dağıtıyor ortalığı.

    tebrikler delikanlı. annene selamlarımızı ilet senin gibi bir yaratık yetiştirdiği için.