hesabın var mı? giriş yap

  • önemsiz gibi görünse de aslında önemli bir karardır. millet şimdi diyecek "avusturya kim yeeaa, savunma sanayisi mi varmış? keh keh" var kardeşim hem de türkiye'nin savunma sanayinden daha gelişmiş bir sanayisi var. özellikle tabanca, piyade tüfeği, barut, rdx, kurşun geçirmez yelek, miğfer(jöh'lerin kullandığı miğferler avusturya yapımı) gibi teknolojilerde ileriler ve türkiye, avusturya'dan baya bir gerekli ekipman ya da yan malzeme almaktadır. avusturya savunma sanayi, almanya tarafından desteklenmektedir. aslında almanya gözdağı veriyor türkiye'ye ayağını denk al mahiyetinde

    (bkz: kavga öncesi önden çocuk yollamak)

  • çıldıran vardır da çoğunluk sakin görünüyor. kendilerine türlü türlü uğraşlar buluyor insanlar. insanlar ölümsüzlüğü bulamamışlar ama, ölümden sonra yaşamı icat etmişler. ölüyorsun da geri geliyorsun.

    aslında anlamıyor oluşumuza bağlıyorum bunu. sonsuzluğu almıyor benim zihnim söz gelimi. ölmeyi de anlamlandıramıyorum. ayrılık yaşayana kadar ayrılığın bile nasıl hissettireceğini kestiremezken ölümü nasıl alsın şu zavallı insan aklım zaten. işte bu yüzden çıldırmıyor olduğumuzu düşünüyorum.

    bir de anlamlar buluyoruz yaşama. kendi minicik varlığımızı değerli hale getiriyoruz. insan ölümlü olduğunun bilincinde olan tek canlı. ölüm bizde bir dehşete yol açıyor. inanılmaz bir anksiyete hissediyoruz. ölüm anksiyetesiyle başa çıkmak için de yollar buluyoruz. boşa geçirmemeye çalışıyoruz ömrümüzü. tüm yaşamımızı bir arayışta geçiriyor, yaşamımıza anlam katmaya uğraşıyor, bunu da bizden daha büyük ve daha değerli bir şeyin parçası olarak yapmaya çalışıyoruz. dinler neden var sanıyorsunuz? insanlar tanrı'ya neden inanıyorlar sizce? boşa yaşamamak için. yaşamlarını kendilerinden daha büyük bir şeye adadıklarında yaşamları da bir anlam kazanıyor. yaşamına anlam bulan insanlar "yaşadım" diyor. "sahip olduğum, ait olduğum değerler doğru" diyor. bazen de milliyetine sarılıyor. türk olmak çok önemli hale geliyor. kendilerini diğer gruplardan daha üstün görmeye başlıyorlar. türk olarak doğmuş olmaktan gurur duyuyorlar. bazen de erkek olmak bu işe yarıyor. ne de olsa erkekler daha üst bir konumda şu dünyada. bazı insanlar ait oldukları değerlerle fazlasıyla özdeşleşip farklı değerlere karşı saldırganlaşarak onları yok etmeye de çalışıyorlar; çünkü kendilerinden farklı birilerinin varlığı onları yanlışlanabilir kılıyor onların gözünde. söz gelimi, tanrı'ya inanmayan biriyle karşılan inançlı biri için bu deneyim dehşet verici oluyor; çünkü kişinin kendisini adadığı değer hiçe sayılmış oluyor. bu nedenle de karşıdakine şiddet gösterebiliyor. böylesi tutum sergileyen insanlar genelde sağ görüşlü insanların arasından çıkıyorlar. daha tutucu ve farklılıklara kapalı oluyorlar. böyle insanları ölüm fikri değil belki ama, boşa yaşamış olma fikri çıldırtıyor. sonrası mı? türkiye'ye bakarsanız anlayacaksınız rahatlıkla.

    dediğim gibi, benim kafam basmıyor ölüme. ölüm düşüncesi bende eskiden büyük bir korkuya yol açardı. artık pek bir etkisi yok. ölmek; doğmak ve yaşamak kadar doğal geliyor. yaşamın anlamını bulamadım. olmayan şeyi nasıl bulayım ki zaten; ama kendi yaşamıma kendi anlamlarımı kattım ve yalnızca kendim olarak da bir değere erişebileceğimi gördüm. rastlantısal olarak türkiye'de bir kadın olarak doğdum. japonya'da bir erkek olarak da doğabilirdim. suudi arabistan'da aşırı dinci bir ailenin beşinci çocuğu olarak da doğabilirdim, isveç'te ateist bir anne babanın tek çocuğu olarak da. yani demek istediğim, bunlara neden büyük anlamlar yükleyeyim ki? neden kendimi dine ya da milliyete adayayım ki? buradan kimliklerimi sevmediğim anlamı çıkmasın; ama sahip olduğumuz şeyleri gurur verici unsurlar olarak görmekten ziyade sıradan özellikler olarak görmemiz ve başkalarının farklılıklarını da kendimizi kabullendiğimiz gibi kabullenip saygı göstererek yaşamaya devam etmemiz gerektiğini söylemek istiyorum aslında.

    konuyu fazlasıyla dağıttım. söylemek istediğim tek şey, yalnızca kendi olarak anlamlı hisseden biri için ölümün pek de korkutucu olmadığıydı.

    düzeltme: anlatım bozukluğu giderildi. uyari icin zexilion'a cok tesekkuler.

  • zamanında nazım hikmet'ten diye paylaştığım yazıdır. ki o dönem ortalıkta dönüyordu. ben de yaralı bir zamanımda paylaşmıştım. nazım hikmet'e ait değilmiş. neyse kim yazdıysa yazı çok güzel, ki o dönem bu yazı bile iyi gelmişti bana. umarım yaralı dostlara az da olsa yara bandı olur.

    bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz. sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....

  • elini kolunu sallaya sallaya giren milyonlarca mülteci ve aralarındaki tetikçiler değil de istiklal'deki banklarmış problem. tüm sorunlarımız çözüldü çok şükür.

  • kafa şişirmekten başka işe yaramayan sahte samimiyet akan kalabalık içinde olmaktansa, evindeki yalnızlık ve sessizlik içeren huzuru tercih eden akıllı kişidir. hiç pişman olmaz.

  • arkadas uzerinden gecmis 91 yil, internet cagindayiz bilgiye ulasmak hic zor degil. buna ragmen, icerigi belli ve acik olan, uluslararasi bir belgede (gizli vaatler olduguna inanan sivrizekalarla birlikte yasiyoruz.

    arkadasim mahalle bakkalinin veresiye defteri degil bu, uluslararasi anlasma. (lozan antlaşması) uzerinde yedi ulkenin temsilcisinin imzasi var.

    ama sizin hayal dunyaniza bakarsak; icinde gizli vaatler var, herkes biliyor ama bir turk milleti bilmiyor.

    hayal gucunuze hayranim.

  • bugun ntv de belgeseline denk gelmemle birlikte tanıdığım kanadalı kahraman. herkes hikayesinden bir ders çıkartabilir..

    http://upload.wikimedia.org/…foxtoronto19800712.jpg

    üst tarafta ki fotoğrafta can çekişir gibi koşan bir insan görüyorsunuz ama bu insan koşarken cidden can çekişiyor! inanılmaz boyun ve göğüs ağrılarından dolayı sağlığında bir sorun olduğunun farkına vardığında bile maratonuna ara vermemiş, hatta ciddi bir sorununun olduğu anlaşılacağı için doktora dahi gitmeyi reddetmiştir..en son gün 33 kilometre koşup karavanına yığılmıştır. yapılan doktor kontrollerinde kanserinin tüm vücuduna yayıldığı, akciğerinin sol ve sağ loblarında yumruk büyüklüğünde tümörler olduğu tespit edilmiştir. aynı yıl ölmüştür zaten ve ölümünden 31 yıl sonra bana bu entriyi yazdırmıştır. işte ölümsüz olabilmek böyle bir şeydir.

  • eveeet sonunda 500 sene konusacaklari bir gündemleri oldu.

    edit: madem dikkat çektik, o zaman biz de bir araya gelip saunaları boykot ediyoruz. ve diyoruz ki, kahrolsun fin hamamı, yaşasın yerli ve milli atamızdan yadigar göbektaşlı tellaklı türk hamamı!