hesabın var mı? giriş yap

  • az önce konuşurken yeni neslin hiç bilmediğini farkettiğim olay.

    +sen üniversite sınav sonucunu nasıl öğrenmiştin?
    -gazeteden.
    +??!!
    -niye şaşırdın?
    +cidden nasıl öğrendin?
    -gazeteden diyorum ya...
    +manşet mi atmışlardı agrali miles şurayı kazandı diye...
    - ya ciddiyim... gerçi a tabii, siz görmediniz di mi o dönemleri? gazeteler ek çıkarırdı onun için.

    üzerinden yarım saat geçti, hala inandıramadım... dalga geçtiğimi düşünüyor. düşünüyorum da şimdi, üniversite, anadolu liseleri sınavı, hepsinde sabahın köründe gidip gazete bayiinin önünde sabahlamış insanlarla beraber ilk gelen gazetelere hücum etmek filan... şimdi gerçekten bana da pek inandırıcı gelmedi.

  • rusya'yı filan bilmem de, bizim 1967'de bulgaristan'ın alelade bir kasabasında yapılmış olan apartman dairemiz dış boya dahi gerektirmeden bu zamana kadar ayakta durmuşken, türkiye'de 1990'larda aldığımız apartman dairesinin içi, dışı komple dökülmektedir. şimdi kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi gündemdedir.

    bulgaristan'daki apartman dairesi binanın en üst katında. fakat bilir misiniz ki düz çatıyla arasındaki yalıtımı sağlamak için 1967 yılının teknolojisi ve kafasıyla binanın en üstüne 1 metre hava boşluğu olacak şekilde güvercinlere ve diğer kuşların girebileceği ebatta kuş yuvaları yapılmıştır. balkonda yemeğinizi yerken bir yandan da tepenizden geçip yuvasına giren, yuvasının önünde dolanan renkli renkli güvercinleri izlemektesiniz.

    dış duvarlar yan yana iki kalın tuğla konularak örülmüştür. yaz aylarında bile serindir. kış aylarında da ısınma sorunu yoktur. yandaki dairede 2 küçük çocuk vardır, daha çocukların tek bir kez sesini duymamışımdır. oysa türkiye'deki evimizde gürültü patırtı yüzünden papaz olmadığımız komşu kalmamıştır.

    kısacası: lafa, şekle şemale değil; icraata bakarım.

  • olay 2 ağustosta malatya park avm vatan bilgisayar şubesinde meydana gelmiştir!

    serebral palsi rahatsızlığı olan bir arkadaşım . kendisi bir kamu kuruluşunda bilgi işlem bölümünde çalışıyor. vatan bilgisayarın malatya park şubesine navigasyon cihazı almak için gidip reyon görevlisinden cihazlarla ilgili bilgi almak istediğinde reyon görevlisinin alay içeren ("sen bunun ne işe yaradığını biliyor musun ki, sana ne? ne yapacaksın? neden soruyorsun?) ifadelerine maruz kalmış. başka bir görevliden yardım istediğinde de benzer durumla karşılaşmış. mağaza görevlisi ile görüşmek istemiş ancak görüştürülmemiş. isimlerini almak istediğini onları şikayet edeceğini söylediğinde ise isimlerini vermedikleri gibi hakaret içeren sözler sarfetmişler. olayı kızkardeşi ile paylaştıktan sonra mağaza yöneticisi ile görüşülüp gerekirse olay saatindeki kamera kayıtlarının incelenerek ilgili kişilerin tespit edilmesi talep edilmesine rağmen 1.5 aydır herhangi bir geri dönüş olmamıştır.
    doğum sırasında yaşadığı bir şansızlık yüzünden bir takım zorluklarla karşılaşan ama pes etmeyip mücadele eden, yıllar süren fizyoterapi ve çeşitli eğitimler sonucu kendi ayakları üzerinde durmayı başaran arkadaşımın tek isteği kendisinden özür dilenmesi. yaşadığı bu olayı başkalarının da yaşamaması için ilgili personelin gerekli dersi alması gerektiğini düşünüyorum!!!

    edt: #vatanbilgisayarözürdile

    mağaza müdürü
    açıklama olarak personel vatandaşı anlamadığı için cevap veremediğini vatandasında sinirlendiği olayın bu şekilde vuku bulduğunu , ilgili personelin yazılı savunması alındığını söylemiş.

    soru 1- personel engelli vatandaşa " sen neden soruyorsun ki? anlıyor musun bunlardan? dedi mi? demedi mi?

    soru 2- birinin konuşmasını anlamadıgında; anlamadım bir daha söyler misin dersin? yoksa sen bunlardan anlar mısın? neden soruyorsun mu dersin? bu cümle kuruldu mu kurulmadı mi? navigasyon cihazı ile ilgili bilgi istendiğinde reyon görevlisi sen anlar mısın? neden soruyorsun dedi mi? demedi mi? bunu sadece münferit olarak bir kişi mi söyledi yada diğer görevli de benzer tavrı sürdürdü mu?

    soru 3- vatan bilgisayar gibi bilişim sektöründe yer alan ve avm de magzası bulunan bir firmanın mağazasının her noktası güvenlik kamerasının kayıtları altındadır. tartışma anı kameralara mutlaka yansımıştır. olay kendi anlattıkları gibi ise kamera kayıtlarını vatandaş girdiği andan çıktığı ana kadar olan kısmı, hiçbir kesinti uygulamadan yayınlayabılırler mi?

    soru 4- vatan bilgisayarın tüm telefon konuşmaları kayıt altındadır. ılgılı aileye hangi gün ve saat kaçta konu ile ilgili dönüş yapılmış? ne söylenmiş? acaba böyle bir arama ya da geri dönüş yapılmamış mi? ben tekrar sormama rağmen böyle bir dönüşün yapılmadığı söyledi.

    soru 5- yazılı savunma sonrasında karar olarak ne verilmiş?

    bu soruların yanıtları yok. şuan firma savunma durumuna geçti. bu da güzel. en azından hata yaptıklarını anladılar. en az zararla durumu kurtarmaya calısyorlar. ama gerçeklerı carpıtmak yerine keşke evet malesef böyle bir olay yaşandı. ılgılıler cezalandırıldı diye bilseler. ya da hayır böyle birşey yaşanmadı. olaylar şu şekilde oldu? bu da kanıtı denilse.

  • kendisi son derece başarılı bir hanım kızımız herhalde. tebrik ederim. umarım gider istediği yere.

    buraya kadar tanımdı, tırıydı, vırıydı.

    şimdi esasa gelelim. bu tip videoları izlerlerken yerin dibine geçen sessiz binlerden biri olarak söylüyorum. yapmayın böyle şeyler lütfen. ortalık gerekli gereksiz yüzlerce başarı hikayesi kaynıyor. çoğu pek çok kişi için herhangi bir anlam ifade etmiyor. dolayısıyla bir bağ kurmak zorlaşıyor. nihayetinde kimse böyle postmodern dilencilik zırvalarına maruz kalmak zorunda değil. kazanıp kazanmayacağı belli olmayan eleme için new york'a gidip oldukça külfetli masraflara katlanabilen biri burs bulmak için de daha asil yollar arayabilir. sıkıldım. bitti.

  • (4)

    --- ek bilgiler ---

    müzik tarihinin yumurta-tavuk konusu; beethoven’in klasik mi, romantik mi olduğu sorunu üzerine hala uzlaşılamamış bir konudur. beethoven bir klasik besteci gibi bestelemiş. sonra bu klasik formları değiştirmiş ama en nihayetinde kendi değiştirdiği formlara çoğunlukla bağlı kalmıştır. oysa romantik dönem beto’nun bu değiştirdiği formların erimesi üzerine şekillenmiştir. dolayısıyla romantik formları yarattığı halde bunları kendisi patlatamadığı için biçimsel olarak romantik görülmez. ama içerik olarak, müzik anlayışı olarak son iki dönemin romantikliğinden şüphe duyulacağını sanmıyorum. hemen aynı tartışmanın shakespare için de mevcut olması da ilginç bir tesadüf. içerik olarak romantik tiyatro oyunları yazan shakes, bu oyunları klasizmin 5 perde kuralının dışına çıkmadan yazdığı için bir türlü kategorize edilemez. şimdi gelin aklını biçimlerinin gelişimiyle bozmuş, sanatı deneyimlemeyi unutmuş anten tarihçilere kulak asmayalım. büyük deha denilen insan zaten, varoluşu gereği, girdiği her türlü kategorizasyonu sündüren insandır. böylelerinin illa bir döneme sokulması gerekmemekte. kendine has, dönemler arası, hatta dönemler üstü bir zattır beto..

    ölümü de tarihte bir ilki yaşattı. cenazesine 20.000’in üzerinde viyanalı geldi. oysa yine viyana’da, 30 yıl önce ölen zavallı mozart’ın cenazesine -eğer cenazeciyi de sayarsak- 4 kişi gelmişti. bu, toplumun müziğe olan ilgisinin ne derece değiştiğinin istatistiki bir göstergesi ve sonraki yüzyıllarda hiç azalmayacak bu ilgiyi yine beto’ya borçluyuz..

    kişilik olarak etrafındakilere kan kusturduğu, alkolik olduğu, müziği konusunda, son derece haklı da olsa, büyük bir küstahlığa sahip olduğu bilinmekte. dış görünümü hakkında günümüzde sağda solda uçuşan artistik saçlı, karizmatik bakışlı portrelerine, gary oldman’a ed harris’e kanmayalım, aslında oldukça çirkin bir adam olması kuvvetle muhtemel. bu minvalde birkaç portresini zor da olsa bulmak mümkün. ayrıca en büyük veriyi kardeşine yazdığı bir mektupta kendi fiziğini ayrıntılı olarak tanımlası ve kadınlarla olan ilişkilerinin hep platonik düzeyde kalmasını da bu dış görünüşüne bağlaması sağlıyor. bu derece tutkulu, yer yer müstehcen bir müzik yazabilmesinde, aşık olduğu kadınlarla iletişime geçememiş olmasının etkisi olabilir. aynı şekilde, tarihin bir diğer müstehcen müzik dehası maurice ravel’in de karşı cinsle arasının olmadığını biliyoruz. yine de kabul etmek gerekir ki spekülatif konular bunlar..

    çok sevdiği, adeta taptığı goethe ile görüştükten sonra, goethe’nin beto için etmiş olduğu “dünyayı çekilmez bulmakta haksız olmasa da, kendi etrafındakiler için daha çekilir hale getirmediği de kesin.” lafı onun iç dünyası ve dışa yansıtış şekli hakkında net bir bilgi veriyor. goethe’nin öngöremediği nokta ise gelecekte müziği ile sayısız insana bu yaşamı çekilir hale getireceğidir.

    onu sevmek için çok nedenimiz var. eğer o olmasaydı herşeyin çok farklı şekilde gelişeceğini görmemek imkansız. zaten bugünkü sanatçılar hala onun yaşamımıza kattığı ‘aksi, başına buyruk, uçlarda gezinen sanatçı’ imajını kullanmaktalar. hayatı üzerine kendinden önceki hiçbir besteciye nasip olmamış biçimde yoğun bir tarihsel bilgiye sahibiz ama yine de ruhunun, dolayısıyla ruhumuzun derinliklerini kavramak için müziği en kestirme yol olarak görünüyor.

    müziğin en büyük devrimcisine, selam ve muhabbetle...

    (final müziği olarak da 7. senfoni’den allegretto çalsın... kendini anlatsın.. )http://www.youtube.com/watch?v=bqtpveuabzm

  • yemekleri yediği restoranın ne kadar elit, ne kadar şaşaalı olduğuyla ilgilenmeksizin salt yemeğe not veren, objektif bir izlenim uyandıran, yeri geldiğinde sokakta arabada söğüş kelle satan seyyardan dürüm sardırarak yiyen kısacası sezar'ın hakkını sezar'a veren gurmedir. güven duygusu uyandırıyor.

  • insanı karmaşık duygulara sürükleyen mesajdır.

    hayal kırıklığı yaratırken bir yandan da 'hayat devam ediyor' alt metnini içinde barındırır.

    başlarda tiksinip silersin ama ilişki bittikten sonra da seni hiç bırakmaz banka mesajı, hep avantajlar sunar. sonunda onunla yaşamayı öğrenirsin.

  • arkadaşlar fuhuş yaparken yakalanmadınız ne bu tedirginlik . polis kardeşlerimiz de çok heyecanlı sanırsın uyuşturucu ticareti yapanları basıyor :)

  • hizmet olarak "maaşın bende dursun. gaspçısı var, uğursuzu var. sen istediğin zaman, istediğin köşe başından, istediğin kadar vereyim ben sana" olayını sunan banka. benden aldığı parayı da ben çekene kadar başkalarına kiralıyor. sonra da "sen çekene kadar parayı kasada güvende tuttum. bedelini keseyim dur" diyor.

    evet aynen mahalle berberi mahmut gibiymiş. o da hep değdiriyor zaten.