hesabın var mı? giriş yap

  • 80'li yılların başında beşiktaş'a çok büyük bir miktarda nakit hibe ederek beşiktaş'ı ayağa kaldıran ve bunu yaparken yönetim kurulunda dahi olmayan büyük beşiktaşlı erdoğan demirören'in frankenstein'a benzettiğim oğlu, iyi bir beşiktaşlı.

    yıllar sonra gelen edit: iyi bir beşiktaşlı olduğu konusunda bizleri şüpheye düşürmüş insan.

    daha bi yıllar sonra gelen edit: ben de bu adama "iyi bir beşiktaşlı" demişim ya, ağzıma sıçsınlar benim. 19 yaşında yazıp da 26 yaşımda pişman olduğum çok şey var ama bu bi başka mına koyim. acı çekiyorum resmen.

    en son edit: olm adam fenerbahçeli çıktı lan?

    en bi son edit: erdoğan demirören için söylediklerim de içime kaçmış bulunmakta. hayırlı olsun.

  • maşallah diyin lan.

    edit: yalnız üzerinde düşünmemiz gereken şey muhtemelen yurtdışında yaşayıp büyümüş bir kızın, iç anadolu, doğu karadeniz ya da güneydoğuda büyüse ne halde olacağı bence. topraklarımız insanımızı kurutan, yüzündeki gülümsemeyi silen bir zehirle kaplı adeta.

  • dostoyevski kumar alışkanlığından ötürü aşırı derecede borçlanmıştır. o sırada ortaya stellovski adında bir yayıncı çıkar. dostoyevski’ye şunları söyler: “bak senin bütün borçlarını kapatacağım. sana iki yıl yetecek kadar da para vereceğim. fakat bir sözleşme imzalaman gerek.

    senden bir kısa roman istiyorum. bu kısa romanı bana bu sözleşmeyi imzaladıktan tam 24 ay sonra vermeyi kabul edeceksin. istediğim sürede bitirip bana teslim edersen sorun çıkmayacak. fakat eseri bir gün bile geç verecek olursan bundan önce yayımladığın ve bundan sonra yayımlayacağın bütün eserlerin hakları benim olacak.” çok fazla borcu olan dostoyevski sözleşmeyi mecburen imzalar.

    aradan 23 ay geçer fakat tek bir cümle bile karalamamıştır. durumdan haberdar olan fransız yazar stendhal, dostoyevski’ye “ben ‘parma manastırı’ romanımı dikte ettirerek (söyleyerek yazdırmak) yazdırdım, sen neden denemiyorsun?” der. başka çaresi olmayan dostoyevski kabul eder.

    o zamanlar rusya’da bir dikte etme okulu vardır. okulun en yetenekli öğrencisi grigoryevna snitkin adında isveç asıllı genç bir kızdır. kız bu görevi yapmaktan gurur duyacağını söyler ve dostoyevski ile eseri yazmaya başlarlar.

    eseri son gün bitiren dostoyesvki hemen stellovski’nin yanına gider. dostoyevski’nin yazma sürecini baştan sona takip eden uyanık yayıncı stellovski dostoyevski eseri teslim edemesin diye ofisini kapatıp gitmiştir. o zamanlar rusya’da noter yoktur. noter görevini polis karakolundaki memurlar yapıyordur. dostoyevski eserini polis karakolundaki memurlara onaylatır. daha sonra bu olaydan dolayı yayıncı ile davalık olsalar da davayı dostoyevski kazanır.

    her rus gibi dostoyevski de zaferi kutlamak için bol votkalı bir davet verir. davete bütün dostları ile birlikte romanı dikte ettirdiği genç kız grigoryevna snitkin’i de çağırır.

    gecenin ilerleyen saatlerinde dostoyevski genç kıza “senden bir konuda fikir almak istiyorum “der.

    bu durum genç kızın gururunu okşamıştır.

    “memnuniyetle, ben size nasıl bir fikir verebilirim merak ettim” diye karşılık verir.

    dostoyevski şöyle der: “ben bir roman yazmaya çalışıyorum. romanın başkarakteri korkunç biri… sara nöbetleri geçiren, kumar bağımlısı, düşman kazanmaktan çekinmeyen bir adam. bu adam kendinden genç bir kıza aşık oluyor. sence bir evlenme teklifi kaleme alacak olsam bu gerçekçi olur mu?”

    kız ise şöyle der: “evlenme teklifinizi kabul ediyorum bay mihayloviç.''

    o kız dostoyevski’nin ikinci eşi anna grigoryevna snitkin’dir. yazdıkları eser ise ünlü roman “kumarbaz”dır.

    kaynak: dostoyevski'nin hatıraları - anna grigoriyevna dostoyevski

  • neo misali baştan aşağı deri kıyafetler giyip (deri palto, çizme, pantolon + güneş gözlüğü) bir havaalanına gitmek. metal dedektörüne girmeden önce, son derece ciddi ve cool tavırlarla paltomun iç cebinden bir adet "sapan" ve üç beş adet çakıl taşı çıkarıp görevli polise teslim etmek. dedektörden geçince de kollarımı iki yana açıp "hadi arayın üstümü" hareketi yapmak. ama bütün bunları hiç gülmeden yapmak. çok istiyorum bunu.

  • fakir işi.

    millet 20 li yaşlardaki çocuklarına ülkenin topraklarını ve halkın milyar dolarlarını veriyor be. ne babalar var.

    100binlik tekne ne lan.

  • yani sen diyorsun ki "beşiktaş'ın çıkıp kaybettiği maçları, galatasaray ve fenerbahçe'nin kazandığı maçları iptal edelim. böylece rakiplerimizin hakederek kazandığı altı puanı silelim. bu durum bizim fazla deplasman maçı oynamamızdan daha az haksızlık." çok muazzam bir akıl yürütme.

  • şu kötü günlerde biraz olsun bizi mutlu eden bir haber.

    "bir oy neyi değiştirir ki?" diyenlere gelsin. evet türkiye ve dünya bir anda çiçek böcek olmaz, bataklık tamamen kurumaz ama 25 tane dinci yurtta binlerce çocuğun ve gencin beyinlerinin iğdiş edilmesinin önüne geçebilir.

    ve her gün neden kuduz köpekler gibi trollerin imamoğlu'na, yavaş'a saldırdığını, saldırtıldığını da bize gösterir.

    düşünün bir de genel iktidar değişirse ve değiştiğinde neler neler olacak. bu sebeple başta kendimiz sonra da o bilmediğimiz, tanımadığımız çocuklar ve gençler için herkesin elinden gelen mücadeleyi devam ettirmesi gerek.

  • arkadaşlar, ben bu kızı okuldan tanıyorum. kendisi kolej mezunu ve ailesinin durumu iyi. üstelik okula dereceyle girdiği için, lisans boyunca aldığı burslarla beşiktaş’ta tek başına eve çıkacak ve her gün zara’dan aldığı kıyafetlerle blogger gibi çekim yapacak kadar parası olan bir kadın.üstüne üstlük paris’te bir arkadaşıyla eve çıkacak kadar parası olan ablamız mubi’de işe başladığını ilan etmiştir. berlin film festivali’nde bir sürü filme gidebilmekte ama ne hikmetse 500 euroyu toplayamamaktadır. kendisini ve bağışçılarını tebrik ediyorum.

  • "öss haftası ailen ne kadar da iyi davranmıştı hatırlasana. işte ben sana bi ömür öyle davranacaktım.."