hesabın var mı? giriş yap

  • aslen "2-nonenal " denilen doymamış bir aldehit molekülü,
    diğer kimyasalların zamanla oksidatif parçalanmaları ile ortaya çıkan bu bileşen ; insanlarda “nahoş, yağlı ve otsu” olarak tanımlanan yaşlı insanların karakteristik kokusunu üretiyor.
    yani nonenal üretimi, yaşlanma sürecinin doğal bir yan ürünü
    japonların,bunun bilimsel açıklamasını yapabilmek için yürüttüğü araştırmada yaşları 26 ile 75 arasında olan deneklerinden 3 gün boyunca aynı tişörtü giymelerini istemişler ve kokuya bulanmış tişörtler kromotografi/kütle spektrometre ile incelendiğinde yaşlıların giydiği tişörtlerde yaş arttıkça çok daha yoğun oranda nonenal adlı bu moleküle rastlamışlar.

    --------------------------------

    40 yaşın üzerindeki katılımcılarda, 2-noneal konsantrasyonunun yaşla birlikte önemli ölçüde arttığı ,

    bileşenin miktarı, en yaşlı katılımcıda,
    orta yaşlarda olanlara kıyasla neredeyse 3 kat daha fazla
    olduğu gözlenmiş.

    --------------------------------

    bu molekül, buğday ve bira dışında
    eski kitaplarda bulunan kokuya da

    karakteristik kokusunu veren
    bir aldehite molekülü;

    hatta bu yüzden nonenale "kütüphane aldehiti" deniyormuş.

    --------------------------------

    yaşlı insan kokusu için biyolojik açıklamalar çok net değil,

    ancak araştırmacılar
    insan vücudundaki kokuların
    "cilt bezi salgıları ile bakteri aktivitesi arasındaki
    karmaşık bir etkileşimden kaynaklandığını
    ve cilt bezi kompozisyonu ve sekresyon değişikliğinin
    gelişim boyunca yaşa bağlı bir biçimde değiştiğini belirtiyorlar

    nonenalin yaşlılarda daha çok olma
    sebebine yönelik
    izahları ;

    yaşlandıkça cilt yüzeyinde bulunan
    omega-7 doymamış yağların artması
    ve bunların okside olarak
    nonenal miktarının artması ...

    cildin antioksidan savunmasının bozulmasından
    kaynaklanan nonenal üretimi

    genellikle
    erkeklerde ve kadınlarda
    40 yaş civarında başlayıp

    menopoz gibi hormonal değişikliklerle
    daha da kötüleşebilen bir salgılama ...

    cilt zayıflarken, doğal yağları daha hızlı oksitlenir.
    yağ asitleri, yağ bezleri tarafından salgılanır
    ve havadaki oksijenle reaksiyona girerek nonenal oluştururlar.

    --------------------------------

    suda çözünür olmadığından,
    nonenal, yıkamaya rağmen cilde devam edebilir
    ve hatta yoğun fırçalamadan sonra da kalabilir.

    bu nedenle, son derece temiz ortamlarda bile koku devam eder.

  • kucağımın sahibi, küçük yaşımda üzerinde "annecilik" oynadığım bir tanem.

    eve ilk geldiği gün geliyor aklıma. annem maviş bir battaniyeye sarmış ufaklığı, nasıl çirkin! ben 12 yaşımdayım. kıskanmak bana artık yakışmayacağı için içimden gelen hiçbir yorumu yapamıyorum. ellerini tutup "hoşgeldin" diyorum sadece. sonraki günlerde de hep ve sadece izliyorum uzaktan. o çirkin bebek büyümeye başlıyor, güzelleşiyor, konuşmayı öğreniyor, 3. kelimesi "abla" oluyor.. sokakta oynarken eve koşup tüm teriyle, pisiyle sarıldığında kızamadığım, eşyalarımın hepsine ortak çıkan, özenerek hazırladığım dönem ödevimi parçaladığında bile bir fiske dahi atamadığım, öncelikliliğinden sıkıldığım halde kendimden öne koyduğum biri olup çıkıveriyor.

    şimdi;
    "nur içinde yat" bile diyemediğim canımın parçası..
    7 sene önce bugün korkunç bir trafik kazasında babacığımla beraber hayata gözlerini yuman miniciğim! denize uçan küçük bedenini o kadar aramaya rağmen bulamadığımız bebeğim! mezarına kendi yerine en sevdiği kıyafetlerini koyduğumuz yavrucuğum! özledim! ne güzel doğmuştun, yitmek neden?

  • önalım hakkı; mükellefin, hakkın konusu olan şeyi bir üçüncü kişiye satması durumunda, hak sahibine tek taraflı bir irade beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren haktır, yenilik doğuran haklardandır.

  • 10 yıl kadar önce; o zaman 80 yaşında annem. bastonuyla yürüyor her sabah. cübbeli genç bir kopil anneme yaklaşıyor.
    -namazınızı kıldınız mı?
    - (anneciğim gözleri görmüyor net, mahallenin hocası sanıyor) kıldım efendim.
    (mütedeyyindir anacım, her sabah kılar-dı)
    -neden başınızı örtmüyorsunuz?
    - (annemde şafak atıyor tabii) bana bak!!!@!@!@!
    baş örtmek ne zaman moda oldu? !?
    bastonuyla da kovalıyor adamı...
    sonradan öğreniyor o namazı soranın da genç bir delikanlı olduğunu, cübbe içinde adam sanıyor kendini gerzek...

  • saat 3.00'da saati ileri alıyoruz, saat oluyor 4.00. burası tamam, da problem şu: saat 3.00'da utah- brooklyn maçı var arkadaş. ancak bu işlemi gerçekleştirdiğimizde 3.00 diye bir saat olmamış oluyor. e saat 2.00'da alabilirsiniz falan da denmiyor. dolayısıyla zamanın boşluğunda bir şeyleri yitirmemiz söz konusu, biri bi'şey söylesin lütfen?

  • + neden şaktar?
    - çünkü okunduğu gibi yazılması lazım.
    + neden mönşengıladbah değil.
    - çünkü latin o.
    + peki neden latin olan okunduğu gibi yazılmamalı ya da sadece başka alfabelerden dönüşenler böyle yazılmalı?
    - çünkü biz de latin alfabesi kullanıyoruz.

  • tam bir troll başlığı olsa da yazmazsak içimiz rahat etmez, o yüzden yazıp pazar eğlencesine biz de dahil olalım *

    the lord of the rings - 1937 yılında yazılan ve o zamanlar "9 yaş ve üstü çocuklar okuyabilir" tavsiyesiyle basılıp satılan bir çocuk kitabının *, yazarının kafasındaki devasa kurgunun ilk parçası olması ve yayınevi'nin iyi giden satışlar üzerine devamını sipariş vermesi üzerine 17 yıllık bir süre içinde tamamlanıp 1954 yılında piyasaya sürülmüş, o zamanlar "skandal" olarak nitelendirilip yaklaşık 20 yıl sonra değeri anlaşılmış, fantastik kurguya "bilmeden" öncülük ve babalık etmiş kitaptır. yazarı tarafından "fantastik kurgu kitabı olsun da bu edebiyat türüne öncülük edeyim" derdiyle bile yazılmamıştır. ama kader ağlarını örmüştür. günümüzde tolkien'i birebir taklit etmeyen ya da göndermeler yapmayan fantazi yazarı yok gibidir. üçlemenin filmleri başyapıttır.

    harry potter - 1997 yılında ilk kitabıyla küçük bir çocuğun öyküsü gibi başlayıp "çocuklar okuyabilir" tavsiyesiyle basılıp satılan bir çocuk hikayesinin, yazarının kafasındaki çok büyük bir kurgunun ilk parçası olması ve çok iyi satış rakamları elde etmesi üzerine 17 yıllık (dikkatinizi çekerim) bir süre içinde planlandığı gibi her yeni kitabıyla karakterlerin yaşları, olayların karmaşıklığı, karanlığın dozu, anlatımın dili olgunlaştırıla olgunlaştırıla tamamlanıp "herkes okuyabilir" bir şekilde sona ermiş kitaptır. the lord of the rings'e tapar hale gelip tolkien'in aynısı olabilmek için çırpınan yazarların duvara bodoslama daldıkları ve türü de peşlerinde karanlıklara sürükleyip saydığı yerde saydırıp durdukları bir dönemde tolkien taklidi olmaya çalışmaktan ziyade ona sayısız göndermelerle göz kırpan, çok orijinal fikirler ve "dünya içinde dünya" konseptiyle türü kurtarmıştır. sayesinde bir değil, iki-üç nesil fantastik kurgu türünü tanımış, okumaya başlamıştır. orta dünya gibi kendinden sonra gelecek olan yazarlara belki öncülük etmeyecektir ama daha şimdiden "her seferinde daha karanlık olsun ki ciddiye alınsın" akımını benzeri bütün kitaplara ve filmlere bir ekol olarak kazandırmıştır bile. bu formülü uygulamaya çalışan her çalışma harry potter'a öykünmekle itham edilmeye başlanmıştır bile. başlıbaşına bir ekol yaratmıştır harry potter. serinin filmleri aralarda çok başarılıları olmasına rağmen genelde kitapların uzağından bile geçemeyen yüzeyselliktedir.

    ikisi de kendi dönemlerinde ait oldukları türe öncülük etmiş, bu nedenle diğer bütün örneklerinin arasından haklı olarak sıyrılmış, janrın en bilinen, en sevilen ve saygı duyulan yapıtları arasına girmiştir. fantastik kurgu okuyucuları metal müzik dinleyicileri gibi türe at gözlükleriyle bakıp zerrece değişime tahammül edemedikleri için harry potter'a da tahammül edemezler, bambaşka bir dünyada geçmediği, ırklara ve dillere boğulmadığı, kılıçlarla savaş yapılan yiğitlik-mertlik savaşlarına sahne olmadığı için. yarın öbür gün kendi çocukları olduğunda baba evde the lord of the rings diye tuttururken oğlu harry potter sayıklayacaktır. iki muazzam eserin aralarındaki tek büyük fark da işte bu kuşak farkıdır. öyle olmalarını istemeyiz, inşallah öyle de yapmazlar ama, bugün orta dünya putperestlerinin harry potter'a yaptığı küçümsemeyi, belki harry'ciler de o zamanlarda üretilecek yeni efsanelere yapacak, beğenmeyecekler, harry potter'larına gül konduramayacaklardır. harry potter'ın tek eksiği 50 yıllık bir mazisi ve üzerine yapıştırılıp o önyargıyla daha baştan önünde secde edilerek okunmaya başlamasına sebep olacak bir "klasik" etiketi taşımamasıdır. bugün onun geçtiği yollardan 1950'lerde orta dünya geçiyordu. hiçbir şey öğrenmemiş olacaklar ki eskinin hor görülenleri şimdi aynısını sıkılmadan kardeşlerine yapıyorlar. yine de işe bakın ki kafalarını elf'ten, elfçe'den kaldırıp 7 tane kitabı okumaya çoğunlukla zahmet edememişler ama burun kıvıra kıvıra 8 tane filmi izlemeyi yine de becermişler, o da bir şeydir. allah'ın sopası yok *

  • selpak yöntemi

    türü: bireysel
    zorluk derecesi: kolay
    risk faktörü: düşük
    kullanım alanı: hemen hemen her ders

    yazılıdan önceki ders hasta taklidi yapın. gerekirse vitamin hapı öksürük şurubu falan getirip öğretmenin gözü önünde için. kopyayı selpak mendilinizin içine tükenmez kalemle yazın. dolma kalem ya da benzeri likit mürekkepli kalemler kullanmayın, yazı dağılır. hazırladığınız mendilleri sınıflandırıp farklı ceplerinize yerleştirin. sınav sırasında burnunuzu silecek gibi yapıp çaktırmadan yazdıklarınızı okuyun. asla mendile çok uzun süre bakmayın. unutmayın ki kimse kendisinin bile olsa bir sümüğü yarım dakika izlemez. öğretmenin şüphelendiği durumlarda mendili gerçekten kullanın ve kopyayı imha edin. inanın öğretmen emin bile olsa mendilinizi incelemeyecektir. yazılı kağıdını verirken burnunuzda istanbulun fethi 1453 yazmasını istemiyorsanız asla mürekkepli kısmı yüzünüze deydirmeyin.

  • 5 yaşındaki kızım, anaokulu müsameresinde sahnede babam isimli şiirini o kocaman gözleriyle kaçamak bakışlar atarak okurken, gözyaşlarımı içime akıtarak dinleyip sahneye fırlamamak için kendimi zor tuttuğum, aynı anda hem kızımı hem de kendi babamı düşündüğüm ulvi gün.

  • hukuki açıdan; cezalandırılması gereken bir suç eylemi.

    dini açıdan; güzel ahlak üzerine bina edilen bir dinin hakim olduğu iddia edilen topraklarda insanların kendilerinin inançlarını yiyecek kadar "aç" hissettiklerini gösteren olay.

    siyasi açıdan; insanların hakkını alamadığını düşündüğünü ve hakkını almak için fırsat kolladığını gösteren sosyal turnusol.

    sosyal açıdan; karşılıksız sosyal yardımlar ile çalışmadan kazanmaya alıştırılmış insanların, bir gün sosyal yardımlar ile yetinmeyebileceklerini hatırlatan rezalet.

    etik açıdan; kamyon şoförü ile ilgilenmeden ekmeklerin yağmalanması ile, insanlıktan ne kadar uzaklaştığımızı gösteren hayat dersi.

    al capone açısından; "çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim."

    edit: dostlar, devrim bebek için son 5 bin tl kalmış, haydi asılalım küreklere(bkz: #60102536).