• bir falih rıfkı atay romanı.
    roman ismini tam kavrayamayanların ya da şöyle böyle duyanların zeytinyağı olarak algıladığı roman ismi.
  • osmanlı impratorluğunun son dönemlerini konu alan falih rıfkı atay ın bir romanı.kitap falih rıfkı atayın anılarını içermektedir.
  • (bkz: zeytin dağı)
  • enfes bir turkce ile yazilmis, yakin tarihimizi cok guzel betimleyen eser. robert kolej gibi bir okulun son sinifindaki bazi ogrencilerin "bu kitabin dili agir, okumayalim" diye mizmizlanmasi uzerine edebiyat hocamizin kitabi islemekten vazgecmesini hayret ve esefle karsiladigimi hatirlarim. bence tum liselerde okutulmasi zorunlu olan kitaplar arasinda ilk siralarda yer almali.
  • ayrıca kitaptaki bi cok sey sonradan cıkartılmıstır.en basiti halide edip adıvarla beraber adanaya` :sanırım` gitmek icin trene binerler.trende falih rıfkı halide edipi ermenilerin surulmesinden sorumlu olan pasayla tanıstırır *ve ermeni sorunu hakkındaki goruslerini ogrenirler.
    trenden indiklerinde halide edip adıvar falih rıfkıya donup
    _istemeden de olsa bir katilin elini sıkmama neden oldunuz der
    bunu emre akozde yazdıydı bi yerden daha duyduydum.
    ermeni soykırımıyla alakalı ataturk doneminde boyle seyler yazılabildigini de ogrenmis oluyoruz boylece.
    yani kitap ataturk doneminde var,falih rıfkı'da ataturkle koske icki icecek kadar yakınlasmıs bir.ataturkte bu anılara bisey demiyo.
    bunların sonradan kitaptan cıkartılması demek ki ermeni soykırımıyla alakalı olarak ataturk'un tersine cesur davranmayıp,ermeniler hastalıktan oldu katledilen yok gibi utopik tezlere girdigimizi gosteriyo.
    engin ardıc'ta yazmıstı bunu,ceza olmasa osmanlıya ve ittihat terakkiye atıp rahatlıyacaz.turkiye cumhuriyetide osmanlıya karsı kuruldu gibisinden ama isin ucunda tazminat var diye.
    ayrıca bu kitapta izmiri niye yaktık diye bi bolumunde oldugunu sonradan cıkartıldıgı duymustum.
  • milli egitim bakanligi 100 temel eser listesindeki iki falih rıkfı atay kitabından birisi. kitapta falih rıfkı çok güzel bir türkçe kullanmış, günümüzdeki yazarların çoğunda aynı tükçe kullanımı olmadığı için aşina olmayanlara kitabın dili başlangıçta garip gelebilir fakat azimle okunursa osmanlının son dönemleri hakkında farklı bir ufuk açacaktır.

    (bkz: turk ve dunya edebiyatindan 100 temel eser)
    (bkz: çankaya)
  • falih rıfkı atay'ın 1915 yılında genç bir yedeksubay iken dört bir yanına bakarak koskoca bir imparatorluk coğrafyasının farkına vardığı tepenin adı imiş.

    yazar gökhan erdem'in ( duvarın iki yanı: 25 ocak seçimleri bağlamında filistin ve israil gözlemleri (06.09.2006) ) adlı yazısından bir bölüm :

    "... otelimizin hemen altında vadiye doğru inen büyük bir yahudi mezarlığı uzanmaktaydı. bulunduğumuz tepenin ( zeytindağı 'nın ) “stratejik önemini” anlamamız pek uzun sürmedi. çünkü, yahudi inancına göre kıyamet koptuğunda sırat köprüsü’nün başlangıç yeri bizim otelin bulunduğu tepe, eski kentin bulunduğu yer ise cennetin giriş noktası olacaktı. bu stratejik önemin farkında olan dünyanın dört bir yanındaki yahudilerin cennete girişte sıra beklememek için bu mezarlıktan yer kapatmaya çalıştıklarını, yoğun talep nedeniyle mezar yeri fiyatlarının bir milyon dolardan başladığını da öğrendik. vadiden geçen yolun diğer tarafında eski kentin üzerinde yükseldiği tepenin eteklerinde ise büyük bir müslüman mezarlığı vardı. hayatımda ikinci defa mezarlık manzaralı bir yerde konaklıyordum. işin ilginç yanı ilk konakladığım yer de istanbul etiler’deki yahudi mezarlığının hemen yanıbaşındaki bir kamu misafirhanesiydi. “ölüden değil diriden zarar gelir” düşüncesinde olsam da istanbul’da mezarlığın yanında konaklamak en azından ilk anda hiç de güzel gelmemişti gözüme. kudüs’te ise bu sözkonusu bile olmadı. bilakis böyle bir ortamda olmak beni de heyetteki diğerlerini de çok mutlu etti. kudüs’ün uhrevi havası daha ilk geceden hepimizi sarmış, dondurucu rüzgara rağmen geceyarısında mezarlığın üst tarafında bulunan seyir taraçalarından mezarlığı seyretmek mutlu etmişti. yukarıda belirttiğim gibi modern yaşamın süregidişine karşın kutsal topraklar en materyalistimizi bile içine çekmiş ve ruhuna uydurmuştu. farkına varmıştık ki, dünyada müslüman, hıristiyan ya da yahudi olmanın en fazla anlam taşıdığı yer burasıydı. bunun nedeni, sadece üç semavi dinin en kutsal mekanlarının (müslümanlar için şüphesiz ikincil önemdekilerin) burada olması değildi. dinsel kimlik ve aidiyet, karşısında güçlü bir dinsel kimlik ve aidiyet(ler) olduğu zaman daha da güçleniyor, yaşam pratiklerinde örtük ya da açık kendisini gösteriyordu. yüzyıllardır birbirlerinin etkinliklerini kırmak için mücadele eden bu üç din paradoksal biçimde birbirlerini güçlendiriyorlardı. arap-israil meselesinin neden çoğu zaman dinsel bir karşıtlıkla kurulduğunu ve sürdürüldüğünü anlamak bu hava solunduğunda artık çok daha kolaydı bizim için..."

    yazının tamamı için :

    http://www.birikimdergisi.com/…/makale.aspx?mid=209
  • o döneme ait aydınlatıcı bir kaynaktır ve çok güzel gözlemler vardır;

    --- spoiler ---

    "yüzlerce yıllık gözyaşı bu ağlama duvarını bir santim aşındırmamıştır"

    --- spoiler ---
  • falih rıfkı atay'ın, birinci dünya savaşında, ordu komutanı cemal paşa'nın yaveri sıfatıyla, savaşın filistin cephesi'ni ve anılarını anlattığı kitabına adını verdiği, kudüs'e hakim komuta karargahının bulunduğu tepe.
    *
    falih rıfkı, filistin ve tabii zeytindağı elimizden çıktıktan kırk yıl sonra, bu defa turist olarak gittiği kudüs'ten seyrettiği zeytindağı'nı o mubarek tepeyi şöyle anlatır, kitabının önsözünde;
    "şimdi, yahudi kudüs'ün köşesinden, ta uzakta, büsbütün ormanlaşan tepedeki beyaz hayaletini seyrediyorum. şehrin arap bölgesinde. aramızda birbiri ile kanlı bıçaklı iki devletin yasakçıları var. kırk yıl önce orada, tunç bir tepsi üstüne tokmağını vurarak bizi öğle ve akşam yemeklerine çağıran, aramızda, "davulcu" diye andığımız solgun yüzlü şivesteri, eğer gidebilsem, hemen karşımda bulamamak bana imkansız gibi geliyor. hatıralar, gençlik hatıralarım! sanki oraya kapanıp kalmışlar da kapıyı açınca neşeli mektep çocukları gibi birer birer dışarı fırlayacaklar, boynuma sarılacaklar."
    (bkz: falih rıfkı atay, zeytindağı, meb yayınevi, 1986)
  • "her tarafta bir neslin kahramanları var, kahramanlar için iklimler, düşmanlar, denizler ve karalar birdir" cümlesiyle biter. en önemli pasajı ise şöyledir; "türk enerjisi, ancak planlaşmış, nizamlaşmış, inzibatlaşmış bir çarka takıldığı zaman mucizeler doğurur. hiçbir tarafı yapılmamış olan bir vatanın bayrağı kahire'ye dikilmek için havaya giden bu enerji, boş anadolu'yu zengin ve ümranlı bir vatan yapmak için hiçbir vakit kullanılmadı. türk, harpte kullanılmış, kıymetlendirilmiş, destanlaştırılmış, sulhte ise bırakılmıştır. biz ormanlarımızı, madenlerimizi, mahsullerimizi ve sanayimizi değil, biz türk'ümüzü işletmiyoruz."
hesabın var mı? giriş yap