• maddelena'nın hal ve gidişatının sıfırlığı ile ilgili siyah beyaz bir film vardır. siyah beyaz olmasından anlaşılacak odur ki, film bayağı bir eskidir...
  • 1932 de çekilmiş leziz bir jean vigo filmi. filmin sonradan birçok filmde kopyalanmış sahneleri var, bazıları; çocukların hep fasülye yemekten bıkmaları sonucu isyanları, tabakları birbirlerinin suratlarına atmaları, geziye çıktıkları şaşkaloz öğretmeni ekip bir yol ayrımında firar etmeleri, okul idaresine ve pedere gayet de planlı olarak meyve ile saldırmaları. filmin esin kaynağı yönetmenin çocukluğunda benzer okulda yaşadıklarıdır. hükümete bir saldırı olarak değerlendirilen film 1945 e kadar yasaklanmıştı.
  • jean vigo' nun sürreal öğeler taşıyan leziz filmi. baskıcı okul kurumuna karşı çocukların isyanı anlatılır kısaca. aslında oldukça sert bir filmdir. daha sonra fransız yeni dalgasının öncü isimlerinden françois truffaut, les quatre cents coups adlı filminde bu filme göndermede bulunmuştur.

    serbest bir yeniden çevrimi de vardır.
    (bkz: if....)

    jean vigo' nun bir diğer filmi için ise,
    (bkz: l'atalante)
  • yeni dalga yönetmenlerinin sevip saydığı, l'atalante ve zero de conduite gibi iki çok önemli film çeken, daha otuzunu bile göremeden aramızdan ayrılan canım jean vigo birçok sinemacıya ilham vermiştir. vigo'nun yaptığını bir anlamda truffaut da "les quatre cent coups" ile yapmış ve yeni dalganın en önemli filmlerinden biri ortaya çıkmıştır. hem vigo’nun hem de truffaut’nun ailevi problemleri vardır ve ikisi de kendi çocukluklarını anlatırlar filmlerinde.

    vigo 1934'te veremden öldü ama ondan öncesi de en az sisli puslu bir marcel carne filmi kadar melankolikti. vigo’nun babası bir anarşistti ve bu yüzden kendisine gün yüzü gösterilmedi paris'te. annesi ise vigo'yu terk etti ve o bu yüzden, kimsesi kalmadığından yatılı okulda büyüdü. truffaut da yatılı okula gitmiş, atılmış ve sonrasında ıslahevine düşmüştü. burada kendilerinin alter egosu olan karakterler vasıtası ile yönetmenlerin kendileri üzerinden de sorunlu bir toplumda büyüyüp sorumluluk almanın ne demek olduğunu incelemek mümkün. film, hem bu yüzden önemlidir hem de başta truffaut olmak üzere diğer pek çok yatılı okul, gençlik filmi yapanları etkilemesi açısından dikkate değer bir çalışma olarak sinema tarihinde özel bir yer edinmiştir. birçok sahne kendisinden sonraki filmlerde kullanılmış, filme sayısız atıf yapılmıştır.

    bir yatılı okulda otoritenin temsilcisi olan öğretmenlere boyun eğmeyen ve o unutulmaz yatakhane sahnesindeki gibi yastık savaşı yaparak çocukluklarını büyüklerin katı kuralcılığına yedirtmeyen bu cesur çocukların hikayesi vigo gibi çocukluğunu yaşayamayanların inadına izlemesi gereken klasiklerden.
  • çok uzun zaman önce izlediğim ve o gün bu gündür en sevdiklerimin arasına koyduğum bu başyapıt hakkında yazılmış çok güzel bir yazı okudum geçenlerde. jean vigo'yu ve filminin hikayesini ele alan bu yazının en can alıcı kısımlarını buraya da not düşmeden edemedim. yazı, sinema dergisi için pınar tınaz tarafından kaleme alınmış.

    **filmi izlemeyenler de zevkle okuyabilir efendim.

    "
    jean vigo'nun baskıcı ve tektipleştirici eğitim sistemini eleştiren filmi hal ve gidiş sıfır (zero de conduite) şiirsel üslubu ve cüretli içeriği ile yedinci sanatın başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. tabii filmi unutulmaz kılan bir başka özelliği de fransa'da tam 12 yıl yasaklı kalmış olması.

    çok bilinen bir atasözü "ağaç yaşken eğilir" der. ince bir gözlemin ürünü olan bu söz kesinlikle doğrudur. insan hayata gözlerini açtığı ilk andan itibaren, yaşadığı deneyimler ve edindiği bilgiler doğrultusunda kendi kendisini oluşturmaya başlar. ateşin yakıcılığı gibi basit gerçeklerden, içinde yaşadığımız toplumun ahlak kurallarına dek her şeyi daha çok küçükken öğrenir, davranış biçimlerimizi bu bilgilere göre düzenleriz. bu anlamda okulların işlevi, genç bireylerin bilimsel bilgilerle donatılmasından ibaret değildir. devlet otoritesine bağlı bir işleyişi olan okullar, çocuk ve gençlerin toplumsal beklentilere uygun olarak biçimlenmesi adına da kritik bir rol üstlenir. tek tip kıyafetler giyerek, çalan zile göre hareket etmeye alıştırıldığımız okullarda, farklılıklarımız disiplin ve baskı yoluyla törpülenir. çok çalışmak, verilen görevleri sorgusuz sualsiz yerine getirmek, otoriteye her şart altında itaat etmek gibi 'erdemleri' okulda edinir, farklı fikirler öne sürmenin, düşünmenin, sorgulamanın, itiraz etmenin bir fayda sağlamayacağını, aksine hızla toplum dışına itilmemize neden olacağını okulda öğreniriz. örgün eğitimin amacı, sistemin ihtiyaç duyduğu dev makinalar için gerekli parçaları üretmektir; yeni tasarımlar yapmak değil!

    ...

    " savaş ilan edildi.
    kahrolsun öğretmenler!
    yaşasın devrim!
    özgürlük ya da ölüm!
    yükselmeli bayrağımız,
    yarın sağlam duracağız,
    çürümüş eski kitaplar, konserve kutuları ve
    pis kokulu botlarla savaşacağız!"

    yukarıdaki manifesto yaşları 13'ü geçmeyen bir gurup çocuğa ait. onlar okullarında itilip kakılan, her gün fasülye yemeye, çıplak uyumaya, her anlamda otoriteye boyun eğmeye zorlanan, hala bir çocuk oldukları gerçeğini göz ardı eden yetişkinler tarafından katı kurallara hapsedilmeye, cinzel taciz, dayak ve yıldırma ile hizada tutulmaya çalışılan çocuklar. jean vigo'nun kendi anılarından yola çıkarak yazdığı senaryosunun 'hal ve gidiş'ten sıfır alan öğrencileri...

    ...

    film sansür kurulu tarafından anarşiyi yücelttiği, kuralsızlığı savunduğu ve açıkca düzene saldırdığı gerekçesiyle yasaklandı. ayrıca eğitim kurumlarını böylesi küçültücü bir şekilde resmetmesi, öğretmen ve idarecileri gülünç göstermesi de affedilemezdi. vigo mekan olarak bir okulu kullanmış olsa da aslında açıkca toplumsal bir panorama çiziyor, topyekün bir isyanın gerekliliğini savunuyordu. üstelik filmde kullandığı gerçeküstü öğeler, akımın burjuva düzenine sert bir dille saldırdığı düşünülürse bir hayli manidardı.

    ...

    gösterime girer girmez yasaklanan "hal ve gidiş sıfır", 1945 yılına dek seyirci ile buluşamadı. asıl hayran kitlesini bu tarihten sonra edindi ve anarşist sinema'nın en önemli örneklerinden biri olarak kabul gördü. vigo her ne kadar çok sevdiği filminin başarısını göremediyse de onun sayesinde ölümsüzleşti.

    "
  • ece ayhan'ın 'orta ikiden ayrılan çocuklar için şiirler' kitabına kaynaklık eden, çoğunlukla çocuklar ve yetişkinler arasında geçen çatışmayı yansıtan anlamlı bir jean vigo filmi.
    filmde çocuklar, yatılı okulda okumaktadırlar ve bu yatılı okulun sıkı kuralları vardır. sabahın erken bir saatinde müdür yatakhaneden geçerek odasına gidecektir ve çocuklar da müdürün bu geçişi esnasında hazır olarak ayakta dimdik onu selamlamalıdır.
    böyle sıkı bir kural zayıf, çelimsiz ve çocuk sesli bir müdür için yapılmaktadır. düşünülebilir ki, filmde müdür çocuklaştırılmıştır veya çocukların gözünde müdür hep zayıf, çelimsiz veya kendileriyle aynı seviyededir.
    öğretmenleri kuralların denetleyicisi olarak gören çocuklar kendilerinden hoşlanmazlar ve kendilerince onlara çeşitli oyunlar oynarlar. öğretmenlerle dalga geçilir, kendilerine bok çuvalı denilir.
    yatılı okulun zorbalıkları filmde öyle güzel anlatılıyor ki, filmi hakikatin ta kendisi sanırsınız. filmde adını hatırlayamadığım bir çocuk karakter, öğretmen tarafından sınıfta elleri okşanmıştır ve çocuk kendisine bok çuvalı demiştir. öğrencinin bu lafı onu disiplin soruşturmasına götürür. çocuk yalnız başına müdürün odasına gider ve özür diler. müdür de tüm öğretmenleri toplayarak çocuğun sınıfına gider. çocuk yerinde oturmaktadır ve çocuğu affetmeleri için topluluk önünde bu davranışından dolayı özür dilemesini ister. çocuğun cevabı kesin, yerinde ve hazırdır: hepiniz bok çuvalısınız.
    itirazın en serti ve belki de en sevimlisi çocuklar tarafından yetişkinlere verilmiştir. kendilerinin teslim edeceği bir çocukluk dünyası yoktur zorba öğretmen ve müdürlere. çocukluklarını yerinde ve gereğinde yaşamak isterler. bu yüzden çocuklara kural işlemez mantığıyla okulda anarşiyi başlatırlar. hedefleri okulu teslim almaktır. ve günün birinde okulun çatısına anarşi bayrağını asarlar, okulu ele geçirirler.
    işte o çocukların yaşadıkları zorbalıklar ve onlarla mücadele biçimi umut vericidir. günümüzde bu tür zorbalıklar yaşanıyordur, eminim, çocukların yapmaları gereken çocukluklarını teslim etmek değil, onları devirmek ve varlıklarını ortadan ve okuldan kaldırmaktır.
  • film bir yatılı okulda geçiyor. yatılı okul öğretim üyeleri öğrencilere birer mahkum, asker gibi davranır. yönetmen yatılı okulu hapishaneye, orduevine dönüştürülerek eleştirilmiştir. öğrenciler nizami yemek yer ve emirle hareket eder. işleyişi bozan öğrencilerin ise pazar günü tatili yasaklanır. velhasıl anarşist ruhlu öğrencilerimiz sistemin ideolojisini enjekte eden okulun kurallarına karşı gelip isyan eder. önce plan yapılır sonra bayrak hazırlanır sonra bildiri okunur. okulun kutlu bir gününde ise isyan start verir. kutlu günde isyanın yapılması da çok manidardır. dört anarşist öğrenci çatıya sakladıkları taş sopa teneke ile okulun müdürü öğretmenleri ve üst yetkilerine saldırır. filmin alt metni; devletin standartlaştıran, tüketici ve komformist birey yetiştiren politik bir yapı birimi olan okullarına karşı bir başkaldırıdır.
  • kundera'nın bir kahramanına söylettiği, "gelecek çocuklar değil, çocukluktur" lafını kendine resimaltı yapan zamansız-vadesiz film.
hesabın var mı? giriş yap