• bu kitabın, "özgürlükçülük" lafzının ardında diyarbakır cezaevi veya hayata dönüş gibi, toplu katliamları imleyen durumları normalleştirmek, hatta (sunuş röportajında görebildiğim kadarıyla) hayata dönüş operasyonundaki devlet gerekçelerini meşrulaştırmak gibi bir niyeti olduğunu düşünüyorum.

    birikim'in son yıllarında izlediği politikaya uygun bir kitap olmuşa benziyor.

    edit : aşağıdakiler bu yorumuma yüklenince ufaktan bir açıklama gereksinimi doğdu. yukarıda yazdığım yorumda tamamıyla t24.com.tr'deki röportajı esas aldığımı belirteyim. bu adresteki röportajdan yukarıda bahsettiğim konuya dair bir kaç alıntı da yapıyorum.

    --- spoiler ---

    ‘diyarbakır’daki işkencelerin hiçbiri ranza hapsi kadar çökertmez’

    diyarbakır hapishanesi’nde yapılmadık işkence yönteminin kalmadığına inanıyorum. ama bu saydıklarının hiçbiri, 50 kişilik bir koğuşta ranzaya hapsedilip, kimseyle konuşmama cezası almak kadar insanı çökerten bir şey değildir.

    --- spoiler ---

    bu alıntıya ne diyelim mesela? diyarbakır gibi devletin, darbeci cuntanın kürtler'i kırıma uğratma gibi amaçlarıyla sistemli olarak onlarca insana işkence yaptığı, dörtlerin, mazlum'un bu işkenceleri durdurabilmek için kendilerini feda ettikleri bu hapishane ile yanlış uygulama diye nitelendirilebilecek örgüt içi cezalandırmaları bir tutmaktaki amaç, niyet nedir?

    --- spoiler ---

    ‘hayata dönüş’ten sonra örgüt eylemleri sonlandı’

    ikna olmadıysanız şunu da söyleyeyim: hayata dönüş operasyonları yapıldıktan ve bayrampaşa cezaevi kapatıldıktan sonra radikal sol örgütlerin eylemleri dışarıda ve içeride bitmiştir.
    bu operasyon bir devlet katliamıdır. 32 insanın yaşamına mal oldu. tasvip edilecek bir yanı da yoktur belirtmek isterim.

    --- spoiler ---

    zamanın doğan medyası'nı açıp bakın bakalım, devletin hapishanelerdeki katliamının gerekçesi neydi? pek hümanist yazarımız devletin katliamı olduğunu söylediği satırdan önce zaten devletin bu katliamdaki göstermelik amacının yerine getirilmiş olduğunu onamış olmuyor mu?

    röportaja bakıp alıntı yapılabilecek çokça örnek var, gerekirse devam ederim; ama burada henüz devletin kendisi cezaevlerinde estirdiği katliam rüzgarlarıyla hesaplaşmamışken çıkıp devlet kıyaslamalı örgüt derslerine giriş niteliğinde röportaj verirsen bu yapmış olduğun bal gibi de devletin cezaevi politikalarını ve bu politikaların sonuçlarını meşrulaştırmak oluyor.
  • kendi partisinin 139 merkez komite üyesinden 98'ini öldürten ulu önder stalin'i anımsatmıştır.

    http://www.youtube.com/watch?v=35bbjkdi4ee
  • kitabı bugün okudum, bitirdim. bana hiç de öyle hayata dönüş'ü meşrulaştırmaya çalıştığı imajı vermedi. ne yani, hapishanelerde ruh hastası uygulamalar vardı deyince devlet katliam yapmak zorundaydı mı demek oluyor lan? nedir? yazan zaten eski bir pkk gerillası. genel olarak pkk'de örgüt içi infazları anlatmış. tikko ve dhkp-c ile ilgili bir ya da iki infaza yer verilmiş. ayrıca pkk'nin hayata dönüş operasyonu'nda direniş bile sergilemediği gerçeği varken, pek de tutarlı olmuyor zaten eleştiri. kimi neyden suçlayacaksın? adam solun, ama özelde pkk'nin örgüt içi infazlarını konuşuyor; pkk hayata dönüş operasyonunda hiçbir direniş emaresi göstermiyor, sonra tarihsel olarak kitabı hayata dönüş'ü aklamak üzerine kurgulayabiliyoruz. ne güzel kafalar aslında he.
  • yillardir sessizlige gomulmus tanikliklari gun yuzune cikaran bir aytekin yılmaz eseri.

    http://www.iletisim.com.tr/…urmek/8932#.u_t2olysw7o
  • insan hakları örgütlerinin tırtlığını bir kez daha ortaya koymuş kitap. daha doğrusu güdümlü olduklarını ortaya koymuş kitap. bir arkadaş devletin yaptıklarını meşrlaştırma çabası demiş.

    pir sultan abdal'ın bir deyişi var.
    şu elin attığı taş bana değmez,
    ille dostun attığı gül pareler beni

    bu örgütlere katılanları haklı bulmuyorum ama yoluna girdiğiniz hareket size işkence yapıyorsa devletin işkencesinden daha çok koyar. en nihayetinde devlete isyanın sebebi zaten bu işkenceler.
  • gerçeklerin o gerçekleri yaşamış biri tarafından anlatıldığı kitap. bu ülkedeki her kesimin iki yüzlülüğünü çok güzel anlatmış. örgüt sempatizanları tarafından kurulmuş "insan hakları derneklerinin" ne halt olduğunu gözler önüne sermiş.
  • --- spoiler ---

    ben iki olayda halay çekildiğini gördüm. biri 1990'lı yıllarda gerillalar karakol basıp 20-30 askeri öldürdüğündeydi. bana korkunç gelirdi. ikinci halay da yoldaşlarını öldürdükten sonra çekilen halaydı.
    --- spoiler ---
  • t24'deki röportajına atfen hapisteki örgüt yöneticilerinin devlet ile ilişkilerinin olduğunu polis tutanaklarının sızdırılıp poliste çözülen örgüt elemanlarının acımazsızca cezalandırıldığı cezalandırılmaya katılmayan bunu yanlış bulanların örgütleri tarafında cezalandırılıp sindirildiği, dost bildiğin güvendiğin insanlar tarafından işkence görüp ötekileştirmenin psikolojik olarak diyarbakır cezaevinden bile daha kötü olduğunu söylüyor. cezaevi yöneticileri örgütlerin hapishanede kendi despot yönetimlerini kurmalarını engelleyebilirdi neden yapmadı çünkü birbirlerini yemeleri iç çatışmalar yaşamaları, birbirlerini öldürmeleri kendi işlerine geliyordu. neden devlet bize mani olmuyor diye bir sorgulamaya gitme akılları olsaydı kendi davalarına en büyük ihaneti yapan hainlerin kendileri olduğunu görebileceklerdi.
    (bkz: çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış)
  • (bkz: şimal aydın/#74341226)

    kitabın yazarı aytekin yılmaz'ın terör örgütü dhkp-c'nin iç infazla acımasızla katlettiği genç bir ''yoldaşılarıyla'' ilgili anektodu;

    https://www.facebook.com/….579586273&type=3&theater

    kitapla ilgili 13 ağustos 2014 tarihli t24 röportajı:

    http://t24.com.tr/…aslarini-nasil-oldurduler,267458
hesabın var mı? giriş yap