• strugatski kardeslerin bir romani. bir bilimkurgu romani.

    ikisi de cevrelerinden soyutlanmis, ikisi de bilginin yerini bos inanclarin, korkunun ve burokratik dayatmalarin aldigi bir dunyada 'anlamaya ve bilmeye hasret' birer entelektuel olan pepper ve kandid'in oykusu.
  • darko suvin tarafindan yazilmis detayli onsozu takdire sayandir. strukatski'lerin muhtemelen en kasvetli romani olsa gerek; prisoners of power yahut roadside picnic'e nazaran daha agir ilerler. maxim kammerer ya da redrick schuhart gibi cilgin, hareketli karakterlerden ziyade durgun, kasvetli kandid-pepper/orman-sehir ikiliklerinin uzerine kuruludur. gayet aforizmik ("ask, yemek ve iktidar") ve tipleme dolu (alevtina olsun, su habire "kari yok mu la kari?" diye gezinen adini unuttugum dallama (edit: acey) olsun) bu roman, rus edebiyati'nin bilimkurguda biraktigi yadsinamaz izlerden biridir. okuyunuz, okutturunuz.
  • yavaş ve karışık ilerlemesine rağmen sıkılmadan okunan güzel bir roman. birbirlerini hiç görmeyen iki farkı karakterin çevresinde gelişen olayları anlatan ilginç bir kurguya ve garip bir tarza sahip (iki farkı yazar tarafından yazıldığı için olduğunu düşünüyorum) bunun dışında, ilginç ormanı, ilginç sonu ve ilginç karakterleri ile okunmaya kesinlikle değen bir bilim-kurgu romanı... üstelik uzay muzay hiç yok.
  • tarih itibariyle türkçe baskısı tükenmiş kitap.
  • ithaki bilimkurgu klasikleri dizisi'nin 58. kitabı arkady ve boris strugatski'nin yokuştaki salyangoz (ulitka na sklone) adlı kitabı oldu. bu kitapla birlikte strugatski kardeşler dizi içerisinde 5. kez kendilerine yer buldular. daha önce "kıyamete bir milyar yıl", "pazartesi cumartesiden başlar", "tanrı olmak zor iş" ve "uzayda piknik" kitapları ile seriye dahil olmuşlardı.

    kıyamete bir milyar yıl ve uzayda piknik'i ne kadar seviyorsam pazartesi cumartesiden başlar ve yokuştaki salyangoz'a ise bir o kadar mesafeliyim diyebilirim. ikisi de benim için okuması güç ve yer yer keyifsiz oldu ne yazık ki. zaman zaman yüzümü güldüren ve çok iyi olduğunu düşündüğüm yerler olsa da bu kitapların genel havası bana pek hitap edemedi. (tanrı olmak zor iş için de benzer şeyler düşünüyorum aslında ama bu kitap "noon universe series"e dahil olduğundan ve serinin 4. kitabı olduğundan ayrıca değerlendirilmesi gerek diye düşünüyorum. belki de seri tamamen okununca bu kitap daha anlaşılır ve okunması daha zevkli bir hali gelebilir.)

    --- spoiler ---

    yokuştaki salyangoz iki farklı bölüm üzerinden ve iki ana karakter üzerinden kurgulanmış. bu iki kısımdan birini biber'in bakış açısıyla izlediğimiz "idare" kısmı oluşturuyor. diğer kısmı ise candide'nin gözünden gördüğümüz "orman" kısmı. biber bir dilmbilimci ve idare'nin bürokratik karmaşası içinde tıkılıp kalmış ve bir şekilde "orman"a gidip onu daha iyi anlamak istiyor fakat bu çabası sürekli olarak engelleniyor. bu süreç zarfında bir takım acayip ve absürd olayların içerisinde kalıyor. candide ise bir helikopter kazasından kurtulmuş ve "orman"a düşmüş eski bir "idare" memuru. kaza sonrasında hafızasını kaybetmiş ve bazen bir şeyler hatırlayıp daha önce çalışmış olduğu biyoteknoloji istasyonuna dönmeye karar veriyor. bu yüzden orman'daki karakterlerin her birinden idare'nin bulunduğu yere nasıl gidebileceğine dair ipuçları almaya çalışıyor. yalnız bu orman sakinleri fazlasıyla acayip tipler, sadece onlar değil içinde bulundukları orman da fazlasıyla acayip. öyle ki bu orman sürekli bir dönüşüm/değişim içerisinde, içinde oldukça garip şeyler yaşıyor. orman sakinleri bulundukları çevreden pek dışarı çıkmıyorlar ve çıkmaya da korkuyorlar. çıkmaya çalışanlara deli gözüyle bakıyorlar ve ormanın acayipliklerini bilmelerine rağmen orada gördükleri tuhaf şeyleri anlatanlara karşı bir inanmamazlık içerisinde yaşamlarını sürüp gidiyorlar. bunun yanı sıra sürekli olarak bir şeyler geveliyorlar ve benzer şeyleri tekrar edip duruyorlar. idare'dekine benzer şekilde anlamsız olaylar bütünü burada da sürüp gidiyor.
    --- spoiler ---

    şu haliyle okuyunca kitap süper bir konuya sahip görünüyor fakat bunun işleniş şekli pek de öyle iyi kotarılamamış gibi geldi bana. kitabı okurken bunları çözümlemek, olayların içine girmek, okuduğundan zevk almak benim için pek mümkün olmadı. yer yer süper, sorgumalamalara sebep olan, felsefik cümleler sayesinde okuma zevki had safhaya ulaşırken, yer yer anlamsız tekrarlar ve sanki başarısız bir yapay zekanın kaleminden çıkmışçasına yazılmış cümleler yüzünden okuma zevki fena halde baltalanıyor. bunların ne kadarı çeviri kaynaklı kestirmek güç. bilmeden çevirmene kabahat bulmayı anlamsız buluyorum fakat ortada strugatski'lerin kitabın ingilizce çevirisini korkunç derecede kötü bulduklarına dair söylemler de var. kitap ingilizce üzerinden, tercümenin tercümesi şeklinde dilimize kazandırıldıysa ondan kaynaklanmış da olabilir. belki de strugatski kardeşler bu anlamsızca ve tekrara düşen cümleler bütününü kitaba istedikleri havayı vermek için bilinçli bir şekilde koymuş olabilirler. eğer bunu hedefledilerse, zaman zaman monty python absürdlüğünde sunulsa da kitabın bütünü ele alındığında bana hiç hitap etmedi bu yöntem.

    kitabın sonuna boris strugatski'nin bir yazısı da eklenmiş ve bu yazıda kitabın yazım sürecinden bahsedilmiş. orada, kitaptaki "idare" ve "orman"ın aslında sırasıyla "günümüz gerçekliği" ve "gelecek"in bir yansıması olduğu ifade edilmiş. yani kitap idare ve orman üzerinden bir günümüz (bugün) ve gelecek alegorisi, bilimkurgusal bir yazından çok sembolik anlatımlar bütünü. bana ise "idare" ile ilgili kısımlar stalin sonrası sovyet rusya'daki bürokratik yapının bir hivci gibi gelmişti fakat boris strugatski ilgili yazıda bunu kesin bir dille reddetmiş hatta bu yönde bir yazı yazılıp kitabın yasaklanmasına sebep olan bir eleştirmeni de eleştirmiş. günümüz ve gelecek hakkında yazılmış sembolik bir kitap olduğuna ve bu sembolizmin şifresinin çözümüne dair ipuçlarının özenle yerleştirildiğini, bunun çok açık olduğunu ifade etmiş. fakat bana hiç de bu şekilde açık gelmediğini itiraf etmeliyim. belki de kitabı bu yazın doğrultusunda tekrar okumanın yararı vardır.

    bu yazıdan hareketle yaptığım incelemelerde, kitabın çok daha farklı bir versiyonunun, farklı karakterlerle "bespokoystvo" (disquiet) ismiyle 1990 yılında piyasaya sürüldüğünü ve "noon universe" serisi içerisine (serinin 5. kitabı olarak) dahil edildiğini de gördüm. aslında bu 6-20 mart 1965 yılında yazılan ilk taslak imiş. daha sonra bu taslak elden geçiriliyor ve yeniden yazılıyor, böylelikle yokuştaki salyangoz ortaya çıkıyor. yeniden yazılmış hali, idare ve orman bölümleri olarak 1966-1968 arasında çeşitli dergilerde yayınlansa da yokuştaki salyangoz'un kitaplaştırılması çok daha sonraları bulmuş. tam versiyon ilk kez 1972 yılında batı almanya'da kitap olarak basılmış. sovyet rusya'da ise daha önce dergide yayınlanan parçalardan bir kısmının yasaklanmasından ötürü ancak 1988 yılında kitap olarak basılabilmiş.

    bana kalırsa ilk taslak çok daha güzel kurgulanmış gibi görünüyor. açıkçası o kitabı da (disquiet) okumayı hatta tüm noon universe serisi'ni de okumayı isterdim. bu versiyonda, "orman" kısmı neredeyse yokuştaki salyangoz'daki ile aynıymış. idare kısmı ise farklılıklar gösteriyormuş ve buradakiler daha ütopik bir topluma ait bireylerden oluşuyormuş. kitaptaki ana karakterler de farklılar. candide ve biber yerine athos ve gorbovsky isimli başka karakterler var ki bu karakterlerden athos, noon universe serisi içindeki başka kitaplarda da yer alan bir karaktermiş.

    ayrıca bu versiyonda ormana ev sahipliği yapan gezegenin adı pandora olarak geçiyor. bu isim benzerliği, orman ile ilgili kısımların bazı yanlarının james cameron için bir esin kaynağı olduğunu ve "avatar" filminin bu şekilde ortaya çıktığını söyleyenler de vardır. bir çok kişiyse, işi ileri götürüp camaron'ı intihalle suçlamış ve hatta boris strugatsky'nin de cameron'ı intihalle suçladığını iddia etmişlerdi. boris strugatsky ise bu iddiayı yalanlamış ve benzerlikleri çok da umursamadığını ifade etmişti. cameron da 80 sayfalık bir senaryo üzerinden filmi yaptığını ve ilham kaynağı olmadığını belirtmişti. bana kalırsa da bazı benzerlikler görünüyor fakat ben bu tarz şeyleri yeni şeyler yaratmanın doğal bir süreci olarak görüyorum.

    https://www.goodreads.com/review/show/3762817355
  • boris strugatski'nin de söylediği gibi "bilim kurgu olmaktan çıkmış, fantastik, grotesk, sembolik" bir kitap bu. yazarlarının "en mükemmel, en anlamlı" saydığı eserleri.

    "evimde kalıp düşünebilirdim bütün bunları, kanepede, radyonun yanında uzanıp da senfonik caz konseriyle bilmediğim bir dilde konuşan sesleri dinlerken düşünebilirdim. ama bunun hiçbir anlamı yok. görmek ve anlamamak, düşünüp kafanda kurmakla aynı. yaşıyorum, görüyorum ve anlamıyorum; birilerinin icat ettiği, uydurduğu ama bana ve belki kendisine de açıklamak zahmetine katlanmadığı bir dünyada yaşıyorum... anlamak özlemi, diye düşündü ansızın biber. hep istediğim şeydi işte bu: anlamak özlemi."
  • orijinal adı "ulitka na cklone" dir.
hesabın var mı? giriş yap