• ''bu şiirdeki gu-guk-guk sözcükleri kumrular taklit edilerek okunacaktır.'' didem madak
  • gecenin vitrinine konulmuş
    büyük bir yakut parçasıydı sabah
    mahalle kahvelerinde
    sıcak çaydan adamların
    yüzleri ağarırdı ilk ışıklarla
    gençlerin güzellerinin makbul olduğu
    tek ülkeydi ülkem
    benimse yüreğim
    koltuk altına sıkıştırılmış,
    yenik bir tavla maçı ertesiydi

    kumların görmeyeceği yerlerime dokunurdu sabah
    akşamdan kalma titrek ellerini
    sevecenlikle dolaştırırdı kirlenmiş atmosferimde
    dişler arasında çıtırdayan bir çekirdek gibi
    açardım gözlerimi birden
    kırık tahta masalara öykünür, bir sigara yakardım
    dudaklarıma yapışır, yakardı dudaklarımı
    gu-guk-guk! gu guk-guk! taneleri
    sarhoşluğuyla avunurdu tırnaklarım
    bardak diplerinden vişne-cin pıhtıları kazırdı her şey açıklığa kavuşurdu

    gözlerim ormanda kaybolmuş çocuk gözü renginde
    acemi ve pazartesi olurdu
    kara sürmeler çekerdim gözlerime
    izinliydim nasıl olsa dezavantajı bol şiirler yazmaya

    tartıl be abla! derlerdi
    karınca gibi ince belli çocuklar
    güvercinlere yem at
    sevgiline bir gül hediye et
    bulvar yolundan geçen otobüslere
    hiç binmemiş olduğumu bilmezlerdi
    üzümlerden ayrı bir üzümdüm
    bilmezlerdi
    bir üzüm yüzsüzlüğüyle:
    tartın beni derdim
    tartardı çocuklardan biri
    binalar eğilir bakardı iç çekerek
    camları ışıldardı.
    küçük, nasırlı bir avuçtan
    avuçlarıma dökülürdü tüm şehir
    alır yüzüme sürer
    güvercinlere emanet ederdim yüzümü
    aç gagalarını ıslatırdı gözyaşlarım

    kurumlu bir saat kulesi kur yapardı bana,
    çeyrek geçmişiyle övünen o topal.
    bir gül uzatırdı çocuklardan biri
    ellerimden güle yalnızlık batardı
    içi bulanırdı yalnızlığımın
    kusardı serseriliğini en görkemli meydana.
hesabın var mı? giriş yap