• neoliberal sosyal değerler** üzerinden vurgun yapmak isteyen şirketlerin oluşturduğudur.

    kısacası feminizm, lgbt hakları, azınlık hakları vs üzerinden imaj kasmaktır. örneğin nestle, "güçlü kadınları destekliyoruz" diye reklam kampanyası yapar, aynı anda afrika'da bildiğin köle çalıştırır. raytheon, new york pride'da eşcinsel yürüyüşüne katkıda bulunur, o esnada parçalarını yaptıkları bir iha pakistan'da bir düğünü havaya uçurur. vs vs.

    en son örneği: hepimizin elinde

    daha komiği ise bu tür konuları kendi tekelinde sanan solcuların buna hala mantıklı bir tepki geliştirmiş olamaması. "kahrolsun kapitalizm, kadınlara, lgbt bireylere, azınlıklara özgürlük" diye bağırırken bir bakıyorlar ki kapitalizmin direği olan milyar dolarlık uluslararası şirketler yanlarında aynı sloganları atıyor. "yek yea onların bizimle alakası yok, fırsatçı onlar" demekten başka çareleri kalmıyor.
  • sadece azınlık goygoyu değil aynı zamanda küresel ısınmaya da duyarlılardır.* tabi yersen. insanları etkilemek için yaptıkları şu gibi çalışmalardan oluşmakta. şu 8 dakikanın ancak 1 dakikasını dayanabildim. billie eilish'e karşı bu abi gibi oldum. ne kadar boş, sahte ve samimiyetsiz. yorumları okuyunca daha da çıldırıyorsunuz.

    medyayla uyuşmuş aptal gençler önlerine sunulan idolleştirdikleri sahte kahramanlar parayı hamuduyla götürürken hep birlikte yel değirmenlerine doğru koşuyorlar. *

    gerçekten bok gibi bir dünyaya doğru yol alıyoruz. şirketler vahşi kapitalist olup, oldukları gibi görünseler işler bu kadar uzamazdı işte bunun farkında oldukları için kendilerine zarar gelmesin diye bu sahte gösterileri yapıyorlar.
  • aradığım tanım buymuş meğer. tüm o riyakar firmaların samimiyetsiz mesajlarını ajansların biz de sizinleyiz-siz gibiyiz demeye çalışıp aslında tam tersi his uyandırmaları demek böyle adlandırılıyormuş.
  • onlyfans gibi abidik gubidik internet sitelerinin logosunu destek için* ukrayna bayrağı renklerine bürümesidir. pornhub'da rusyadan çekilmiş. gülmekten altıma işeyeceğim anasını satayım. bunlar iyice kendilerini manyak yapmışlar.
  • birtakım düşünsel teröristlerin şirketleri şezlong mafyası gibi ele geçirip yıllar içerisinde içeriye kadrolaşmayla yerleştirdikleri diğer solcu kankalarıyla birlikte şirketleri içeriden alien gibi kontrol etmeleriyle oluşan fenomen. aslında kapitalizmle herhangi bir alakası olmayıp basbayağı bir low effort kronizm olmakla birlikte büyük şirketlerin müşterilerinin isteklerine yabancılaşmaları (daha ziyadesiyle yabancılaşabilme lüksüne sahip olmaları) sayesinde aslında yalnızca devlet kurumlarında olabilmesi beklenecek anti-merit yaklaşımlar teoride olmamaları gereken kapitalist sistemde kök salabilmişlerdir.

    ancak bu noktada kaçırılan şey şudur ki woke capitalism büyük şirketlere ve onları yöneten yönetici sınıfına fayda sağladığıdır. yani olay biçare ceo'nun bir grup sapığa söz geçirememesinden ziyade o sapıklarla ceo'nun birlikte çalışması, hatta ceo'nun bu sapıkları kendisinin ve sınıfının istediği şeyi yapmak için mayın eşeği gibi kullanmasıdır. tabii karşılığında kasiyer bile olamayacak 60 iq'lu aktivistler dev şirketlerde diversity consultant olarak 6 rakamlı maaşlar kazanıyor. iki taraflı bir ilişki söz konusu.

    eğer gerçek bir serbest piyasa olsaydı woke capitalist şirketlerin boşa saçtıkları paralar, liyakatsizce doldurdukları pozisyonlar ve müşterilerini sistematik bir şekilde siklememeleri sebebiyle piyasadan silinip gitmeleri veya en azından dominant pozisyonlarını kaybetmeleri gerekirdi. get woke go broke olması gerekirdi. ancak gördüğümüz üzere böyle bir şey olmuyor. go broke olması gereken şirketler hala karşımızda duruyor, devasa karlar ediyor ve aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlar. bunun da iki sebebi var;

    1. devlet tahakkümü. en basit bir örnek verirsek, devlet bütün firmalara diversity kotaları getirip der ki sen %x kadın* yazılımcı istihdam edeceksin mecbursun veya edersen sana şöyle destek. ancak piyasada işinin ehli kadın yazılımcı sayısı sınırlıdır. peki bu işinin ehli yazılımcıyı microsoft mu alır yoksa senin startup'un mı? microsoft istediği adamı alır bu ona koymaz aynen devam eder. bu durumda sen ya kör topal olanları alacaksın ya da dezavantajlı oynayacaksın. yani başkaları ideolojik oynayacak ve faturayı da sana kesecek. böyle sosyal adalet için, çevrecilik için bilmemne için koyulan regülasyonların her biri birer barrier to entry'dir. ve barrier to entry'leri büyükler çok sever. hatta barrier to entry yokluğunda uzun vadeli kalıcı bir tekel oluşmasını beklemeyiz, piyasadaki tekelin tek şartı budur. ülkemizden örnek verelim sizce efes ve tuborg alkole ulaşımın bu kadar zorlaşmasından rahatsız mıdır? birada %200 vergi olmaması ve bandrol vırt zırt bir ton saçmalık olmasaydı bira gibi kolay bir üründe bu duopoly'nin devam etme ihtimali var mıydı? 100'lerce bira markası çıkardı. veya asgari ücretin artması koç grubu'nun umrunda olur mu?

    2. finans piyasası. şu anda içinde yaşadığımız finansal sistemde bütün büyük şirketlerin çoğunluk hissesi belli birkaç fon tarafından kontrol ediliyor. belli bir seviyenin üzerinde büyümek için yatırım almak isteyen her şirket bunlara muhtaç. dolayısıyla bu fonlar woke olunca irili ufaklı bütün şirketlerin de woke ideolojiye secde etmeleri şaşırtıcı olmamalı. ha diyeceksiniz ki bu fonlar böyle ideolojik karar alırsa bu sefer bunların batması lazım. ama bu fonların batma ihtimali bile yok zira devletin bürokrat kesimi, ve büyük corporate ceo'lar zaten ahbap çavuş ilişkisi içinde aynı sınıfı temsil eden adamlar. yani kimse için bundan kaçış yok.

    özetle;

    “once the managers consolidate their position within an institution, their objective interests no longer fully correspond to the interests of the other groups involved – voters, owners, members, teachers, students or consumers. a decision on dividends, mergers, labor contracts, prices, curriculum, class size, scope of government operations, armament, strikes, etc. may serve the best interests of the manager without necessarily contributing to the well-being of the other groups.”
    james burnham - the managerial revolution
  • başlığı açan arkadaşın ve diğer arkadaşların kalemine sağlık.

    türkiye'de özellikle solun pkk yancılığı ile birlikte düşebileceği en büyük tuzaktır.
    özellikle bizim
    - seküler orta üst sınıf tayfası ,
    - liberal solcular
    - sürdürülebilirlikçi tayfa
    - sosyal girişimci tayfa
    (bunların hepsi aslında çoğunlukla birinci maddedeki kişiler)
    bayılır bu tür işlere.

    chp'nin ve tip'in buna çok dikkat etmesi gerek diyeceğim ama pek de ümitli değilim.
    bu konularda yazdığım bir kaç girdi
    - (bkz: #155885372)
    - (bkz: sürdürülebilirlik/@demirfelix)
    - (bkz: #162064643)
  • kimlik arenası üzerinden yürütülen bir anlatı savaşıdır. (bkz: pinkwashing) (bkz: purplewashing) (bkz: ecowashing) (bkz: sportswashing)

    insanların şefkatli duygularını parazitleyip neoliberal çıktılar yaratmaya çalışır.

    birey hemencecik “ben iyi/adil/müşfik bir insanım” hissine doyurulur ki kök sebep analizine gerek duymasın. bu yetmezse o “ben iyi bir insanım” hissini yaratan kimlik grupları kültür savaşlarına sokulur.

    neticede 100 değişkenli eşitsizlik dünyasının açık ara en önemli değişkeni (bkz: ekonomik sınıf) görmezden gelinsin diye geri kalan 99 değişken sürekli birbiriyle yarıştırılır. (bkz: kesişimcilik)

    post-truth politikacısı, yeni medyası, sosyal medya algoritması, batıda postdoc yapıp etkilenmiş akademisyeni, kentli beyaz yakalısı vs viral şekilde bu 99 faktörün önemini yaymaya çalışır, ilkini derinlere gömmeye çalışır. çünkü fakir veya işçi olmak cool değildir.

    ta ki fakirlik gömülemeyecek kadar büyüyünceye dek. o zaman herkes esrarengiz bir şekilde merkezcil klasik solcuya dönüşür, oylar verilir, zaferler kutlanır. o da kimileri parayı/yardımı/statüyü tekrar bulana kadar sürer, döngü devam eder.
  • tanım; ülkemizin sokaklarını medeniyetten nasibini almamış bir ülke sokaklarına çeviren, başıboş köpek (evcil hayvan) sorunun, çözülmesinin önündeki en büyük engellerden birini oluşturan azımsanmayacak bir kesimin örnek olarak verilebileceği, aslında insanların daha kolay yönetilebilmesi için, dünyanın yeni efendileri, ülkelerden de büyük, sermaye gruplarının kendileri arka planda kalarak, bazı kötü niyetli insanlık düşmanı sözde akademisyenler aracılığıyla dünyaya saldıkları sözde düşünce yapısı, aslında sömürü aracı zırvalar.
  • niçin bu gibi şeylere böyle yeni yeni isimler türetilmeye çalışılıyor ben de bunu anlamlandıramıyorum. bu tanımlar bildiğin "aldatmak" başlığı altına alınabilir pekala. bir dönem "takiye" çıktı mesela, hadi politikacılar moda yaptı dedim geçtim de woke ne aq. neoliberal değerlermiş cartmış curtmus,olm roma zamanında neoliberal değer mi vardı. her zaman insanlar, kurumlar, kendilerini bazı konularda duyarlı gösterip kasalarını doldurdular. orta çağda yapılmadı mi bu mesela? ya da son yirmi yıldır yapılmıyor mu? o zaman din kullanışlıydı (ki hala öyle), şimdi küresel ısınma kullanışlı. hele bir de chpliler dikkat etsin falan demişler, ne chpsi, bütün bir halk olarak kaz gibi yolunuyorsunuz, biri milliyetçiyim diye yoluyor, biri alnım secdeye değiyor diye, biri atatürkçüyüm diye, biri ayrılıkçıyım diye... gördüğün gibi öyle neoliberallik falan diye ayırmaya gerek yok, en az yüzyıllik yalanlara da tavsınız. bari düzgün bir isim türetin.
hesabın var mı? giriş yap