• (bkz: şerif mardin) tarafından kullanılan ve esasen türkiyedeki gündelik din anlayışını ifade eden terim diye özetlenebilir
  • islamiyetin, türkiye’de tarihi gelişmeler sonucunda bir “yumuşak ideoloji” haline geldiğini görüyoruz. bu noktada sosyal değişim esnasında yeniye doğru uzanmaya çalışanların, kendileri de farkında olmadan, eskinin kalıpları içinde kalmışlardır.
    insanlar, durkheim’in belirttiği gibi ikincil yapıların yani insanların saklanabilecekleri, korunabilecekleri kurumları modern dünyada bulamadıkları derecede bu dünyaya uymakta zorluk çekmişlerdir. aydınların bile modern dünyaya uyum göstermeye zorlandığı bir yerde sokaktaki insanın bu uyum sorununu yaşaması çok normaldir.
    türkiye’de ümmet yapısından yeni çıkmış olan bir topluma halk dini, bir dünya görüşü ve bir kişisel denge sağlamaktadır. zaman zaman şaşırdığımız hurafelerin gücü, halk dininin üst derecede etkisinden kaynaklanmaktadır. modernleştirici görüş, toplum problemlerini sadece iktisadi problemler olarak ele alır ki; bu büyük oranda doğru olsa da yapılan değerlendirme ve çözüm yaklaşımı eksik kalacak ve tam anlamı ile çözüm üretemeyecektir. toplumsal sorunlar hiçbir yerde entelektüel seviyede algılanan soyut problemler olarak ortaya çıkmaz. aydınlar bu yanılgıdan kurtulamadıkları müddetçe, toplumdan uzak kalacak ve kendilerini hayrete düşürecek, fakat toplum içinde mevcut olan durumlarla karşı karşıya kalacaklardır.

    http://www.genbilim.com/content/view/1621/75/
  • kısaca;
    şerif mardin'in din ve ideoloji kitabında açıkladığı ve türkiye'de din ve siyaset konularında sıkça kullandığı bir kavram. cumhuriyet dönemi türkiye'sinde halk arasında oluşan, hurafelerle dolu, derme çatma bir islam anlayışıdır. volk islam tezi, "mahalle baskısı şehirlilere rağmen siyaseti belirliyorsa, bunun nedeni halk islamıdır." şeklinde ifade edilebilir. ayrıca günümüzde yaşanan post-truth depreminin de habercilerinden olduğunu söyleyebilirim.

    uzunca;
    osmanlı’da yapı ve kültürü anlatmaya osmanlı’nın ekonomik haritasıyla başlayan mardin, ekonomik çöküşe yaklaştıkça halkın sırtına binen yüksek vergiler ve sonuçlarını, tüzel yapıların yokluğunun köylüyü devlete karşı tamamen savunmasız bıraktığını ve osmanlı’nın seçkin kesimiyle aralarındaki kültürel farkın devasa boyutlara ulaştığını açıklıyor. son dönemde taşra iyice unutuluyor, kendi kaderine terk ediliyor.

    liberal ekonomik görüşe sahip olan mardin, cumhuriyet dönemi için ekonomik analizlere de başvuruyor. kapitalist gelişimi sıkıca kontrol altında tutmak isteyen ve sünni islam’a modern bir şekil verme isteğinde olan cumhuriyet türkiye’sinin halkı yalnızlığa ittiğinden bahsediyor. yaşadığı islam tarzı ve içselleştirdiği hurafeleri yok sayılan halk, hurafenin dilinden konuşabilecek şıhların ve din tüccarlarının kucağına itiliyor. kemalizm, kültürün kişilik yaratıcı katında halk dinine rakip bir ideoloji rolü de oynayamıyor. ümmetçiliğin içine sızabilecek, dinin yerine geçebilecek, aile yapısını değişime uğratabilecek fonksiyonel bir bireysellik ve özel teşebbüs imkanına izin verilmiyor. ayrıca cumhuriyet ve aydınları da ümmet bilincinden tam olarak kurtulamıyor; vatanperverlik, bayrak, kahramanlık gibi erdemler yüceltilerek ümmet yapısında bir devam sağlanıyor.

    sonuç olarak 1940’ların sonunda şehirli halk bir kültür karmaşası yaşarken, köysel çevreler bilinç sistemlerindeki bu kültürel boşluğu şerif mardin’in tabiriyle hurafeci “volk” islam’la dolduruyor. halk katında hurafelerin sistemleşmesi ve sembolleşmesi (takke, sakal vb.) laikleri olduğu kadar resmi din çevrelerini de şaşırtıyor. şerif mardin bu durumu claude levi-strauss’un, “ilkel toplumlarda eldeki sembolik imkanlarla bir dünya görüşü imal etme” olarak açıkladığı “bricolage” (çerçöp birleştirme) kavramıyla özdeşleştiriyor.

    şerif mardin, volk islam’ı açıklamakla yetinmeyip bunun sonuçlarını da bize bildiriyor. halk tabanında yayılan sistemleşmiş hurafelerin kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla seçkin azınlık kültürünü de etkilemeye başladığını söylüyor. islami temaların kitle iletişim araçlarına nüfuz etmesinden, oruç tutmak gibi islami eylemlerin çok daha görünür hale gelmesinden bahsediyor. küçük kültürün büyük kültürü kemirdiğini ve bunun dünyanın her yerinde gerçekleştiğini söylüyor. bundan sonra da volk islam’ın kabına sığmayacağını, gettosunu aşacağını, partiler ve kitle iletişim araçları tarafından istismar edilmenin de üzerine çıkıp bizzat parti ve kitle iletişim araçları haline geleceğinin haberini veriyor.

    şerif mardin'i eleştirmek istersek eğer, ekonomik liberalliğin tavan yaptığı abd'de bile bu tip inanış biçimlerini ve benzer şekilde post-truth şokunu rahatlıkla görebildiğimizi söyleriz. o yüzden volk islamın sebebinin ekonomik liberallik eksikliğine dayandırılması oldukça yanlış görünüyor.
  • `:(bkz: #74458737)` öncelikle açıklama için teşekkürler.
    2. olarak, adam daha kitabı yazdığı o yıllarda (1993) yazmış öngörölü bi şekilde:

    "şerif mardin, volk islam’ı açıklamakla yetinmeyip bunun sonuçlarını da bize bildiriyor. halk tabanında yayılan sistemleşmiş hurafelerin kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla seçkin azınlık kültürünü de etkilemeye başladığını söylüyor. islami temaların kitle iletişim araçlarına nüfuz etmesinden, oruç tutmak gibi islami eylemlerin çok daha görünür hale gelmesinden bahsediyor. küçük kültürün büyük kültürü kemirdiğini ve bunun dünyanın her yerinde gerçekleştiğini söylüyor. bundan sonra da volk islam’ın kabına sığmayacağını, gettosunu aşacağını, partiler ve kitle iletişim araçları tarafından istismar edilmenin de üzerine çıkıp bizzat parti ve kitle iletişim araçları haline geleceğinin haberini veriyor. "

    ülkenin yakın geçmişine bakınca ne kadar da benzer süreçler yaşıyoruz diyoruz. durum gitgide iyileşmemiş maalesef. sanki daha da kötüye gidiyor gibi..
hesabın var mı? giriş yap