*

  • rattle and hum'in incisi.. sarkiyi bono degil, yanik sesiyle the edge söyler.. soz konusu land, avustralya'nin tasmania'sina denk duser..
  • geri planda kalmi$ oysa ki cok guzel bir u2 sarkisi...
  • hollandali denizci tasman'in 17.yy'da tasmanya'ya verdigi ad.
    (bkz: tazmanya)
    (bkz: tasman)
    (bkz: ceza somurgesi)
  • bu harika şarkının bir dörtlüğü daha vardır albümün kitapçığına göre... oysa şarkı fade-out'a bağlar, ufak bi sessizliğin ardından belgeselden* alınma bir ses duyarız: bir gazeteci the joshua tree'den sonra ne olduğunu, yeni şarkıların nasıl çıktığını falan sorar. bono anında adam clayton'a atar topu. adam 'i don't know' der, hepsi güler. albümün üçüncü şarkısı desire'a geçilir.
  • sözleri de şöyledir.

    hold me now, oh hold me now
    'til this hour has gone around
    and i'm gone on the rising tide
    for to face van diemen's land

    it's a bitter pill i swallow here
    to be rent from one so dear
    we fought for justice and not for gain
    but the magistrate sent me away

    now kings will rule and the poor will toil
    and tear their hands as they tear the soil
    but a day will come in this dawning age
    when an honest man sees an honest wage

    hold me now, oh hold me now
    'til this hour has gone around
    and i'm gone on the rising tide
    for to face van diemen's land
  • yakında gösterime girecek olan aynı adlı film sayesinde bu başlık şenlenir birazdan, biz öncesinde notumuzu düşmüş olalım david howell evans'ın bu güzel şarkısı hakkında...

    bu şarkı john boyle o'reilly'ye ithafen yazılmış olup, konu ile ilgilenenler (veya "bu dünyanın düzeni neden böyle acep?" diye merak edenler) şu başlıklara yönelebilirler hemen:

    (bkz: irlanda'daki büyük patates kıtlığı)
    (bkz: guns germs and steel)

    şarkının sözlerini de naçizane çevirirsek:

    sarıl bana, n'olur vaktimiz dolana kadar sarıl bana
    seher vakti yolluyorlar beni, van diemen'in diyarına

    bu kadar sevdigim birinden* zorla ayrılmak, boğazıma oturdu bir yumruk gibi
    cebimizi doldurmak için degil, adalet içindi kavgamız; ancak hakimler sürülmemi emretti

    şimdi hüküm sürsün krallar ve [ırgat gibi] çalışsın garibanlar
    ve işlemek için bu toprakları, ellerini parçalasınlar
    ama bir gün gelecek, bu yeni doğan çağda
    dürüst bir adamın eline geçecek, hakettiği para
  • gerçek olaylara dayanan 2009 avustralya yapımı etkileyici ve güzel bir film.
    aynı olayı anlatan ama şu an adını anımsayamadığım başka bir film de izlediydim vakti zamanında ve o sanki daha güzeldi gibi. neyse, bu da gayet izlenilesi bir film. bence kaçırmayın.

    imdb: http://us.imdb.com/title/tt1361843/
    trailer: http://www.youtube.com/watch?v=fmoxahbjl0y
    afiş: http://www.movieposterdb.com/poster/6be1c262
  • gerçek bir hikayeden uyarlanmış bu film. anlatım oldukça yavaş ve bir o kadar da gerçekçi. yönetmeni pek çok açıdan takdir etmemek elde değil.
    hemen koşup şukelayı basmak isterdim, ancak...

    --- spoiler ---
    konuya kısaca değinirsek, binsekizyüzeskilerde bir grup mahkum türlü eziyetlere maruz kaldıkları hapisane ortamından kaçıp kendilerini tazmanya'nın ormanlarına vururlar. bir süre sonra açlıkla yüz yüze geldiklerinde birbirlerini kesip yemeye başlarlar. bu süreç bir kişi kurtulana kadar devam eder.
    şimdi, açıkçası film bana ne survival ile cannibalism arasındaki çelişkiyi yaşattı, ne de yeterli dramatik etkiyi uyandırdı. filmin başlarında sadece bir kere ormanda yiyecek olmadığı belirtiliyor, ancak hiç bir arama çalışması görmüyoruz. çölde değilsin, karlı dağ zirvesinde değilsin, tazmanya gibi binlerce türün bulunduğu devasa ağaçlarla dolu bir ormandasın, vıcır vıcır kuş sesleri geliyor, nehirler çağlıyor, hatta adamlardan birini yılan sokuyor, nasıl yiyecvek yok yahu? aslında bulma yönünde herhangi bir çabalarını da görmüyoruz zaten, ne bir ağaca tırmanıp bu öten kuşların bir yuvası yumurtası var mıdır diye bakıyorlar, ne bir taşın altını kaldırıp böcek larvası arıyorlar, ne yaprak kemiriyorlar... hepsini geçtim, bir sal yapıp nehrin akıntısına da vermiyorlar kendilerini...
    ellerinde bir tane balta var, direk birbirlerini kesip yemeye başlıyorlar.
    dolayısıyla işin survival mecburiyeti kısmının çok bir anlamı kalmıyor.
    yani, kısaca off çok fenaymış ben olsam ne yapardım acaba çelişkileriyle tırnaklarımı kemirmem gerekirken, topunuz orospu çocuğuymuşsunuz bilader, hepiniz geberin de film bitsin artık kurtulayım, ruhum çürüm çürüm çürüdü dedirtmiştir.

    --- spoiler ---
  • bear grylls'i koltuğa bağlayıp seyrettirmeyi planladığım film.
  • oldukça yavaş ilerleyen, pek bir sürprizi olmayan bir neredeyse "sanat" filmi. tek elle tutulur yanı gerçek bir hikayeden alınmış olduğudur. hemen hemen benzer temaya sahip novaya zemlya bundan kat kat daha iyiydi denilebilir.
hesabın var mı? giriş yap