*

  • zamanın boşa harcanması. daha önemli, daha verimli, daha güzel, daha eğlenceli geçirilebilecek vaktin değersiz şeylere harcanması. geri dönüşümsüz pişmanlık.
  • nihayeti her daim zamansız şu ömrünü en hesapsız zamanda ellerinden kaçırmandır. şu hayatın en değer olayı sevmek, sevilmekken; sevdiğin sevdiklerinle olamadığın müddettir vakit kaybı.
    en güzel sebebi istikbale dair garanti hevesleriyken o hevesatın ne derece boş, ne derece gereksiz, ne derece mantıksız, ne derece ahlaksızca olduğunu anladığında vereceğin tepki dahi kalmaz.
    bön bön bakarsın tavandaki loş betona. napıyorum ben burda demezsin çünkü şartlamışsın çoktan kendini, neden vazgeçmiyorum da demezsin vazgeçemezsin ki.
    nasıl geldiğini de bilirsin oralara, o derece kutsiyet atfetmişsin o gelmelere.. kendini kitlediğin bir lahzadır o vakit kaybı; kendini kilitlediğin bir odadır.

    anahtarını fırlatmışsın çoktan.

    odada tek bir ışık.
    ışık loş,
    ışık suni,
    hani böyle eski ampuller olur,
    en sıkıcı sarı renkte odayı boyar ya öyle bir odada.
    o ışığı bir bok zannedip yamanmışsın odaya zamanında.
    ya yanılırım diye de atmışsındır anahtarı.
    vaktini kaybetmeye adamışsın kendini...

    öyledir gerçek vakit kayıpları.

    sevdiğinden vazgeçmenin; yaşamaktan vazgeçmenin adıdır da..
  • özellikle farkına varıldığında insanın canını oldukça sıkan bir zıkkım bu. hayatınızdan çalarak ayırdığınız o kıymetli anlar bir hiç uğruna piç edilince hakikaten canı sıkılıyor insanin. dünyanın en gaddar kişisi bile olsanız keyfiniz kaçar muhtemelen.
hesabın var mı? giriş yap