• bir nedim gürsel kitabıdır.
  • nedim gürselin yıllarca türk mahkemelerinde yargılanmış olaylı, aynı zamanda bol ödüllü öykü kitabı.
  • yazarın devinim kelimesini yeni öğrendiği dönemde yazdığını tahmin ettiğim kitap.hayır bir kitapta 30 defa devinim geçmez ki.
  • "uyandığımda çatıların altındaki küçük pencereden içeri bir mavilik süzüldü. soba çoktan sönmüştü. yanından usulca kalktım. sıcaklığını bütün sevecenliğiyle içimde taşıyordum. eli sanki elimi hep sıkıca tutuyordu. bavulumu hiç gürültü çıkarmadan hazırladım. adını bile bilmediğim bir şehre gidecektim. o uyuyordu. saçları darmadağınıktı yastıkta. bir sigara yaktım. onu sevdiğimi anladım birden. duvarda mavi renkli birdeniz duruyordu. onu seviyordum. kapıyı yavaşça kapattım. o arkamda kaldı. sokak sessizdi. kara basarak yürüdüm, ağaçlardan kuşlar dökülüyordu."

    öyle güzel bir kitaptır ki bu bir kere okudum, tekrar okuyamadım.
  • nedim gürsel, bu kitap için şöyle der: “bence yazarın ilk kitabı her zaman ‘ilk kitap’ olmayabilir. ‘ilk kitap’ ister istemez umut ve acemilik sözcüklerini çağrıştırıyor. oysa ben kitap çıkartmakta acele etmeyen, bu konuda oldukça titiz ve sabırlı davranan yazarlar arasında sayıyorum kendimi. kitap bence bir bütünü oluşturmalı; yazarın vardığı yeri, geçirdiği evreleri olanca açıklığıyla göz önüne sermeli. uzun sürmüş bir yaz’ın birinci kitabım olmakla birlikte bir ‘ilk kitap’ sayılmayacağını umarım. beklemek, ‘beklemiş’ bir kitabı yayımlamak olumlu bir yazarlık davranışıdır, bana kalırsa.”

    sanırım bundan sonra, hayatımda, "uzun sürmüş bir yaz" sözünü nerede duysam, okusam ağlayacağım.
  • “selim’i bütün dostlarımdan daha çok seviyorum. nedeni ortada. büyüyüp gelişmeden, beni bütünüyle ele geçirmeden boğduğum ikinci kişiliğim o. bir başkasında yaşayabildiğini görmek suçluluğumu biraz olsun azaltıyor. selim uzun süre nesnelerin dışında, tek başına bırakılmış biri olarak duydu kendini. kalabalığın içine karışmadı. kahvede oturduğu masadan bulvardaki ağaçlara, durgun gökyüzüne baktı durdu. oysa insanlar var. otlar, böcekler, yıldızlar var dünyada. antalya en azından bana bunu öğretti. doğayı içimde duydum. doğanın bir uzantısı olduğum gerçeği ağacın yeşiline, limandaki denize karışan bir yeraltı ırmağının soğuk suyuna yakınlaştırdı beni. şimdi burada, denize karşı oturduğum kahvenin masalarına güneş vuruyor. yakıcı ilkyaz güneşi. yalnız değilim, içim kalabalık. içim insanlarla, dünyayla dolu.”
  • yapılmaması gereken her şeyin yapıldığı bir yaz
hesabın var mı? giriş yap