*

  • --- dikkat, ekşi macera labirent'in bir bölümüdür! şayet buraya bir "bkz" vasıtasıyla gelmediyseniz lütfen (bkz: #22046986) ---

    taksiye bindiğim esnada her şeyi geride bırakmak, bir şekilde içimdeki nahoş hislerden, korkudan ve intikam duygusundan kurtulmak istiyorum. daha fazla bu konuda düşünmemeye karar veriyorum. taksinin arka koltuğunda sığışıyorum. bir şekilde niyeyse gizlenme gereği duyuyorum. "aptal!" diyor içimdeki ses. bir şey demiyorum, bundan sonra da duymazlıktan geleceğim artık.
    takip ediliyorsam da umurumda değil. her ne olacaksa olsun düşüncesi ağır basmış durumda. ölü doğan bir bebek gibi hissisizim.
    havaalanına vardığımda dış kapıdan geçerken güvenlik kontrolünden geçeceğim ama sanki bir şeyler ters gidiyor. insanlar bana dik dik bakıyorlar. birbirleriyle işaretleşen güvenlik görevlileri görüyorum. herhangi bir aksilikte üstümü arayabilecekleri aklıma geliyor. metal dedektöründen geçerken sanki sakatmış gibi sendeleyerek yürüyorum ve dedektörün kenarına sürtüyorum. kusura bakmayın der gibi bir işaret yaparak geri dönüyorum. dedektörü geçince tekrar sendeliyorum ve sırada arkamda bulunan şişman adamın üzerine doğru düşüyormuş gibi yapıyorum.
    aleti bipleterek ve böyle sarhoş gibi sendeleyerek daha da fazla dikkat çekmiş oluyorum ama bu esnada cebimde bulunan ikinci pasaporttan kurtuluyorum. geri dönüp dedektörden bu defa daha dikkatli davranıyormuş gibi gözükerek öttürmeden geçiyorum.

    normalde her dedektörün başında iki tane güvenlikçi dururken benim bulunduğum dedektöre birkaç tane daha geliyor. aleti öttürmemiş olmama rağmen el metal dedektörüyle tekrar aranıyorum. bu esnada uzaktan yaklaşan polisleri görüyorum. şu aşamada kaçmamın mantıklı bir hareket olmayacağı kesin. havaalanından bile çıkamam trafik varken. koşmayı denesem... gerek yok, dikkatimi toplamalıyım. iyi ki evdeki tüm parayı almamışım.
    sanki hiçbir şey yokmuş gibi sendelemeye devam ederek eşyalarımı almak için xray cihazının çıkışına varıyorum. polisler gelip "beyefendi bizimle gelir misiniz?" diyorlar. beklediğimden gibi gelişiyor her şey. etrafımda kordon oluşturup beni içeri götürüyorlar. yanından geçtiğim bazı insanlar bana bakıyor.
    büyük ekranda kendimi gördüğümde insanlar niye bakıyor anlıyorum. gerçi televizyona çıkmamın sebebini anlayamıyorum ama olsun. bir şeyden ötürü aranıyor olmalıyım. havalimanının arka tarafından sorgu odasına sokulduğumda, her şeye karşılıklı hazırım.

    - pasaportunuzu görebilir miyim beyefendi?
    diyor polis oldukça kibar bir şekilde. pasaportumu çıkartıyorum ve polise uzatıyorum.

    - isminiz?
    diye soruyor. hangi pasaportu adamın üzerinde bıraktığımdan tam olarak emin değilim. cebimdekinin üzerindeki isme bakma şansım olmadı. hala kurtulma şansım var.

    · cengiz han/*
    · cengiz ali/*
    · ali cengiz/*
  • moderasyon tarihçesi kabarık yazarlar için kullanılan bir tabir. *
  • "allah çirkin şansı versin" sözünün çıkış noktası olabilir.
    çocukken sırf güzel oldukları için toplayıp, kutulara koyardık bunları. kötü niyetli değildik ama onlara kötülük yapıyorduk işte, tıpkı kelebeklere yaptığımız gibi. birimiz de gidip hamam böceklerini toplamadı ya da örümcek kutulamadı. neden? çünkü onlar toplanmaya değmeyecek kadar çirkindi. o çirkinler baharın tadını çıkarırken bu güzeller bizim elimize düşüyor, "uç uç böceği annen baban sana terlik pabuç alacak" şarkılarına maruz kalıyordu.
    şimdi düşününce kendimi sineklerin tanrısı kitabındaki çocuklar gibi hissettim. çocuk olmak, zannettiğimiz kadar masum olmak değil mi yoksa?
  • 5 yaşının saflığını hatırlatan hayvancıktır.

    dünyanın rengini sanki bünyesinde barındırır. hayat bir bu canlı ile bir de kelebeklerle o dönem ışık bulur sanki, şaşkınlıkla..

    çayır ve çimen görmüş bir çocukluğunuz varsa, dediklerimi daha iyi anlayabilirsiniz sanırsam. yok eğer tam tersi ise,
    boşverin mirim..
  • 'oruç böceğim, o-ruç böceğim' diyorum, oruçamıyor.
    (bkz: oruç/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap