• ne sonu ne başı belli olan ruhu çitileyip ipe seren can sıkıntısıdır....
  • (bkz: yalnızlık)
  • bitmeyen bir gariplik halinin en güzel ifadesi, nimonun içindeki hallerin kısa bir özeti.
  • genelde koşma hissi yaratan duygu. carlos reygadas filmleri gibidir.

    (bkz: koştukça özgürleşmek)
  • belli bir dozdan sonra insanı kekeme hale getiren duygu.

    ben böyle tasvir ediyorum, çoğu zaman bir şeyler söylemek istiyor insan ama söyleyemiyor. elbette birşeyler söylemek isteyip de söyleyememek herkesin her zaman başına gelebilecek bir durum, fakat geçici olmak koşuluyla. işte bu duygu içinize yeteri kadar işlemişse insan her daim kekeme oluyor. hayata teğet geçmek diyorum ben buna, bir türlü hayatın içine girememek.

    kendinizi bulunduğunuz ortama ait hissetmemeye, insanların söylediklerine ne cevap vereceğinize karar verememeye, karar verseniz dahi yorgunluktan dolayı ağzınızdan sadece birkaç kelime(ki onlar da genelde anlamsız olurlar karşı taraf için, her ne kadar sizin için anlamlı olsalar dahi) dökülmesine, bu anlamsız cevaplardan sonra insanların size bakış açısının değişmesine(deli galiba, uzak duralım), bundan dolayı hakkaten bulunduğunuz ortama ait olamamaya, ait olamadıkça iyiden iyiye iyece yalnız kalmaya, "acaba ben mi yanlış düşünüyorum, belki de tüm bunlar böyle değildir" şeklinde düşünmeye, düşündükçe daha da düşünmeye, insanların sizin yanınızda sizin hakkınızda sanki siz orada yokmuşsunuz gibi başka insanlara sizin için "'karizma yapmak' için deprosyondaymış gibi davrandığınızı" açıkça söylemeseler de çok kırıcı şekilde laf arasında dillendirmesine(artık hangisi daha kırıcıdır, siz yokmuş gibi davranması mı yoksa yaptığı itham mı bilinmez), bunalımda falan olmadığınızı farklı sebeplerden dolayı böyle olduğunuzu anlatmaya çalışmanıza, heyhat bunu da becerememenize, konuştuğunuz insanların sizi anlayıp anlamadıklarını anlayamamanıza(anlıyorum derler ama pek anlıyor gibi gözükmezler), tüm bu ızdırabı yaşarken "ülen şöyle güzel bir sevişsem de kendime gelsem, unutsam bu saçmalıkları" şeklinde düşünüp ama dönüp dolaşıp o 'kekemelik' yüzünden bunu da becerememenize, elinize yüzünüze bulaştırıp düştükçe düşmenize, iyice dibe vurmanıza, tüm bunlardan sonra "ne boktan bir adamım ben" diye düşünmenize, kendinize yoktan bunalım yaratmanıza, önce ortamdan sonra bulunduğunuz ilden sonra bulunduğunuz ülkeden koşarak kaçmak istemenize, "acaba başka bir ülkede yaşasam farklı olur mu" diye iç geçirmenize, aidiyet hissinizin olmadığı bir ülkeden başka bir aidiyet hissininizin olmadığı ülkeye gittiğinizde aynı şeyleri orada da yaşayacağınızı çok iyi bilmenize, "o zaman bu hayattan koşarak kaçarım ben de" demenize.

    offf yeter be. bitse de gitsek
  • insana olmadık şeyler yaptıran durum. yıllarca karşı olduğun ne kadar abukluk varsa yaparsın, ama yine de kendine hayret bile edemeyecek kadar sıkıntıda olmaya devam edersin.
  • bu tanımı gördüğüm an aklıma gelen tek şey gişe memuru filmdir. canı uçsuz bucaksız sıkılanların olayı görselleştirmesi açısından izlemesi tavsiye edilir.
  • evet böyle bir sorunun var. yapacağın çok şey vardı, fakat uçsuz bucaksız bir can sıkıntısı duyuyorsun. sanki çok ağır bir şey var sırtında, sanki karanlık ve derin bir çukurda yaşıyorsun. artık duyarlılığını yitirmiş yaşayan bir ölü gibisin. neyse, umarım bir an önce o çukurdan çıkar ve yaşama geri dönersin.
hesabın var mı? giriş yap