• netflix'te yayınlanacak olan yeni bir 11 eylül * belgeseli.

    --- spoiler ---

    “there’s before 9/11 and there’s after 9/11,” someone can be heard saying in the first trailer for netflix’s turning point: 9/11 and the war on terror, a new five-part documentary series timed to the 20th anniversary of the attacks of september 11, 2021.

    according to director brian knappenberger, modern history can be divided into two time frames: before 9/11 and after 9/11. this five-part effort seeks to examine how the catastrophic events of september 11 changed the course of the nation.

    “on the first anniversary of 9/11, ı was in afghanistan filming…when ı arrived in kabul, the taliban had been driven out and the mood was optimistic,” said knappenberger. “twenty years after 9/11, the world is witnessing the shocking images of people clinging to the bottom of airplanes in a desperate attempt to leave the country.

    after the longest war in american history – with trillions of dollars spent, thousands of american lives lost, many more permanently damaged by the war and hundreds of thousands of afghans killed – the taliban have again seized control of afghanistan. the breathtaking collapse happened just weeks after a u.s. withdrawal.

    how did the decisions in the war on terror lead us to this moment? as the american era ends on the 20th anniversary of 9/11 it is time to step back and ask in the most honest possible way, how did that day change us?”

    --- spoiler ---
  • neredeyse hiç entry girilmemesine şaşırdım. gerçek görüntüler, röportaj verenler, çekim vs. güzel bir iş çıkarmışlar. 7/10
  • ilk 2 bölümü izlediğim - ki bölümler 1 er saat- ve tam 9/11 arifesinde milletin müslümanlara nefreti biraz azalmıştı , körükleyelim dedirten netflix belgeseli.
    aslında 11 eylüle şüpheci yaklaşan bir belgesel sanmıştım çünkü kanıtlanmış bir çok somut konu var .
    yok değilmiş, hala afganistanda insanları idam ediyorlardı falan diyorlar.
    tarihin en büyük gizemi gibi kalacak sanıyorlar ya, birileri zaten çoktan ötmeye başladı ama bunu gizleyenler ölmeyecek.
    görüntüleri tekrar izlerken oradaki insanların, amerikalıların nasıl bir korku duyduğunu anlıyor insan.
    sadece hafıza tazelemek için bile izlenebilir.
    şu 2 saat döktüğüm mesaide bile hala soruyorum ilk uçak ile 2. uçak arasında neredeyse 40 dk var, sizin hava savunma sisteminiz yok mu, f16' larınız yok mu?
    3. uçak ise pentagona vurmadan gök yüzünden milyon parçaya ayrılmalıydı.
    yok geldi vurdu.
    ve tabi ki görünmeyen uçak enkazları ve tabi ki üst tarafından vurulmasına rağmen bir kağıttan ev gibi çöken 2. kule.
    yani şaka gibi .
    bu olay türkiye de olsa kimse bunun terör saldırı olduğuna inanmazdı.
    ama amerika'nın bize layık gördüğü dünya işte bu.
    türkiye'nin de en büyük terör saldırıları ( hsbc bombalanması) 9/11 sonrası oldu zaten
  • sözlükte hakkında yapılan yorumların tamamı hatalı olan belgesel. 5 bölüm ve yaklaşık 5 saat, tamamını izlemek gerek.

    11 eylül 2001'de abd tarihinin en büyük terör saldırısı gerçekleşti ve bütün dünyanın gidişatı değişti. bugün bu saldırının etkilerini hâlâ özellikle havalimanlarında hissediyoruz. abd'nin ırak işgalinden farklı olarak haklı ve nato gücüyle girdiği bir savaşta nasıl dönüştüğü, nasıl yozlaştığı ve nasıl insan hakları ihlallerine giriştiğini görüyoruz.

    belgesel suçu sovyetlere atmak ya da islamı düşmanlaştırmak gibi bir çıkışı yok. bilakis, guantanamo'nun hatalı bir uygulaması olması, başkanlığa geniş yetkiler verilmiş olması, afganistan'da insan hakları ihlallerinin savaşın gidişatını değiştirmesi gibi son derece kritik konuları görüyoruz.

    abd'nin 11 eylül ve sonrasındaki tutumuna yönelik komplo teorilerine de aslında güzel bir cevap belgesel. türkiye dahil, köklü kurumlar her türlü istihbaratı toplar. istihbarat toplamak emin olun çoğu zaman mesele değil, mesele istihbaratı zamanında değerlendirebilmek. 11 eylül teröristleriyle ilgili çok sayıda bilgi var, çok sayıda şüphe var; ancak kurumlar arasındaki asenkron ve rekabet her şeyin önüne geçiyor.

    nitekim sonraki süreçte de direkt generallerin ifade ettiği biçimiyle hiçbir strateji olmadan afganistan'a giriliyor. düşünebiliyor musunuz? sorumlu general stratejimiz yoktu diyor. amaç nedir, yöntem nedir, kazanç nedir gibi soruların yanıtı olmadan afganistan'a giriliyor ve haklı bir savaş 20 yıl içinde işgale dönüşüyor.

    özellikle afgan hükümeti ve abd nedeniyle yerel halkın taliban destekçisi konumuna nasıl evrildiği önemli. birçok radikal hareket karşısındaki gücün hatalı tutumları ve stratejik başarısızlığı nedeniyle zaman içinde halk hareketine dönüşüyor. türkiye'de de bunu pkk olarak görüyoruz. bu nedenle uluslararası terörizmin kendine nasıl zemin bulduğu ve bir noktadan sonra lokal ya da ulusal güç hâline geldiğini de güzel bir şekilde bize gösteriyor.

    kısacası kaliteli ve değerli bir iş. politik anlamda ve insan hakları noktasında mutlaka izlenmeli ve değerlendirilmeli.
  • spoiler olmasa gerek... son bölümde sanıyorum bu yıl çekilen videoda "artık devir değişti. biz ülkemizi sonuna kadar taliban'a karşı savunacağız." diyen kadın ve erkek afgan askerler ile üzen netflix belgeseli.
  • uzun zamandır abd'yi bu kadar itin götüne sokan bir yapım izlememiştim. kesinlikle tavsiye.
  • 11 eylül ve abd'nin teröre karşı savaşını konu alan beş bölümlük netflix belgeseli.

    seri ilk olarak 11 eylül'de dünya ticaret merkezi ve pentagon'a yolcu uçaklarıyla gerçekleştirilen terör saldırılarını işliyor. bu bölümlerde saldırıların bütün ayrıntıları ortaya dökülmüş. yaşanan facianın büyüklüğü karşısında insanın tüyleri gerçekten de diken diken oluyor.

    dizinin ilerleyen bölümleri, öncekilere göre çok daha yoğun ve akıcı. bu bölümlerde, 11 eylül'ü gerçekleştiren el kaide ve ona ev sahipliği yapan taliban'a karşı, hükümetin içeride ve dışarıda aldığı tedbirler ortaya konuyor. tam da burada, aslında haklı bir savaşın bush yönetiminin aldığı ahmakça kararlarla nasıl da amacından saptırıldığını görmek çok ilginç. ilerleyen aşamalarda, saddam'ın sözde kitle imha silahları ve el kaide bağlantısı hakkında söylenen yalanlar ve bunun sonuçları işleniyor. gerçi, ırak işgalinin arkasındaki motivasyonu abd'nin bencilce tanımlanmış ulusal çıkarları olduğumu söylemeye gerek var mı? bush yönetimi 11 eylül'ün orta doğu'ya şekil vermek için bahane olarak kullandığı zaten çok açık değil mi?

    belgeselde sonlara doğru, ırak'a gerçekleştirilen operasyon ile cephenin genişlediği ve dolayısıyla ilk başlarda iyi giden afganistan operasyonunun da çıkmaza girdiği güzel anlatılmış. bu bölümlerde bu iki savaşın abd'nin gücü, enerjisi ve parasını nasıl tükettiği ortaya konuluyor. denmek isteniyor ki '' eğer bush yönetimi el kaide ile mücadelesinde samimi olsaydı, ahmakça bir politikayla 11 eylül'ü bahane olarak göstererek ırak'ı işgal etmeseydi, afganistan'da kesinlikle başarılı olacaktı.'' burada haklı bir savaşın nasıl emperyalist bir yayılmaya dönüştüğünü izliyoruz.

    belgeseli bitirdiğinizde, basiretsiz karar alıcıların bir süper gücü nasıl kör bir bataklığa sürükleyebileceğini görüyorsunuz. ne kadar güçlü olursa olsun, bir süper gücün bile gücünü ekonomik kullanması ve meşru olarak belirlenen sınırlı hedeflere bir kez ulaşınca da bununla yetinmeyi bilmesi çıkarabileceğimiz bir diğer ders.

    abd'nin afganistan'a çekilmesinin belgeselde değinilmeyen boyutları da var tabi.. öncelikle, abd'nin bunca yıldır öldürdüğü binlerce insan, verdiği bunca kayıp ve harcadığı paraya rağmen talibanla anlaşarak ülkeden çekilmesi tuhaf geliyor insana. eğer afganistan 11 eylül'de ki afganistan olacaksa bunca yıkım nedendi?

    ilk olarak, abd'nin savaş yorgunu olması, halkın kitle imha silahları yalanından sonra savaşa olan desteğinin kaybolması, 2008 yılında yaşanan ekonomik bunalımın abd'nin süpergüç konumunu sarsması, abd yanlış savaşlarda gücünü enerjisini parasını tüketirken çin ve rusya gibi ülkelerin yükselmesinin yarattığı hayalkırıklığı ve son olarak, ki bence en önemlisi, önce obama'nın düşük profilli ve daha az saldırgan dış politikası ve trump'ın bütün kazanımları çöpe atmak pahasına '' eve dönme'' konusundaki ısrarı. aklıma gelen nedenler bunlar..

    her ne kadar çekilme biden zamanında gerçekleşse de, abd askerlerinin dönüşüne dair bütün ayrıntılar daha trump döneminde kesin olarak belirlenmişti. biden da bu politikayı sürdürdü. yine de çekiliş çok ani oldu ve taliban' ın hiç bir direniş görmeden ülkeye kolayca hakim olması bazı soru işaretlerini beraberinde getirdi. acaba abd afganistan'ı bütünüyle taliban'a hediye etmek yerine taliban unsurlarını daha elverişli koşullarda kendi kurduğu devlet aygıtına angaje edemez miydi? böylece uzun yıllar desteklediği ve uğruna bunca para harcadığı ulus inşa süreci sekteye uğramaz, ülke çok daha istikrarlı bir görünüm kazanır, 20 yıllık savaşın kazanımları korunur hem de abd kendisine dost unsurlara ihanet etmezdi. biden hükümetinin neden bu kararı aldığını kesin olarak saptamak zor.

    ama muhakememizi biraz zorlayacak olursak bazı nedenlerin belli belirsiz görünür gibi olduğunu hissediyorsunuz.

    belki abd kendisine bir tehdit oluşturmadıkça afganistan'ın radikal islamın yeni merkezi haline gelmesini kendi çıkarlarına çok da aykırı bulmuyor. belki de taliban'ın çin'in zaten fazlasıyla radikalize olmuş doğu türkistan bölgesine ve orta asya cumhuriyetlerine istikrarsızlık ihraç etmesini kolaylaştırmak istiyor. (eğer bu doğruysa, çin ve rusya'nın talibanla iletişim kurmaya bu kadar hevesli olmasının nedeni de ortaya çıkıyor. ) bu durumda abd'nin kendisi için de çok riskli bir yola girdiği, eski hatalarından hiç ders çıkaramadığı söylenebilir.

    tabi bunların belirsiz bir geleceğe ilişkin sınırlı verilere dayanan tahminler olduğunu kabul etmek gerekir. ama kesin olan şey, afganistan'ın çok uzun yıllar boyunca ilkel, orta çağ kafalı, zalim bir güruh tarafından yönetileceği..
  • --- spoiler ---

    kısa ismiyle "turning point", türkçesiyle "dönüm noktası 11 eylül ve terörle mücadele", 2021 abd yapımı ve netflix'in yeni gösterime soktuğu belgesel yapım. 1 sezon ve 5 bölüm olarak yayınlanan dizi, 11 eylül (9/11) saldırılarını inceleyen ve komplo teorilerinden ziyade kanıtlanabilir bilgilere dayanan oldukça sürükleyici ve kaliteli bir yapımdır. dizinin ilk bölümünde yıllar sonra o malum sahneleri görmek ise oldukça can sıkıcı olmuştur. amerikalı dostlarım, trump da, biden da haklı, islam dünyasıyla uğraşılmaz ve iç işlerine karışılmaz. siz en iyisi avrupa, kuzey amerika ve güney amerika'yı yönetin! son olarak, dizinin imdb.com puanı 8,1/10.

    konusu
    bu cesur belgesel dizisi, 11 eylül terör saldırılarını el kaide'nin 1980'lere uzanan kökenlerinden amerika'nın verdiği tepkiye kadar her yönüyle ele alıyor.

    netflix resmi sayfası - https://www.netflix.com/tr/title/81315804

    imdb.com - https://www.imdb.com/title/tt15260794/

    wikipedia - https://netflix.fandom.com/…1_and_the_war_on_terror

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=nqgnfgkojbe

    --- spoiler ---
  • içinde bulunduğumuz dönemi anlamak için 11 eylül meselesini illaki incelememiz gerekiyor. çünkü satın aldığımız ürünlerden globalleşmeye, izlediğimiz filmlerden dinlediğimiz müziklere kadar herşeyde bu olayın etkisi var. ancak 11 eylül bir domino etkisi ve hangi taşları yerinden oynattığını kapsamlı bir şekilde açıklamak çok kolay değil. özellikle 5 bölümlük bir belgeselde. bu nedenle meseleyi belli bir noktadan ele almak gerekiyor. şimdi turning point 11 eylül'le ilgili hangi bakış açısına sahip bi bakalım.

    öncelikle şunu söyleyeyelim. belgesel amerikan menşeili bir şirket tarafından yayınlandığı için insan ister istemez bir şüpheyle yaklaşıyor. çünkü sinema insanların fikirlerini değiştirmek konusunda çok etkili bir araç. insan aa ne güzel akıp gidiyor film diye düşünürken saçma sapan bir yığın fikre maruz kalabilir. bu noktada izleyicinin uyanık olması gerekiyor.

    turning point için güzel olan nokta da burası aslında. belgeselde işte biz amerika'yız, böyle güçlü ordumuz var, teröristleri şöyle doğduklarına pişman ederiz diye bir anlatım yok. hatta belgesel amerikan yönetiminin 11 eylül öncesinde ve sonrasında yaptığı hatalara odaklanmış diyebiliriz. tabi burada kapsam çok geniş değil. çünkü 5 saat, olaydan etkilenen tüm kesimlere yer vermek için fazla kısa. yine de en azından amerika tarafında savaştan kötü etkilenen, eleştirel tavra sahip insanlarla tutarlı bir anlatım kurmayı başarmışlar.

    amerikan'ın süreçteki ilk hatası bildiğimiz üzere 2001'den çok önce yapılıyor. el kaide'nin temelleri sovyet / afgan savaşı'nda atılıyor. sovyetlerin yayılmasını engellemek isteyen amerika, gerilla savaşı yürütsün diye birtakım afgan grupları desteklemeye karar veriyor. yalnız o dönemde yau biz silah falan veriyoruz ama bu adamlar kimdir necidir diye soran olmamış sanırım. daha çok sovyetleri yıpratsın da kim olursa olsun gibi bir mantık var. ancak işte bu mantık elde patlıyor çünkü afganistan'da aşırı radikal düşüncelere sahip insanlar var. olayların fitili de gücü bu tip insanların ele geçirmesiyle ateşleniyor.

    ikinci nokta aslında tam olarak hata denemez çünkü bile isteye yapılıyor. yine de sonuçların tüm dünya için ne kadar kötü olduğunu konuşmamız gerekiyor. amerika aslında başkanlar konusunda biraz şanslı. lincoln, roosevelt gibi yönetim konusunda çok zeki adamlar zamanında oval ofiste bulunmuş. ancak başkanlar listesinde güncele doğru ilerledikçe yönetim kapasitesinin giderek azaldığını da görebilirsiniz. dünyanın talihsizliği de tam olarak burada aslında. eğer 11 eylül yaşandığında yönetimde bush'tan başka biri yer alsa işler daha farklı şekilde gelişebilirdi.

    yani mesela işgal kararına bakalım. amerikan ordusu evet dünyadaki en büyük fona ve en ileri teknolojiye sahip ama afganistan gibi dağlık ve dünyanın diğer ucunda yer alan bir ülkeyi fiilen işgal etmeye çalışmak ne yapsak da felakete yol açsak sorusunun cevabı gibi. birincisi o kadar büyük bir ordu için tedarik malzemesi sağlamak bütçeyi göçertecek, ikincisi kendi askeriniz çok fazla zaiyat verecek çünkü ülkede konuşlandıkları yer belli, üçüncüsü el kaide intihar bombacısı kullanmaktan çekinmiyor ve siz operasyon yapmak istediğinizde sivillerin arasına girmek zorundasınız bu da çok fazla sivil afgan'ın can vermesine neden olacak. ayrıca savaş tüm ülke coğrafyasına yayılacağı için zaten çok iyi durumda olmayan afganistan iyice enkaza dönecek. ki zaten bunların birebir yaşandığını gördük hep beraber.

    peki amerika ikiz kuleler yıkıldıktan sonra armut mu toplayacaktı? hayır. ancak düzgün istihbaratla nokta atışı hedeflere saldırı düzenleyip (obama döneminde yapılan drone saldırıları gibi değil kesinlikle) el kaide ve taliban'ın gücünü kırması daha mantıklı olurdu. yoksa işgal esnasında devriye atmanız ve kontrol noktası kurmanız gerekiyor. ayrıca ülkedeyken kimin taliban yanlısı kimin düz sivil olduğunu anlamak pek mümkün değil. bu da uzun yıllar etkisi silinmeyecek insanlık dramlarına sebep oldu zaten.

    amerikan'ın yaptığı üçüncü hata da geliştirilmiş sorgu tekniği adı altında tutukladığı insanlara işkence etmesi. bu zaten insanlık dışı bir uygulama. şunun kendisini özgürlükler ülkesi diye tanıtan bir ortamda görülmesi ise korkutucu. çünkü verilen ufak bir yanlış kararda bile medeniyetin kısa sürede orta çağ seviyesine inebileceğini, insanlık olarak aslında çok da yol alamadığımızı bize gösteriyor. amerika'nın bu dönemde çiğnediği tek insan hakları bunlar da değil. galiba girdik gibi boka tam girelim diye düşünmüş olacaklar ki nsa ile birlikte amerikan halkı için çok önemli olan fourth amendment'ın da altını üstüne getirmişler. nedir fourth amendment? eğer yasal otoritelerden izin almadıysanız öyle kafanıza göre bir amerikan vatandaşının evini arayamazsınız, özel yazışmalarını falan okuyamazsınız (en azından yazılan bu şekilde) nsa ise ülkedeki herkesi dinleyebiliyor. ha o kadar veriyi kim işleyecek ama bunu yapabiliyor olmaları bile 11 eylül'den sonra dünya çapında yaşanan paranoyanın sebeplerinden biridir.

    amerikan hükümetinin işlediği dördüncü hata da afganistan'ın iç dinamiklerini anlamadan bu ülkeyi modern dünyaya katma çabasıdır. buradaki amaç tabi ülke kalkınsın falan değil. o işin görünen yüzü. gerçek istek, afganistan'da bir daha taliban ya da el kaide gibi organizasyonların çıkacağı atmosferin oluşmasını engellemek. ancak bunun uygulaması baştan aşağı yanlış.

    şimdi bir ülke düşünün yetişmiş insanları var, nüfus genç, ne bileyim kaynaklar yeterli, ülkede liyakat ve adalet anlayışı var ama kapital yok. böyle bir ülkeye dışarıdan yatırım yaparsanız kısa sürede hem ekonomisi hem kültürel hayatı uçuşa geçer. yalnız bunların hiçbirinin olmadığı bir ülkeye trilyonlar da akıtsanız oradan bir şey çıkaramazsınız çünkü yatırımı efektif hale getirecek insanlar yok ortada. atıyorum fabrika inşa ettiniz. çok güzel ama kaynakçı, cnc ustası olmadan bu fabrika nasıl işleyecek? ya da bilmem kaç binalı devasa bir üniversite inşa ettiniz. doğru düzgün profesör yoksa eğitimin gelişmesi nasıl olacak?

    amerika'nın afganistan'daki yatırım politikası da tam olarak böyle. parayı bi yerlere gömelim illaki bir şey çıkar ama fonları kime emanet ediyorsun bu çok önemli. burada yapılan önemli yanlış, amerikan hükümetinin neden bilmiyorum, afganistan'daki yönetimin alınan yatırımları halkın iyiliği için harcayacağını düşünmesi. oysa cia, dünya çapında pek çok yozlaşmış hükümet ile iş birliği yaptı. bu nedenle kötü yönetimin iç dinamiklerini biliyor olması ya da en azından kimin yozlaşacağını tahmin edebilmesi lazım. afganistan'da ise gözünün önünde yozlaşmayı ve zaten olmayan refahın iyice ortadan kaybolmasını oturup izlemişler gibi bir durum var. burada tabi tek suçlu amerika değil. çünkü hırsızın hiç mi suçu yok diyebiliriz ama bu kadar yoksul ve eğitimsiz bir ülkeye oluk oluk para akıtınca insanların zıvanadan çıkmaması mümkün değil. sadece mustafa kemal atatürk gibi dirayetli insanlar olursa durum farklı gelişebilir ama o da zaten yüz yılda bir denk gelecek bir isim.

    amerika'nın afganistan'da yaptığı beşinci hata da ülkeden çıkış politikası. her ne kadar bu belgeselde de görebileceğimiz üzere iyiye giden ufak tefek noktalar olsa da ilk baştaki plan ile afganistan'ın 2021'deki hali arasında derin bir uçurum var. öncelikle taliban'ın gücü kırılmış değil. hatta kontrolsüz şekilde yapılan drone saldırıları nedeniyle ortalama sivillerin bile radikalleşip taliban saflarına katıldığı anlatılıyor. ayrıca amerika, ülkeyi işgal ettiğinde oradaki insanların sorumluluğunu da üzerine almış oldu. bu şekilde hiçbir temel problemi çözmeden çıkıp gitmesi ise afgan halkına hadi bakın başınızın çaresine demekle aynı şey. ha derseniz ki bu işler realpolitik her koyun kendi bacağından asılır, sizi biraz şahinler kanadından bulmakla beraber hak verebilirim ama ülkeyi işgal edip 20 yıl boyunca altını üstüne getirdikten sonra hadi bana eyvallah demeniz çok da etik bir davranış değil. özellikle barış görüşmelerini tutup taliban'la yapıyorsanız.

    sonuç olarak belgesel genel çerçevesini bu beş nokta üzerine kurmuş diyebiliriz. ha gerçekte yapılan hatalar çok daha fazla ama en başta konuştuğumuz gibi olay aslında içinde pek çok dinamik olguyu içeriyor ve bunları ne bileyim beş bölümlük bir belgeselde ya da tek ciltlik bir kitapta anlatmak kolay değil. yine de yakın geçmişi hatırlamak açısından ben turning point'in faydalı olduğunu düşünüyorum. ayrıca anlatı konusunda hiç kimseyi övmeden yanlışları çatır çatır söylemişler. bu da gazetecilik nedir, belgeselcilik nedir soruları için güzel bir yanıt olmuş.
  • sscb'nin afganistan işgalinden 11 eylül'e gelen sürece, oradan da abd'nin vietnam sonrası bataklığı haline gelen afganistan işgaline giden süreci ve taliban'ın bugün neden güç kazandığını anlatan beş bölümlük nefis bir belgesel. eleştirilecek tarafları vardır ama bence netflix'in en iyi işlerinden biri. 11 eylül'ün yirminci senesinde taliban'ın afganistan'a hakim olması tarihin acı bir cilvesi.
hesabın var mı? giriş yap