• bir meyve ya da sebzenin dogal kosullarda yetisemedigi mevsimlerde yetistirilme tarzi, yontemi.
    bu sekilde yetistirilen meyve ve sebzeler mevsimindekinden biraz daha pahali olur, cok bi lezzetli olmazlar, hormon basilir, seralarda bekletilir, ama bundan iyisi samdak ayisi diyip yenilebilir.
    (bkz: as ermek)
  • (bkz: turfan)
  • çin halk cumhuriyeti'nde, başkenti urumçi olan sincan (xinjiang) yöresinde, "turfan" adında bir vaha vardır. bu vaha, lut gölü'nden sonra dünyanın ikinci büyük çukur yeridir.
    çince'de buranın adı tulupan'dır, öztürkçe adı ise turpan'dır anlamı da kutsal yerler, çölde bir vaha demektir.

    ismini, bulunduğu vahadan alan turfan şehri, ipek yolu'nun geçtiği noktalardan biridir. burası hemen hemen hiç yağmur almayan kurak bir yerdir, çünkü bu bölgede yağmur damlaları daha yere ulaşmadan, sıcak nedeniyle buharlaşıverir. buna karşın, kuzeydeki tanrı dağları'nda eriyen kar suları, 2000 yıldır uygulanan ve karez sistemi olarak bilinen yeraltı tünelleri yoluyla turfan'a ulaşır ve havzayı zirai yönden çok verimli bir hale getirir.

    yedi sekiz yüz yıl evvel olduğu gibi, bugün de suyu bol ve havası sıcak olan bu havzada üzüm, kavun ve karpuzun yanısıra, her türlü meyve ve sebze yetiştirilmekte, buğday ve pamuk ekimi ile ipekçilik yaygın olarak yapılmaktadır. turfan vahası hakkında bu bilgiden sonra, gelelim meyve sebzeye verilen "turfanda" kelimesinin nasıl oluştuğuna.

    eskiden, kış aylarında ipek yolu'nu izleyerek anadolu'ya gelen yolcular, yolculukları sırasında yedikleri yemekleri ballandıra ballandıra anlatırken "aman efendim, bir patlıcan dolması yedik ki ağzınıza layıktı, salatalar, domatesler nefisti. hele o kavun yok mu, bal gibi tatlıydı" gibilerden sözler söyleyince, içinde bulundukları kara kış gününde, anadolu'nun soğuk yörelerinde yaşayan ve bu gibi yiyeceklere hasret kalan evsahipleri, söylenenlere inanmadıklarını ifade eden bir eda ile "aman efendim bu mevsimde nerede bulup yediniz ki" diye sorarlarmış. o zaman, ziyaretçilerin bu soruya yanıtı "turfanda efendim, turfanda" olurmuş. işte bu ya da buna benzer konuşmalardan dolayı, mevsiminden önce yetişen meyveye ve sebzeye, "turfanda" adı verilmiştir..

    -kaynak: sahip akosman-
  • mevsimin başında ilk yetişen meyve, sebze anlamındadır. farsça tervende'den geçmiş tdk'ya göre. mecaz anlamda yeni, ilk kez ortaya çıkan anlamındaki sıfattır.

    (bkz: turfanda aşk)
  • çocuklugumda turfanda sebze ya da meyvenin derin bir ritüeli de vardi. misal, mutlaka kendi evimizde yemeye dikkat ederdik. eger olur da evimizde degilsek ve misafirlikte turfanda ikrami aldiysak, ilk isirigi atmadan evvel meyveyi/ sebzeyi kiçimiza sürer, ilk isiriktan sonra "sofraniz bereketli olsun!" diyerek, kocaman da bir kahkaha atar öyle yerdik. neyin gelenegi, kimin uydurmasi bir adetti, bilemem. hos, unutulmustur da çoktan.

    meraklisina: dut ve çilek benzeri lekeleyici meyveler kica sürülmez, sürer gibi yapilirdi. o kadar salak degildik.
  • sekizinci nesil yazar.
  • (bkz: vahap)
  • aynı zamanda hatay merkeze bağlı bir köy.
  • artık pek bilinmeyen bir kavram.

    halkın büyük kısmı artık hangi meyve ve sebzenin hangi zaman yetiştiğini bilmediğinden, bazı meyve ve sebzeler aralıksız tezgahlarda yer aldığından turfanda olanları ayırmak zor.
  • seracılıkla karıştırılan kavram. hatta sözlüğün ilk entrysinde de bu durum var. turfanda mevsimin ilk ürünüdür, sera ise normal mevsim dışında üretilmesidir. orta asya'da sebze meyvenin ilk yetiştiği yer olan turfan şehrinden dolayı bu isimle anıldığı söylenir.
hesabın var mı? giriş yap