• john steinbeckin gazap üzümleri ve fareler ve insanlar adlı kitaplarına nazaran pek bilinmeyen kitabıdır.steinbeck severlere okumaları tavsiye edilir...
  • bir köy/vadide yaşayan insanların kısa kısa hikayelerinin anlatıldığı kitap. arada hüzünlü hikayeler olsa da toplamda insana mutluluk veren şahane eser
  • en az on kişiyi, hediye ederek veya elimde kitap şiddetle telkin ederek, okumaya zorladığım steinbeck kitabı.

    cennet çayırları steinbeckin tüm ayrıntıları ve güzelliğiyle tavsiye ettiği bir vadi de geçen 12 bölümden oluşan bir roman olarak da nitelenebilir (bana göre, ya da birbirleriyle ilişkili öyküler diyelim) . steinbeck kitap boyunca tasvir ve anlatı becerisini ortaya döker.

    steinbeckin çoğu kitabında olduğu gibi doğayla iç içe yaşayan insanlara dairdir. pencereden izliyormuş doğallığında göz atabilirsiniz insanların yaşamına. bir vadiyi yerleşke yapan x çatılı bir evi, onun içindeki yaşamları ve yok oluşunu izleyebilir veya bir evden lanetin kovuluşunu görebilirsiniz. kitabın içindeki bir tutam sayfaya aşkı da korkuyu da sığdırmıştır. tabi aslında büyük başarıyla sığdırdığı şey insandır. doğaya yaslanıp, okuru sıkmadan, insanı uzun uzun anlatır kitap boyunca.

    kitabın geçtiği iddia edilen (google diyorsa doğrudur) salinas yakınlarındaki vadinin resimleri için aşağıdaki linke tıklanabilir

    http://www.mtycounty.com/…eck/castle-steinbeck.html

    gerçekçi, doğalcı metinlere ilgi duyanlara elzem. her türlü metine düşkün olanlar için uygun. modern roman ve sonrasıyla ilgilenenler için ise alabildiğine yalın ve dolambaçsız, simgesiz anlatımıyla fazla düz.
  • 1932 tarihli steinbeck kitabı. monterey'de bir vadide geçer öyküler. steinbeck'in gençliğinin geçtiği yerlerdir aslinda buralar. babasiyla çiftlikte yasayan cocugun hikayesi yillar gecse de unutulmaz.
  • özellikle ilk birkaç hikayeden sonra insanı sarıp sarmalayan bir eser. "cennet çayırı" adı verilen vadinin sakinlerinin gelmişleri, geçmişleri, bugünleri hakkında hikayelerden oluşur.
  • steinbeck'in yayınlanan ikinci kitabı.

    --- spoiler ---

    yaşamak ve üretmek için gerekli olanları elde etmekten başka, insanoğlunun en çok istediği şey, geriye kendisinden bir iz bırakmaktır. belki de, kendisinin gerçekten var olduğunu ispatlayacak bir kanıt bırakma peşindedir. bu kanıtı bir tahta üzerine, taş üzerine ya da diğer insanların yaşantıları üzerine bırakır. bu derin istek herkeste vardır; tuvalet duvarlarına ayıp ifadeler yazan çocuktan, kendi imajını insan soyunun zihnine kazıyan buddha'ya kadar. yaşam öylesine gerçek dışı ki... var olduğumuz konusunda ciddi kuşkularımız olduğunu ve bunu kanıtlamaya çalıştığımızı düşünüyorum.

    --- spoiler ---
  • bir eğitimci olarak, beni en çok 6. hikaye etkilemiştir. annesi vefat eden robbie'nin okul yaşına gelene kadar babası ve hizmetçi diye aldığı sofistike sohbet arkadaşlığından başka hiçbir şey yapmayan bir adam tarafından maddi olarak önemsenmeden, komşularının deyişleriyle "sefalet içinde" büyütülmüştür. gel gör ki zorunlu eğitime başlaması için gelen ikinci uyarı mektup için babası zoraki oğlunu gönderir.

    ertesi gün kös kös okulun yolunu tutar eski püskü kıyafetleriyle. okuldakiler alaycı gözlerle onu izlerler ve onlara ciddi bakışlarla sorar:

    --- spoiler ---

    -oyun oynamaz mısınız? babam oyun oynayacaksınız dediydi.

    etrafını saran çocuklar gülüyor ve onunla alay ediyorlardı:

    -hiç oyun bilmezmiş. çelik çomak öğretelim ona! yok saklambaç! durun durun önce körebe öğretelim...

    robie düşünceli şekilde: "önce çelikçomağı deneyelim," diye kestirip attı.

    --- spoiler ---

    tam olarak bu kendinde bilmeden yaşattığı özgüveni görüldükten sonra okulda onu bir lider haline getirdiler; ufak çapı çeteli oyunlar kurdu ve her şeyde onun karar vermesi istenilen oyunlar oynandı. çünkü bu çocuk sosyal ve duygusal zekasını iyi kullanmasını biliyordu. bence bunun tek sebebi de evde robie'nin yetişkin bir birey gibi büyütülmesiydi. zira o da babası ile sohbet arkadaşının yanlarında durur ona da fikirleri sorulurdu. sorularına özenle yanıt verilirdi. `çünkü babası ona küçük bir çocuğa nasıl davranılacağını bilmiyordu.`bu ona bilmeden içinde yaşattığı bir özgüven getirmişti.
  • john steinbeck'in insana dair yaptığı tespitleriyle arşa çıktığı şaheser(bkz: state of the art). satır aralarında yerleştirdiği ayrıntılara bakınca kendisinin neden en sevdiğim yazar olduğunu bir daha hatırlıyorum. kitap olay olarak birbiriyle fazla bağlı olmayan, sadece bazı öykülerde ortak kişilerin olduğu bölümlerden oluşuyor.

    yazar tek bir kişinin öyküsüne odaklanmak yerine birkaç kişinin hayatlarını aktarmayı seçmiş. kitabı okuyacaklara ufak bir öneri: ufak bir kağıda kişileri yazın çünkü çok bağımsız olaylarda aynı kişiler geçtiği için bağlantıları unutabilirsiniz.
  • steinbeck'in, muazzam insan ve durum tahlilleri ile, diğer eserlerinde olduğu gibi, o dönem amerika birleşik devletleri'nin günlük yaşantısından tutun da doğaya, ticarete, sanata ve daha bir sürü şeye bakışını küçücük detaylarla okuyucuya özümseten muhteşem eserlerinden biri.
hesabın var mı? giriş yap