the moor
-
(bkz: opeth) (bkz: still life) (bkz: sözlerini de yazayım tam olsun)
the sigh of summer upon my return
fifteen alike since i was here
bathed in deep fog, blurring my trail
snuffing the first morning rays
weary from what might have been ages
still calm with my mind at peace
would i prosper or fall, drain the past
the lapse of the moment took it's turn
i was foul and tainted, devoid of faith
wearing my death-mask at birth
the hands of god, decrepit and thin
cold caress and then nothing
i was taken away from my plight
a treason bestowed to the crowd
branded a jonah with fevered blood
ungodly freak, defiler
pale touch, writhing in the embers
damp mud burning in my eyes
all the faces turned away
and all would sneer at my demise
outcast with dogmas forged below
seared and beaten, banished from where i was born
no mercy would help me on my way
in the pouring rain nothing is the same
vows in ashes
i pledge myself to no-one
seethed and spiteful
all shudder at the call of my name
if you'll bear with me
you'll fear of me
there is no forgiveness in these eyes
for any of you but one
dispel the mist for now
melinda is the reason why i've come
she is waterdrops over the pyre
a thistle in my hands
stained and torn, aged and brown
virtous shell with kindred innocense
i awoke from the miasma
passing swiftly through the moor
this is here, waters stir
and in the distance all that was lost
if you'll bear with me
you'll fear of me
you'd never leave me to
a fate with you -
sarkinin sozlerinde face of melinda ile de iliski kurulabilir, melinda is the reason why i've come...
-
dinlediğim ilk opeth $arkisi. büyüleyici.
-
içinde gaipten gelen bir ses olduğu söylenen şarkı...
(bkz: #2496695) -
(bkz: othello)
-
(bkz: dumur)
-
tercümesi şu şekilde olan opeth parçası:
bataklik
yaz mevsimi dönüşüm ile iç çekiyor. buradan ayrıloırken on beş yaşıdaydım. yolumu bulanıklaştıran yoğun sis. sabahın ilk ışıklarını kokluyorum. yılların yorgunluğu, kafam rahat, sakinim. acaba başardım mı, düştüm mü? geçmişi yok sayıyorum. şimdi şu anın kusurlarının zamanı. kirlenmiş, kötü ve inançsızdım. ölüm maskemi doğuştan beri giyiyorum. tanrı’ nın zayıf ve ince elleri. soğuk okşayış ve ardından gelen hiçlik. vaadimden alı kondum. ihanetim kalabalığa bağışlandı. ateşli bir şekilde uğursuz damgası vuruldu. günahkar deli, tecavüzcü. donuk dokunuş, kıvılcımlarda kıvranıyor. nemli çamur gözlerimde yanıyor. tüm suratlar arkasını döndü. ve hepsi çürüyüşümle alay ediyor. dogmalarla toplumdan dışlanmış. kurutulmuş, dövülmüş, doğduğum yerden sürgün edilmiş. merhametin bana bir faydası yok. yağmur yağdıkça hiç bir şey eskisi gibi kalmıyor. küllerin içindeki yeminler. kendimi kimseye rehin vermem. öfkeli ve nefret dolu. adımı duyan herkes titriyor. benimle uğraşırsan, benden korkacaksın. bu gözler biriniz dışında kimseyi affetmez. sisi def ediyorum. gelişimin sebebi melinda. ateş yığınına göz yaşları düşüyor. elimde bir deve dikeni, paslı, yırtık, yaşlı ve kahverengi. soydaş masumluktaki erdemli kabuk. zehirli sisten uyandım. bataklıktan hızlıca geçtim. burada sular karışıyor. ve uzakta kalan her şey kayboluyor. eğer benimle uğraşırsan, benden korkacaksın. beni asla seninle bir kadere terk etmezdin. -
still life albümünün açılış parçası olur kendileri.
-
dinleyiciyi , melodisinin içine gömen* bir şarki..
-
öncelikle sormak istiyorum; wearing my death-mask at birth nedir ulan? ulaaaaan diye böğürmek istiyorum bu soruyu sorduktan sonra. herkesin ölümü doğduğu anda yüzüne geçirdiğini sen nasıl farkettin bilmiyorum mikael, ama melinda üzerine olsun. mikael kardeşim, kaptanım, kralım. gondorrrrrrr!!!
şarkının başlangıcı tam bir gizem silsilesi. gölgelerin arasından örümceklerin ağzından puslu sözler dökülürcesine ayışığı dünyayı ele geçirmişken, güneş korkudan tir tir titrerken adımlarını atar birisi eski püskü karanlık bir kasabaya. yanında sırf ay ışığını yansıtsın diye konmuş bir göl. başka bir parlaklık yok. içinden çığlıklar atarken birisi, geçmişin, 15 senenin acısını hala sırtında işkence yaraları gibi taşıyan birisi geliyor. rüzgar gibi esiyor o anda mikael. melinda için geldim derken ise sesi billurlardan billur. felsefe taşı kadar saf. altın kadar ince ve gümüş kadar sonsuz. bir ortaçağ yazıtı gibi sözler. gizli saklı her harfi yeryüzüne ilmeklenmiş. ama theeere is no forgiveneeess derken dünya daha yavaş dönüyor inanın.
gerçekten de öyle. affedicilik yok. tanrıyı tanrı yapan tek şey -gerçekten varsa- bu olabilir ancak. akustik gitarlar tellerini örüyor insanın üzerine. sarıyor. mikael kanatlarını utanmadan çıkarıyor. parlatıyor. kıpkırmızı. sonra siyah. sonra altından kanatlar. tüylerini saçıyor ortaya her nefesinde. dağın ortasında bir taşa denk gelip sadece o taşın altını kaldırınca duyulan bir çığlık gibi şaşırtıyor insanı bu ses. bu seesss...
hezeyana sürükleyen, adamı evrenin dışına tekmeleyen, korkutucu, naifliğin beterlik derecelerinde döndüre döndüre insanı sersemleştiren, ardından da patlar gibi söyleyen..patlama hissini duyumsuyor musunuz? she is the overdrops over the pyre derken. belki de tüm yangınlar böyle böyle sönecek.
the moor opeth denen ilahi sancının en büyük ve güzel doğumlarından birisidir. face of melinda ile birlikte birer ikizdirler. siyam ikiziyken siz ayırabilirsiniz ancak onları. yüzlerinden birleşir bu şarkılar. ruhunuza azraillik ederler.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap