• içinde gezegene faydalı bi "yasak" barındıran cümledir.
    (bu entry, çevre konularına ilgisi sosyal medyadan kamu spotu cümleler paylaşıp cümlenin özünü içselleştirmeden popülaritesinden etkileşim kasanlar için değil. onlar için, gagasına sakız yapışmış kuş, midesinden plastik topağı çıkan balık, balıkçı ağına dolanıp ölen balina, yuvasını plastik atıklardan yapan kırlangıç vidyoları bolca mevcut twitter'da. konunun içini boşaltıp özünden uzaklaştıracak kadar rt leyebilirler. "derdini ...m" ciler için 'kardeş kusura bakma, cern'deki mesaini böldük' diyebilirim ancak. sabah sabah insan tersleyesim yok)

    "ülkemizde" diye başlamayı hayal ettiğim ama şimdilik ab ülkelerinde, komisyonun yasasıyla yürürlüğe giren, üye ülkelerin onaylamasıyla da gelecek iki sene zarfında tamamen uygulanması öngörülen plastik şişe, tabak, çatal, kaşık, bıçak ve pipet, kulak çöpü gibi tek sefer kullanıldıktan sonra atılan çevre ve deniz kirliliğinde başat rolü olan ürünlerin yasaklanması kararı tepkiyen yerlerime iyi geldi -ki epeydir erör vermedeler. şöyle ki:

    sorumluluk hissettiğim mevzularda kantarın topunu kaçırmakta üstüme yok.
    eve mümkünse plastik namına bi şey sokmadığım gibi geri dönüşebilir malzemeyi kendi evim dışındaki yerlerde de çöpten ayıklayıp ayırma dürtüme engel olamıyorum. çöpe atılmış karton kutu, cam şişe gibi kolay dönüştürülen bi şey gördüğümde atana karşı içimdeki panter emel karakteri öbürlerinin arasından sıyrılıp çıkıyor. neyse ki bi mutedil de yaşıyor içimde, zaptediyor onu.
    misal, mutfak ve temizlik gereci olarak bin yıl önce aldığım bi kaç kova ve leğeni tövbe değiştiremiyorum. tüm kullanmak zorunda olduğum plastik ürünler hayırsız evlat gibi benim için. atsan atılmaz! sorumluluk alanımdan çıktıktan sonra yapacaklarından endişe duyduğumdan gözümün önünden ayırmıyorum onları. eski lahitlerden çıkan ölünün yanındaki çanak çömlekler gibi 'yanıma gömün' diyebilirim bile.

    abartırım demiş miydim?

    eve sipariş yeme içme paketlerinden plastik çatal,bıçak,pipet çıkacak diye baya baya ödüm kopuyor. bin kere tembih ediyorum 'evde yicez,koymayın' diye. geçenlerde yiyemediğimiz parçayı paketlemesini istediğimiz pidecinin kalan parçaları tek kullanımlık plastik kutuya koyduğunu görünce çıkarıp peçeteye sardım üşenmeden. benim sorumluluğum bana yeter! yalnız, koyduğu plastik çatal,bıçak,ıslak mendil,tuz,kürdan paketini masaya fırlatırken haddimi aşmış olabilirim. her gün karşılaşmış olduğum çevre duyarsızlıklarına karşı içimde büyüttüğüm gaz sıkışmasından sanırım.

    abartırım demiş miydim?

    tek içimlik pet şişe suyu mecbur kalmadıkça almayı bırakıp suluk taşımaya geçeli hatırlayamayacağım kadar uzun zaman geçti de, tek kullanımlık plastikleri hayatımdan çıkarma eğitimlerim yaklaşık bi senedir sürmekte.
    içerken üst dudağına tırmanan süt, ayran kalıntılarından hiç hazetmeyen ve bunun için evde bile pipetsiz içmeye yanaşmayan insan yavrusunu ikna etmek için, avm ortasında burnuna kadar ayrana batmış,insanların bana bakmasından eğlenerek dolaşmışlığım var. eğitimin 'komik duruma düşsen noolur' kısmından sonra 'bi peçete dokunuşuna bakar' kısmına geçtik şükür.
    kulak çubuğuyla yolları ayırmada biraz bi ayrılık acısı çektim ne yalan söliim ama en zor ayrılığı streç filmle yaşadım. vay anasına, kalıbını, içeriğini, maddenin hangi haline denk geldiğini umursamadan her şeyi sarıp sarmaladığı gibi nası da hayatlarımızın içine dalıp her alanı sarmış! boşluğunu başka hiç bi şeyin dolduramadığı bi "yerine sevemeeem" hali resmen! açılan boşluğu çeşitli boyutta kapaklı seramik kaplarla doldurdum. bi parça börek için de, iki kişilik yemek için de. ebat ebat,hacim hacim. eli ayağı birbirine denk, usturuplu hareket edenlerden olmayınca sıklıkla yenilemek gerekiyor yalnız. al sana yeni tüketim kapısı.

    yani arkadaşlar (biz bize kaldığımızı varsaydığım özdoğadost kulüp üyeleri), yapılamaz diye bi şey yok. vicdanî rahatlamanın peşindeyseniz bi yerden başlayın derim. yalnız haddim olmayarak bi ufak tavsiye, "makûl" diye bi nokta var, orayı bulup durun. geçen gün marketin kasap reyonunda kendimi "aynı plastik eldivenle bi iki işlemi yapabilirsin, niye her seferinde atıyosun ki, sonuçta hepsi et" diye kasaba söylenirken yakaladım. o göremediğim çöp bidonundaki atık eldiven yığınının miktarını içim cızlayarak hayal ede ede ve geleceği üzerine kafa yora yora eve döndüm.

    abartırım demiş miydim?
  • çok önemli bir konuda açılmış olan bu başlık hiç ilgi görmemiş. (bkz: aramaya inanmak)
    ancak yeni hazırlanan bir rapora dair şu haberi okumakta yarar var. doğanın, tüm canlıların ve dolayısıyla dünyaya virüs gibi çöken insanlığın sağlığı ciddi tehlike altında...
    --- spoiler ---
    incelemede 243 balık, 32 karides ve 317 midye dolma analiz edildi. balıkların yüzde 44'ünde, kırmızı karidesin yüzde 18'inde, midye dolmaların ise yüzde 91'inde mikroplastik bulguya rastlandı. raporda yer alan bulgulara göre, incelenen tüm türler göz önüne alındığında, kefal türünün yaklaşık yüzde 65'inde, barbunun yüzde 63'ünde, mırmırın yaklaşık yüzde 34'ünde, tekirin yaklaşık yüzde 33'ünde, istavritin yaklaşık yüzde 27'sinde mikroplastik bulundu. raporda, bu sonuçların genel olarak tüm balıkların yaklaşık yüzde 44'ünde mikroplastik olduğu, yani yaklaşık her iki balıktan birinin mikroplastik içerdiği vurgulandı. 10 balık üzerinden yapılan değerlendirmede, 10 balıktaki mikroplastik adedi ise kefalde 25, barbunda 11, mırmırda 6, tekirde ve istavritte 4 olurken, buna göre 5 farklı ticari balık türünde ortalama balık başına düşen mikroplastik adedi de 1 olarak ölçüldü. bölgesel bazda balık başına düşen mikroplastik oranlarına bakıldığında ise ege denizi'nde her 10 balıkta (izmir) 17 tane, marmara denizi'nde (istanbul) her 10 balıkta 9 tane ve akdeniz'de (adana) her 10 balıkta 7 adet oldu.
    --- spoiler ---
  • greenpeace tarafından türkiye'de de uygulanması için kampanya başlatılan yasak. şu ana kadar yaklaşık 270bin imza toplanmış. aşağıdaki link ile sadece ad soyad ve mail ile katılabilirsiniz.
    link: greenpeace tr tek kullanımlık plastik yasaklansın imza kampanyası
hesabın var mı? giriş yap