• david thomson’ın the aims of history: values of the historical attitude adlı eserinin türkçe tercümesi bu adla yapılmıştır. türkçe literatür için önemli bir kitaptır. kitabın orijinal adı başlıklardaki karakter sınırlamasına takıldığı için bu adla açmayı yeğledim.

    10 ana bölüm üzerine tertip edilen eserin birinci bölümü “geçmiş önemli midir?” başlığı altında tarihle ilgili eserlere yönelen teveccühün artışı, geçmişin insanlarda merak uyandırmasının temel sebepleri ve belirli merkezî ideolojilerin tarihî olaylara ve meselelere yaklaşımları hakkında bilgi verilmiş; yine bu ideolojilere inanan tarih yazıcılarının, ellerinde bulunan malzemenin içinden kendi işlerine yarayacak ideolojik çıkarımları destekleyen bilgileri özenle seçerek birçok gerçeği yastık altı etmesi haklı olarak eleştirilmiştir. yine bu bölüm içerisinde geçmişin önemli sayılışının evrenselliği üzerinde durulmuş ve insanların yada toplumun niteliği ne olursa olsun kendi geçmişinden korkmasının bir fayda sağlamayacağı ve eğer toplumlar yada kişi bununla yüzleşmezse önyargılarından kurtulamayarak aydınlığı bulamayacağı gibi gayet önemli iki tespite de yer verilmiştir.

    (bkz: ideoloji için saptırılmış tarihi dayanak üretimi)
    (bkz: devlet ideolojisine gore biçimlendirilmiş bireyler)
    (bkz: resmi ideoloji/#10760471)

    “geçmişi bilmek” başlığındaki ikinci bölümde tarihin diğer bilimlerle olan farklılığından ve birlikte hareket etmesi elzem bilim dallarının getirisine değinildikten sonra tarihçinin karşılaşacağı bazı güçlüklerden ve tarihçiliğin ne denli beceri isteyen bir iş olduğu ortaya konmuş, daha sonra geçmişle ilgili sağlam fenomenlere erişebilmenin nasıl mümkün olacağı üzerinde durulmuştur.

    (bkz: kaynakların değer tespiti)

    üçüncü bölüm “tarafgirlik ve önyargı” başlığı altında tarih yazıcılığında tarafgirliğin her zaman varolan bir gerçeklik oluşu, her yönüyle tam objektif ve tarafsız bir eser meydana getirmenin hemen hemen imkansız oluşu ve tarafgirliğin, önyargıların ve tarihi malzemede şekilleri ve tezahürleri farklı olmakla birlikte tahrifin en yaygın ve en sinsi olan biçiminin milliyetçilik ve vatanseverlik duygusundan kaynaklananı olduğu belirtilmiştir. ancak yazar burada bu iki duyguyu kötü yada anlamsız meşgaleler olarak tarif etmemiş, bu iki duygudan kaynaklanabilecek önyargı ve tarafgirliğin tarihçiyi hissettirmeden etkisi altına alarak, çalışmasının bilimselliğini yok edebilecek düzeyde etkileyeceğini belirtmiştir. ayrıca adı geçen bölümde, yazarın değinilmesi gereken önemli bir saptaması da batı'nın dar görüşlü ve gururlu tarih görüşünü sürdürerek tüm tarih anlayışına ve tarih gerçeğine ters düştüğüdür. yine bu bölümde kişinin kendi sosyal çevresinden ve kendisine kalan kültür mirasından kaynaklanan önyargılarına da değinilmiş ve adeta özeleştiri yaparcasına ‘bizler de önyargılarımızın esiri olmaktayız’ cümlesini kullanmış ve bunu entelektüel tahrif olarak nitelendirmiştir. partizan duygularla yapılan kompleksli tarihçiliğin insanı yanlış yönlendirebileceği belirtildikten sonra bu tarafgirlik ve önyargının süregelmesinin sebepleri üzerinde durulmuştur.

    (bkz: türk-islam sentezi/#10421777)
    (bkz: türk milli kültürü)
    (bkz: türklerin ırsî olarak sosyalist olmamaları/#11139213)

    dördüncü bölüm olan “tanıkta gerçekler” adlı kısımda tarih incelemelerinde yöntem ve çeşitli yöntemlerin ortaya çıkış serüvenlerinin avrupa ayağının 19 ve 20.yüzyılları irdelenmiş, tarih yazcılığını kişiselleştirmenin yani önyargılara boğmanın tehlikelerine işaret edilmiştir. yüksek düzeyde uzmanlaşmış bir tarihçinin, bu vasfı haiz olduğunu yada hünerlerinin tezahürlerinin nasıl anlaşılabileceğinin yolları gösterilmiş ve tarihçinin ortaya koymak istediği gerçekliğin konusunun çok çeşitli olabileceği üzerinde örneklerle durulmuştur. bölümün sonunda tarih ve tarihçi için kesinlik kavramının mevcudiyeti irdelenerek anlatımda yoğunluk üzerinde durulmuştur.

    (bkz: annales)

    “günümüz ve geçmiş” adındaki beşinci bölümde tarih çalışmalarının kesin teorileri olup olmadığı, olaylara bakarken kullandığımız açının önemi ve yaşadığımız zamanın geçmişe sıkı sıkıya bağlamanın doğuracağı sonuçlar üzerinde durulmuştur. ayrıca basit kökler ve orijinler bulabilmek umuduyla ve ecdâdı açıklamak adına geçmişe dosdoğru dalmanın getireceği sonuçların, tarihî yaklaşımda mantıklı bir başarı getirmeyeceğine dair gayet çarpıcı çıkarımlar delillendirilmiştir.

    (bkz: blok halinde bugüne gelen geçmiş/#11021009)
    (bkz: şizoanaliz)
    (bkz: anakronizm)
    (bkz: politik histeri)

    altıncı bölüm ise “sebepler ve sonuçlar” adlı başlık altında, günümüzü tanımak için yaşadığımız ânın tamamının, bütün geçmişin sonucu olduğu görüşü üzerinde durulduktan sonra tarihçinin olayları sebep sonuç ilişkisi içerisinde mütalaa etmesinin gerekliliği ve insanların yaşadıkları olayların sebeplerini geçmişte nasıl değerlendirdiklerine dair örnekler verilmiştir. tarihî eylemlerin niyetleriyle sonuçlarının farklı olabileceği belirtildikten sonra, başarılı bir tarihçinin olayın çeşitli yanları arasında gerçek denge kurabilen kişi olduğu sonucuna varılmıştır. son olarak bölümün sonunda tarih tahlillerinde tek yönlü sebeplere dayalı tahlil yapmanın yanlışlığına değinilmiştir.

    (bkz: geofelsefe)
    (bkz: şiddetin estetize edilmesi)

    yazar; “…yerine ekonomi” başlığını taşıyan yedinci bölümde ekonomiyle tarih bilimlerinin karşılıklı ortak çalışma alanları ve metodolojik açıdan farklılıkları üzerinde durarak istatistik verilerine şüpheyle yaklaşılması gerektiğini ve bu tip bilgilerin bazı durumlarda mevcut psikolojik havayı yansıtabileceğini belirttikten sonra bu durumun istatistiksel rakamlardan çıkarılabilecek doğruluklardan yararlanmayı engellemeyeceğini ancak bu hususta dikkatli olunması gerektiğini belirtmiştir.

    “…ve ardından sosyoloji” adlı sekizinci bölümde tarih bilimiyle sosyoloji arasındaki karşılıklı yararlanma ve yine bu iki bilim dalı arasında kendi iç disiplin ve dinamiklerinden kaynaklanan önyargılar tespit edildikten sonra, büyük sosyologların tarihi olaylara bakışı ve onların genellendirmeleri teşmil etmek başta olmak üzere yaptıkları bazı fiillerin tarih için uygulanamazlığından bahsetmiştir. daha sonra sosyal tarihçilik ve sosyal tarih gibi kavramların doğuşu-geçirdiği evreler kıta avrupası ve amerika göz önüne alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.

    “çağdaş tarih ve dünya tarihi” bölümünde, çağdaş tarihi umumi dünya tarihiyle özdeşleştirerek yazma fikrinin ortaya çıkışı, gelişimi ve kıta avrupa’sındaki tarihî gelişim safhaları, yine adı geçen ülkelerin tarihlerinde önemli olarak görülen olaylar baz alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.

    son bölüm olan “tarihî yaklaşım: temel amaç” başlığı altındaki onuncu bölümde tarihçinin olaylara yaklaşımındaki destek noktaları nelerdir gibi sorulara cevap aranmış, halkın kültürel doyumu için yapılan tarihçilikle akademik seviyede tarih öğreniminin ve tarih yazımının farklı yanları üzerinde durulmuş, tarih incelemelerinin diğer sosyal ve tabii bilimlerin tamamına nazaran zorluğu, tarihî anlayışı iyi idrak edebilmenin yolunu kuvvetli sezgi gücü ve farklılıkları görebilme yeteneğine bağlı olduğu belirtilmiştir. müellif sonuç olarak tarihin amacının her türlü itikat, rejim yada akîdeden bağımsız olması gerektiğini belirterek tarihî yaklaşımın önemini vurgulamıştır.

    (bkz: hakikatin izini sürmek)

    eserin künyesi şu şekilde: thomson, david, tarihin amacı, (terc: salih özbaran), ege üniversitesi, fen edebiyat fakültesi yayınları no:20, izmir, 1983. 75 sayfa + içindekiler + iç kapak, indeks var, isbn yok. eserin orijinal adı: the aims of history: values of the historical atittude.
hesabın var mı? giriş yap