takip etmek

• genellikle gizlice, karsi tarafa hissettirilmeden yapilan ve gidilen yolu kurbanin belirledigi, yuruyerek ya da bir arac kullanarak yapilan eylem. gizlice takip eden kisi takip edilene bunu hissettirmemek icin arada belirli bir mesafe korumak zorundadir. hem mesafeyi sabit tutabilmek hem de alengirli yollarda gozden kacirmadan ilerleyebilmek icin hizini surekli degistirmek durumunda kalir ki bu da toplum icerisinde dikkat ceken bir davranistir. leon'un anlattigi gibi takip etmek bir namluyla dahi olsa kurbanin yapacagi hareketleri tahmin edebilmek icin onun gibi hareket etmeyi, onu hissetmeyi gerektirir. hafife alinacak bir sey degildir, evet.
• bir taksiye binerek öndeki arabayı izlemesini söylemek..
• bagıra bagıra yapıldığında başkalaşan eylemsiz durum.
• kim olduğu merak edilen bir kız görüldüğünde insanın içinde uyanan tehlikeli istek...
• (bkz: takdir ederek takip etmek)
• (bkz: pe$ine takılmak)
• eğer şifre çözülürse peşlerinden gitmek. kazanılması gereken bir yarış var, takip etmeyi bırakıp öne geçmeli.
• dublörün dilemması'nda habip hobo'nun, raconunu şöyle kestiği bir iştir:
  
  "birini takip etmenin en iyi yolu, onun önünde yürümektir.
  kimse önündeki kişi tarafından takip edildiğini aklına getirmez."
• eskiden bir sapıklık göstergesiydi. şimdi friendfeed, twitter, formsprig hatta facebook sağolsun artık herkesin istediği bir şey oldu.
  
  takip edilmek için bin takla atıyor millet.
• teknolojinin müspet ilerlemesiyle her neredeyse her şeyin 'besmele'si olmuş şey. geride kalmamak, sürekli 'haberdâr' olmak, takribî bin yüz elli iki arkadaşla (?) iletişim içinde kalmak.
  
  modern hayatın amentüsü. güzel bir kadınla tanışıldı, bir şekilde takip etme sonrasında, arkadaşlık, randevu kalemi olsun, beğenilen bir sanatçının nerede ne zaman çalacağı bilgisi olsun, günümüz öznesini binlerce özne arasına katarak 'kendini önemli hissetme' altakışıyla beraber aynı öznelere bağlayan, ancak nasıl bağladığı müphem fiil.
  
  silinip gitmek isteyenlerin pek de mecâli olmadığı mütemadî edim.