• tam adı "taşra üniversiteleri ak parti'nin arka kampüsü".
    tuğba tekerek yazmış.

    highlights.
  • yazarı fetö'nün yayın organı taraf'ta uzun süre çalışmıştır.

    edit: taşrada üniversite olmazspor
  • soytarının yaptığı tanımlamaya bak. taşra üniversitesiymiş! üniversitenin ne olduğunu, ne işe yaradığını, nerelerden bugünlere geldiğini… manastırları, medreseleri, studium generale’yi, humboldt’u, berlin üniversitesi’ni, darülfünun’u, neoliberal üniversiteyi bilmeyen tipler akıllarınca analiz kasıyorlar. türkiye’nin sorunu tam olarak bu. cahil cahilliğini bilmiyor, koca koca tespitler kasıyor, bir de utanmıyor üzerine kitap yazıyor.

    edit: niye bu kadar kızdığımı merak edenler varmış. söyleyeyim. mesela 10 kişiye sorsan, bu kitabın yazarı dahil 8’i örneğin katüyü ya da atatürk üniversitesini taşra üniversitesi diye tanımlar. ama bilmezler ki katü türkiye’nin en eski üçüncü ve atatürk yedinci üniversitesidir. katü mesela tamamen cumhuriyet kaynaklarıyla 0’dan kurulan ilk üniversitemizdir. ama cehalet işte. kızdığım bu.

    bir de ilçede bulunan myolar üzerinden üniversite eleştirisi en katlanamadığım şeydir. evet bu kurumlar ilçeye ekonomik hareketlilik getirsin diye kurulmuştur. iyi de sen burayı tercih ederken okulun çaycuma’da olduğunu biliyorsun, sürpriz değil bu. adı üzerinde çaycuma meslek yüksekokulu. okula yerleştikten sonra okul merkeze taşınsın diye aktivistliğe soyunmak nedir? bunu öğrencisi için de ikircikli hocası için de söylüyorum. çaycumada yaşamak istemiyorsan okumaya gelme. çaycumada yaşamak istemiyorsan git başka yerde hocalık yap. gelip, yerleşip bozgunculuk yapmak niye?

    benim kızdığım işte bunlar. yoksa ben almanya’da da bulundum, apartmanlarda, köylerde kurulmuş bir sürü üniversite gördüm… ha almanya’nın köyleriyle bizimkilerin alakası yok ama o toplumsal bir mesele. ingiltere’de, fransa’da, birleşik devletlerde… bu işler her yerde böyle. buna neoliberal üniversite deniliyor. taşra üniversitesi ya da apartman üniversitesi değil… kızdığım bu cehalet.
  • kitaba henüz erişemedim, siparişlerim temin edilemedi diye iptal oldu ve iletişim yayınlarının sitesinde satış kısmı kaldırılıp <yakında> ibaresi eklenmiş. yazarın röportajlarından anladığım kadarıyla uzun bir çalışma. bir an önce edinip incelemek istiyorum. bazılarını rahatsız edebilir taşra üniversitesi kavramı ama köklü üniversitelerden kopan şehir üniversiteleri bu taşra tanımını taşıyor. 2019'dan beri personelinden zorla cami için bağış toplayabiliyorsa bir üniversite bu sistemin ayıbı. ses çıkaramıyoruz nedense.
    (bkz: sinop üniversitesi haraç rezaleti)
  • kitabı çıktığı ilk gün ankara dost kitabevi'nden temin edip üç dört günde hızlıca okudum. uzun bir analiz yazısı yazmayı planlıyordum, bir türlü fırsat bulamadım. bulamamayı sürdürecek gibi olduğumdan en azından bir iki karalama yapayım istedim.

    kitap, uzun yılların birikimi olarak tanıtılmakta (sanırım 8 yıllık bir süreçti). gerçekten bu tip nitel çalışmaları oldukça önemli gören biriyim. hanımefendiyle dünyaya aynı pencereden bakmıyoruz. lakin bu tip bir konuya eğilmiş olmasını mutlulukla karşıladım. karşı "mahalleden" daha farklı ve detaylı görüşlere yer verilebilirdi.
    taşra üniversitelerinde "muhafazakar" ve "donanımlı" akademisyenler de olduğunu düşünüyorum. gerçekten bu mesleğin, haddizatında bilimin dinle koşut ya da zıt olmak durumunda olmadığını düşünenlerdenim. muhafazakar bilim insanları da var. ateist/dinsizler de var. aziz sancar/şengör örneğinde bunu yakın zamanda daha net görmüş olduk.

    özetle, kitap çok iyi noktalara temas etmiş. hakkını vermek gerek. bu konuların tümü açıkça ve cesurca tartışılmalı. eksiklikler çatır çatır söylenmeli. eleştiriler sonuna kadar yapılmalı. oldukça değerli buluyorum. ama terazinin sol-liberal kısmından bakıldığı çok açık. lakin, diğer mahallenin bu tip eleştirileri yapmadığını görüyorum. muhafazakar kesim, genelde sorunlara karşı susuyor, sessiz ve tepkisizce işini yapıyor. ben, üniversiteler hakkında bu tip çalışmaların çeşitlenmesi gerektiğini, bol bol tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.

    nihayetinde ülkede bir şeyler yapmak isteyen bir zümre var. üretim yapmak isteyen birileri var. bunları değerli bulup desteklemek gerektiği kanaatindeyim. yanlışlar, eksikler olabilir. ama biz birbirimize olabildiğince hoşgörülü olursak ideal bir toplum elde edebiliriz. bunun için birbirimizi insaflıca eleştirip yol göstererek gençleri desteklemeliyiz. gerçekten bu ülkede her etnik kökenden, her inanç grubundan oldukça donanımlı, hevesli ve istekli gençler var. lamsız, cimsiz liyakate önem vererek daha mutlu bir ülke inşa edebiliriz.
  • "taşra üniversitelerinde akademisyen alımında tercih nedeni torpilden mezhebe, etnik kökenden hemserilige kadar uzanıyor ama nitelik asla listenin tepesine çıkmıyor." seklinde anlamlı bir tespiti de barındıran kitap (bkz. tuğba tekerek, taşra üniversiteleri, 2. baskı, iletişim, s. 110)

    eser; 2006 ve sonrasında kurulan taşra üniversitelerinde ne ders olsa veririz diyen hocalardan, ilçe beldelerine kadar açılan meslek yüksekokullarına, bu yüksekokulllarin bina ihtiyacını beldenin ekonomisine can suyu olsun diye gerekirse "yatırım" yaparak karşılayan küçük esnafa kadar kapsamlı bir analiz mahiyetinde.
  • bana göre son yıllarda yazılmış en dolu en okunası kitaplardandır. zira mevcut düzenin çürümüşlüğünü, gün be gün daha da kötüye giden türkiye'deki akademiyi gayet güzel özetlemiş ve anlatmış. kitap 8 yıllık bir süreçte yazılmış. içinde 2018 öncesi ve sonrasına dair çok güzel detaylar var. kyk yurtlarına yapılan manevi rehber ataması da var, akademik kadrosunda o bölümün mezununu barındırmadan açılan fakülteler de, rektörlerin akademisyenlikten ziyade nasıl merkezi yönetimin uzantısına dönüştüğünü gösteren örnekler de... okudukça hayret ettiğim bir eser olmuş. yazarı tabii ki tarafsız bir gazeteci değil hatta belki hiç sevmeyeceğiniz biri, bunu kitabı okurken iliklerinize kadar hissediyorsunuz; fakat su götürmeyen gerçeklerin anlatıldığı kısımlarda anlatıcının mensup olduğu ideolojinin önemi yoktur diye düşünüyorum. fakülte ve yüksekokullarda cirit atan parti gençlik kollarını, okulların erken açılmasını rektörle tartışma raddesine getirecek kadar cüretli esnaf odalarını, diyanetin kah kampüs camileriyle kah kyk yoluyla üniversitelere yerleşme hamlelerini, taşrada hayata tutunmaya çalışan non-muhafazakar öğrenci ve akademisyenlerin hikayelerini ve daha bir sürü olmaz dediğiniz şeyi göreceksiniz kitapta.
  • "...ğrenciler, “yerel kalkınma”nın bileşenleri olarak görülünce (türkçesi, öğrencinin etinden sütünden yararlanma imkânı belirince) tüm yurtta bir eğitim seferberliği kaçınılmaz oluyor; gelsin yüksek okullar, gitsin fakülteler. tek öğretim üyesiyle açılan bölümler mi ararsın, ortaçağ tarihinden sosyal antropoloji’ye yedi ayrı disipline ait dersleri verebilen öğretim üyeleri mi, salih güney’e ders verdirilen iletişim fakültesi mi… (sinema öğrencilerine hatıralarını anlatması çok hoş olabilirdi tabii de, sinema hocası yokmuş, onun için “bari o gelsin” demişler!) böylece sekiz milyonu aşkın üniversite öğrencisiyle, alman başbakanı merkel’e dudak ısırtacak seviyeye gelmiş bir ülke.

    öğrenci sayısı katlanarak artarken, öğretim üyelerinin yetiştirilmesi ve atanması da aciliyet kazanıyor, neyse ki esnek bir politika izlenerek bu sorun da büyük ölçüde çözülüyor. her şeyden önce, çok sayıda yetişmiş ilahiyatçı var, bunlar bütün sosyal bilim disiplinlerinde rahatlıkla ders verebiliyorlar (sosyoloji bölümünden ayrıldığım sırada yerime bölüm başkanı olarak atanan ilahiyatçı söylemişti bunu, sosyoloji eğitimi de gördükleri için, din sosyolojisi, aile sosyolojisi, sosyolojiye giriş gibi dersleri kolaylıkla verebilirmiş). idare ediliyor yani, sıkıntı yok!"

    https://www.k24kitap.org/…dece-yanki-ses-biziz-4036
  • kitapla ilgili ironik bir detay da yazarının fethullahçı terör örgütü'nün operasyon gazetesi olan taraf'ta çalışmış olmasıdır. cia basın bülteni olarak da bilinen taraf gazetesinin şu manşeti bu başlık altına not düşülmelidir.

    bu bağlamda, isaakozimov rumuzlu sözlük yazarının şu sözlerine katılıyorum:
    "...ancak yıllarca örgütteki en kritik noktalardan sayılabilecek bir gazetede çalışmış bir kişinin taşra üniversiteleri üzerine yaptığı bir araştırmaya güvenmeyi benim aklım kabul etmiyor. neticede bu üniversitelerden ve düzenden fetö de sorumludur."

    (bkz: tuğba tekerek/@isaakozimov)
    (bkz: taraf gazetesi arşivi/@osx)
hesabın var mı? giriş yap