• resmi rakamlara göre 7 yılda %1400'lük artış ile cins kırımı tanımı yapılabilecek boyutlara ulaşmıştır. cinayetler, kıskançlık, aşk, namus cinayetleri şeklinde isimlendirilerek insanların kafasında normalize oluyor. haksız tahrik veya erkeklik indirimi diye bir uygulama var ki, neye hizmet ettiği belli değil. giderek medenileşiyoruz sanıyoruz, son teknoloji her yerde, her kesimde. töre cinayetleri diyorduk, doğu-güneydoğu diyorduk fakat göçler vb. ile artık öyle bir ayrım kalmadı. bunun yanı sıra münevver cinayeti ile zaten bildiğimiz bu işlerin yer, zaman, eğitim gözetmeksizin baskınlığın ve baskıların içinde yüzen erkek cinsinin adrenalin arayışıyla da alakalı olduğu yeniden belirlendi. fiziki güçsüzlüğü belli olan bir cinsin korunması bir yana köleleştirilmesi insanlık tarihinde hiç kimsenin yabancı olmadığı olgu. kadınların bireysel silahlanması gerekliliği artarken biber gazı bile çantalardan yasaklanıyor. kadını koruyaman bir devlet, kadını kendinden koruyamayan erkekler sonucu tablo giderek vahimleşiyor.

    alıntılar ile 2011 yılı itibariyle çıkmayan koruma kararları;

    • ayşe paşalı, 2010 yılının aralık ayında kendisini ölümle tehdit eden eski eşi tarafından ankara’da sokak ortasında öldürüldü. paşalı’nın mahkemeden talep ettiği koruma kararı bir türlü çıkmamıştı.

    • ocak ayında arzu yıldırım, eski eşi tarafından ümraniye’de sokak ortasında infaz edildi. yıldırım, katili metin çilingir hakkında suç duyurusunda bulunmuş, dilekçesini daha hızlı olsun diye cumhuriyet savcılığından alıp kendisi elden emniyet birimlerine iletmek istemişti. ama yıldırım, dilekçesini emniyete ulaştıramadan öldürüldü.

    • 15 şubat’ta 59 yaşındaki saliha erdem ataşehir’de ayrı yaşadığı eşi tarafından kapısının önünde öldürüldü. 22 şubat’ta da adana’da öğretmen özlem yılmaz ayrı yaşadığı eşi tarafından öğrencilerinin gözü önünde boğazı kesilerek ağır yaralandı.

    • 23 şubat günü ise dört çocuk annesi arzu odabaş, boşanma davası süren eşi tarafından üsküdar’da öldürüldü. aynı gün adana’da semiha karadağlı boşanmak istediği eşi tarafından çocuklarının gözleri önünde av tüfeği ile katledildi. bunlar sadece birkaç ay içinde basında da yer alan tüyler ürpertici cinayet haberlerinden bazıları.

    • 26 şubat günü maltepe’de, iki çocuk annesi şehri filiz, birlikte yaşadığı tarık e. tarafından cadde ortasında bıçaklandı. yere düşen kadına tekmeler atan tarık e. koşarak olay yerinden uzaklaşırken hastaneye kaldırılan kadın tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

    türkiye istatistik kurumu’nun rakamlarına göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda %30 artış yaşandı. 2006’da 528, 2007’de 473, 2008’de 577 ve 2009’da 652 kadın tecavüze uğrarken 2006’da 489, 2007’de 540, 2008’de 589, 2009’da 624 cinsel taciz olayı meydana geldi. 2005-2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıdan mağdur oldu. mağdur kadınların %40’ının korktukları için şikâyetçi olmadıkları tahmin ediliyor. bu açıdan istatistikler gerçek rakamların ancak yarısını ortaya koyabiliyor.

    cins kırımı konusuna özellikle dikkat çekmek isterim.
  • bir kadın, kocası veya aile fertlerinden bir erkek tarafından öldürüldüğünde kolayca namus cinayeti, cinnet yaftalarını yapıştıran ve ceza indirimi sağlayan ataerkil adalet sistemimiz olduğu sürece daha çok kadının öleceği kesindir.
  • oldukça kolay işlenir. kılıfı çoktan hazırlanmıştır. erkeklere de kendilerini istemeyen kadını öldürebilme hakkına sahip oldukları ya da kadınların onların malı olduğu ve istedikleri zararı verebilecekleri doğduklarından andan itibaren yerleştirilmeye başlanır. birisi stres topu gibi duvardan duvara çarpar, birisi sevdiğine kaçtı diye sokak ortasında öldürür, diğeri ondan ayrıldı diye öldürür, kimisi namusumuzu iki paralık etti diye canından eder, bazısı tecavüz eder de bunun gerçekten tecavüz olduğunu ispatlayana kadar canınız çıkar ki çoğu zaman da başarılı olamazsınız. işte bu kadar hasta ruhlu insanlar. bu erkekleri yetiştirenlerin de kadın olması ayrı bir tartışma konusu tabi.
  • namus diye gotten uydurma bir kavram var oldugu surece suregelecektir ne yazik ki. ayrica ahlak, bin besyuz kusur yil once yazilan bir kitaptan ogrenildigi surece de yasanacaktir. toplum ahlaki kokten bozuk amk.
  • gavurun gynecide/femicide dediği.
    türkiye'de kadın olmak zor iki gözüm.
    cinsiyetçi iş bölümüne mi yanarsın, güvensiz bir ortamda, sadaka gibi ücretle emeğinin sömürüldüğüne mi yanarsın, şiddetin fizikseline, duygusalına, ekonomiğine, her türlüsüne maruz kaldığına mı.. bu erkek egemen kafayı değiştirmek elbette bu yüzyıl içinde gerçekleşebilecek bir hayal değil fakat mülkün temeli olan adaletin işleyişini, koşulunu değiştirmemek, eşitliğini ayarlamamak nedir? son 7 yılda %1400 artış gösteren bir eğilimden bahsediyoruz ve bu artışın ivmesini arttıracak yasalarımız, cezai indirimlerimiz, hafifletici sepetlerimizden.. zor dedim ya işte..
  • türkiye'de günde ortalama üç kadın cinayete kurban gidiyor. kadından sorumlu devlet bakanı selma aliye kavaf ise fatmagül'ün suçu ne ve muhteşem yüzyıl hakkındaki müthiş yorumlarıyla "sorumluluğunu" yerine getiriyor. cinayetlerle ilgili tek bir yorumu yok, kadın cinayetlerinin önlenmesine ilişkin tek bir çalışması ya da çabası yok. kadınlar üçer üçer öldürülüyor, kadından sorumlu bakanın umrunda değil. erkekleri zaten geçtim, kadın cinayetleri kadınların da umrunda değil.

    can sıkıcı olmayı çoktan geçti, bu işin boku çıktı.
  • korkunç derecede fazladır. şimdi düşünün ki kadınsınız. aileniz son derece modern yetiştirmiş sizi, herkes aklı başında, babanız, amcanız, dedeniz hepsi olgun modern insanlar, kız çocuklarını da çok seviyorlar. yani sizin yaşadığınız çevrede kadının hor görülmesi söz konusu değil. keyfiniz yerinde, rahatsınız. sevgiliniz, arkadaşlarınız vs.niz de öyle aklı başında kadına saygılı insanlar hep. dersiniz ki bu durumda korkmaya ihtiyacım yok, çünkü benim çevremde düzgün insanlar var. ama hayır öyle değil işte. bir gün sokakta evinize dönerken saldırıya uğrayabilir, tecavüz edilebilir, hatta tecavüz edenin canı isterse öldürülebilirsiniz. tecavüz veya cinayet olmasın, bırak onu biri sizi gelip mıncıklayabilir, böyle bir hakkı görür kendisinde. sadece kadın olduğunuz için bütün bunlar, başka bir suçunuz yok. ya da taksiye binerken hep bir tedirginlik olur içinizde, başıma bir şey gelir mi, kaçırılır mıyım. toplu taşıma hatta şirket servisinde bile yaşarsınız bu tedirginlikleri. hah bu ülkedeki en rahat kadınlar bu korkuları yaşayabiliyorsa, evinde şiddet görenin hali nicedir, hayal dahi etmek istemiyorum.

    edit: ah özgecanım ah. biz yazdık hep ablacım, biz hep isyan ettik, biz hep korktuk, biz hep kurban verdik senin gibi melekleri... bir şey değişmedi. bundan sonra değişir mi? sen oradan bakınca değişir gibi görünüyor mu melek kardeşim benim? ben buradan bakınca her şey karanlık çünkü, artık bir şey göremiyorum.
  • "soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen" kadınlarımızın çektiği acıların, ibretlik noktalara ulaştığının ifadesidir.
    kadın öldürmek de değil, bir insanı öldürmek nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir alçaklıktır.
    gücü yetenin, bir başkasının canını alma hakkı olduğu düşünülen, cinayetlere bahaneler ütretmekte müthiş yetenekli bir toplumda insan kalabilmek ne kadar mümkündür acaba?
  • türkiye'de yaşanan kadına yönelik her türlü çirkin saldırının ulaştığı son nokta kadın cinayetleridir. cinayetin kadın-erkek gözetmeden öncelikle insanlık adına utanç verici olduğunu da kabul etmek gerekir.

    kendilerine olan güvensizlikleri, acizlikleri, oturmamış karakterleri, kendilerine olan saygısızlıkları şiddet eğilimi ile kendini gösterir. son dönemdeki anlayış çerçevesinde ise kadının evden bile çıkması hoş karşılanmaz, çalışması, sosyal bir hayata sahip olması yadırganırken; kocasından ayrılmak istemesi, kocasına cevap vermesi, giyindiği bir kıyafet gibi basit şeyler yani erkeğin hoşuna gitmeyecek herhangi bir şey öldürülmesi için ne yazık ki yeter bir sebep olmuştur.

    erkeklerin kadınlara karşı hayvansal dürtüleri ile korkusuzca davranmalarında, herhangi bir yaptırımla karşılaşmamalarının etkisi büyüktür. tecavüz ederken, bir kadına silahını doğrultup ateş ederken, ömür boyu hapis yatmak gibi hukuki açıdan bir korkusu olmadığı gibi çoğunluğu müslüman geçinen, müslümanlığı türban takmaktan ibaret sanan, klişeleştirmiş ve şekilciliğe dönüştürmüş bir ülkede allah korkusunun olmaması da normaldir.

    ayrıca bu ülkede görev yapan kadından sorumlu devlet bakanını, başka ülkelerde yaşananlara ağlaşan devlet adamlarının eşlerini, koruma talep eden kadınları korumaktan aciz ama öğrenciye gelince arslan kesilen polis teşkilatını, bir hukuk devleti olduğumuz, özgürlüklerimiz ve can güvenliğimizin olduğu yalanını beynimize kazımaya çalışan, kadını sadece çocuk doğurmaktan ibaret gören, varlık ve güç göstermesini hazmedemeyen herkesi kınıyorum.
hesabın var mı? giriş yap