• 1991 yılında ilk basımı yapılmış şerif mardin kitabı. kitap beyefendinin makaleler derlemesinden oluşmakta. makaleler ise türkiye'de halkın ve siyasilerin, din ve siyaset kavramları hakkında, osmanlı'nın gerileme çağından günümüze kadar olan düşünceleri ve uygulamaları üzerine.
  • aşağıdaki yazı kendi yazdığım makaleden alınmıştır. uzun olmakla beraber konu hakkında belli bir fikir edinmenize yardımcı olabilir.

    türkiye’de özellikle halk arasında sıkça tartışılan ve bazı iktidarların başarısının kimi
    çevrelerce ana sebebi olarak gösterilen ‘din ve siyaset ilişkisi’ni gerçekten de denildiği kadar etkili mi yoksa o kadar da ehemmiyetli bir mesele değil mi bunu irdeleyeceğim. bu konuyu araştırırken bu mesele üzerine var olan kaynakların bolluğu da aslında bu konunun önemini ve bilinirliğini göstermektedir. konuyu aydınlatırken önce ana hatlarıyla din olgusunu ve bu olgunun önemini, sonra din ve siyaset kavramlarının ilişkisini, eğer aralarında sıkı bir ilişki varsa neden öyle olduğunu, tarihteki örneklerini ve türkiye’de durumun nasıl olduğunu anlatacağım.
    1. din kavramı ve toplum:
    dünyada din ve siyaset ilişkisi yıllar boyu tartışılagelmiştir. çünkü din tabiatı itibariyle tüm sosyal katmanlarda ve tüm kurumsal yapılarda kendini gösteren bir olgudur (turan & temizel,2015). din sosyolojisi üzerine çalışmalar yapan emile durkheim ise dini bir topluluğun meydana gelmesini sağlayan ritüel ve inançlar sistemi olarak açıklar ayrıca din ve tanrı anlaşıyının da topluma bağlı olduğunu beraber tekamüle uğradıklarını söylerek din ve toplumun iç içe geçmiş olan kavramlar olduğunu vurgular. hal böyle olunca din, siyasilerin
    tarih boyunca ilgilendikleri bir şey olmuştur ve kitleleri yönlendirmek için ellerinde bir koz olarak tutmuşlardır. o yüzdendir ki marx, din halkın afyonudur der. napoleon ise din sıradan insanları sessiz tutmak için mükemmel bir şeydir diyerek bu gerçeği açığa vurmuştur.(wikiquote)
    “sosyal ve siyasal içerikli analizlerin, bireyin siyasal davranışlarının oluşumunda etkili olan faktörler ile bireysel tutumların şekillenmesini konu alan çalışmaların, din ve onun çeşitli düzeylerdeki algılanış ve yaşanış biçimlerini dikkate almaması düşünülmez.siyasal kimliklerin oluşturulmasında önemli bir yere sahip olan din ve onun birey tarafından algılanışı, siyasal davranışı konu alan çalışmalarda oldukça yaygın olarak incelenmekte, dinin siyasal etkileri anlaşılmaya çalışılmaktadır” (eser, 2012). burdan hareket edersek politika yapıcıların vatandaşlarının inançlarını gözeterek politika yapmaları normal ve hatta zorunludur zira insanlar da hayatlarını inançları doğrultusunda yaşarlar. dünyada bir dine inanan insanların %54’ü ibrahimi dinlere bağlıdır (worldwide adherents of all religions by six continental areas, mid-2002). en yaşlısı 4000 yıla dayanan yahudilik, en genci ise yaklaşık 1300 yıllık islam’dır. böylesine uzun bir tarihleri olan inanışlar haliyle milletlerin kültürlerine de nüfuz etmişler, günlük hayattan tutun siyasi tutumlarına kadar toplumların kaderlerini şekillendirmişlerdir. dinler halklarda bazı geleneklerin oluşmasına yardımcı olmuş, milletlerin karakteristiğini belirlemiş ve milli refleksler oluşturmuştur. halkının inançlarını önemseyen siyasi odaklar genelde halk tarafından benimsenmiş, aksi durumlarda ise kargaşalar çıktığı görülmüştür.
    2. tarihte ve günümüzde din ve siyaset ilişkisi
    tarihin çoğu döneminde din, avam kesimin elit kesime ve yönetenlere karşı kendini arz etme ve pozisyon almalarında rol oynamıştır (turan & temizel, 2015). pek çok iktidar ve ya iktidara talip olanlar halkın dinle arasındaki bağa kayıtsız kalamamıştır. machiavelli de dinin hükümdarlıklara olan etkisinden bahsederken halkın kurallara uyması, toplumsal konsensüsün sağlanması ve bunun istikrarı için dinin kullanılmasını savunur (turan & temizel,2015). günümüzde her ne kadar kalmasa da eski zamanlarda kralların kendilerine tanrı tarafından görev verildiğini ve egemenliklerinin kutsal bir yanı olduklarını iddia ederler; halk da buna inanırdı. eski türk geleneğinde “kut inancı” olarak geçen bu düşünce pek çok coğrafya ve millette bulunur. yine machiavelli kiliseye bağlı prensliklerin, insan tahayyülünün ötesinde
    ilkelerce varlık sürdürdüğünü bu yüzden onlar hakkında konuşmanın hadsizlik olduğunu söyler (machiavelli, 2019). tanrı’nın oğlu ve ya göğün oğlu yakıştırmaları geçmişte bir çok hükümdarın kullandığı kavramlardı (muller, 2004). eski mısır’da firavunlar tanrının soyundan geldiklerini söylerler hatta direkt tanrı olduklarını savunurlardı (urkunden des ægyptischen altertums ıv, s. 1665-1666). jül sezar suikastının birkaç sene ardından roma senatosu’nda ilah olduğu deklare edildi. manevi oğlu augustus da latince ilahın oğlu anlamına gelen “divi filius” lakabı ile anıldı (rhee, 2005). doğu devletlerinde de bunun benzerleri görülür. türk hanedanlarının görevini allah’ın bahşettiği inancının bir örneği topkapı sarayı’nın bâb-ı hümâyun kapısında görülür. burda arapça “es-sultân-ı zıllullâhi fi’l-arz” yani “sultan, allah’ın yeryüzündeki gölgesi” yazar (eyice, 1991). hükümdarların kendileriyle yüce bir güç arasında bağlantı kurmasını neden istediğini anlamak zor değildir. halkın hoşuna giden, yüce bir güç tarafından onaylanmış yönetici halkın güvenini kazanıyor bu da hükümdarın egemenliğini pekiştiriyordu. türk- islam devletlerinde din, devlet politikasını belirlerdi; osmanlı’nın kısa zamanda geniş topraklara yayılmasını sağlayan gazâ ve cihad siyaseti de halk tabanından desteğini dinsel sebeplerden ötürü alıyordu aynı zamanda bu siyasetin belli prensipleri vardı (şimşirgil, 2015). roma imparatorluğu’nun hristiyanlığa geçmesini sağlayan ve hristiyanlığın
    batı’da yayılmasını kolaylaştıran ı.konstantin’in teşvikiyle 325 yılında iznik konseyi toplanmıştır. bu konsey hristiyanlıkta tartışılan konuların karara bağlanması ve hristiyanlığın bugünkü haline almasında önemli bir yapı taşıdır ve de bizzat devlet girişimiyle olmuştur. 1054 yılında aralarındaki görüş ayrılıkları dolayısıyla roma kilisesi, istanbul’a yolladığı belge ile katoliklik ve ortodoksluk resmen ayrıldı. her kilise birbirini tekfir etti ve iki grup arasında düşmanlık baş gösterdi. 1204’de haçlıların istanbul’u istila etmesi ve yağmalaması iki grup
    arasındaki düşmanlığı arttırmıştır. din farklılıkları kadar mezhep farklılıkları da devletlerin siyasetini etkilemiştir. devletler mezhep farklılıkları dolayısıyla farklı eksenlerde toplanmış, aynı mezhepten olan milletler yakınlaşmış ve devletler de buna göre ittifak kurmuşlardır. bu ittifaklar kimi zaman savaşlarda boy göstermiş kanlı çatışmalar olmuştur. bunlardan en meşhuru yeni çağ avrupa’sında patlak veren ve 8 milyon kişinin ölümüyle tarihin en kanlı savaşlarından biri olan otuz yıl savaşı’dır (wilson, 2010). aynı ulus olmalarına karşın protestan ve katolik alman devletlerinin birbirlerine silah doğrultmaları inanç farklılıklarının ülkelerin siyasi faaliyetlerini nasıl etkileyebildiğinin iyi bir örneğidir. benzer bir örnek olarak çaldıran savaşı’nı gösterebiliriz. zamanın iki türk ülkesi olan osmanlı ve safevi devletleri arasında çıkan savaşın ana sebeplerinden biri mezhep farklılığıdır(allouche, 2001). 1980-1988 yılları arasında süren iran-ırak savaşı da bir açıdan mezhep savaşı sayılabilir. yine rus imparatorluğu’nun osmanlı’nın son döneminde uyguladığı yunan, sırp, bulgar ve ermeni gibi ortodoks halkların bağımsızlığını destekleme politikası da başka bir örnektir. bugün de ortak inanç, her ne kadar
    eskisi kadar olmasa da devletleri ve siyasetleri ortak paydada buluşturabilmektedir. mesela müslüman çoğunluklu ülkelerin dayanışması amacıyla kurulan islam işbirliği teşkilatı’nın bugün 57 üyesi vardır. dini görüşlerin ideolojik görüşlere de yansıdığı olmuştur. 19. yüzyılda müslüman düşünürleri tarafından ortaya atılan ümmetçilik(pan islamizim) düşüncesi pek çok taraftar buldu ve hatta bugün dünyada pek çok müslüman ülkede bu görüşü benimsemiş siyasi partiler iktidarda bulunmaktadır. 1928 yılında mısır’da hasan el benna’nın kurduğu
    müslüman kardeşler cemiyeti bunlardan en meşhurudur ve bir çok islam ülkesinde uzantısı bulunmaktadır (leiken & brooke). 1987 yılında kurulan ve doğu afrika’da faaliyet gösteren hristiyan tabanlı bir gerilla örgüt de ismini “tanrı’nın direniş ordusu” koydu. grubun başında kendinin tanrı’nın sözcüsü olduğunu söyleyen joseph kony bulunuyordu (doom & vlassenroot, 1999). bu örnekten yola çıkarsak dinin hangi coğrafyada olursa olsun önemli bir politika enstrümanı olduğu sonucuna ulaşabiliriz. dinin toplum ve siyaset üzerindeki etkisine eğilenlerden biri de ibn haldun’dur. ibn haldun, arapların siyaset anlayışının ve devlet yönetim biçimlerinin islam dinini seçtiklerinden sonra değiştiğini savunur ve islam öncesi ve sonrası arap devletlerini kıyaslayarak bu iddiasını güçlendirir (haldun, 2017). yine ibn haldun,
    dinin halk içinde birliğe yol açtığına, asabiyeti kuvvetlendirdiğine ve dini bir ülkü etrafında toplanmış milletin zaferlere daha kolay ulaştığından söz eder (haldun, 2017). sosyolog auguste comte 19.yüzyılda “üç hal yasası”nı tanımlamış ve tarihi birinci dönem teolojik, ikinci dönem metafizik ve üçüncü dönem pozitif olarak ayırmıştır. kimi devlet ve milletler birinci evrede kalmışken kimi evreler üçüncü evreye ulaşmıştır. o yüzden din ve siyaset bağı bugün her ülkede aynı derecede değildir. orta doğu’da özellikle son on yıldır suudi arabistan ve iran arasında vekalet savaşları yaşanmaktadır. bu iki devlet her ne kadar doğrudan sıcak çatışmaya girmediler ise de kendileriyle aynı mezhepten olan örgütleri desteklemekte ve etki alanlarını yaymaya çalışmaktalar. suriye ve yemen’de devam eden iç savaş bunun en bilinen örnekleridir. bazı liderler ve rejimlerin ise -başta sosyalist rejimler- din karşıtı tavır takındığı da görülmüştür ve kendi çıkarları ve ya ideolojileri doğrultusunda halkının dini yönelimlerini değiştirmeye de çalışmışlardır. söz gelimi bugün çin halk cumhuriyeti’nin resmi dini ateizmdir ve dini kuruluşların baskı altına alındığı görülmüştür (financial times,2012). keza yine komünist idare altında kiliselerin çoğunluğu kapatıldı ve hristiyanların okulları, hastaneleri ve yetimhanelerine el kondu (blainey, 2011). kültür devrimi yıllarında pek çok din görevlisi mahkum edildi (blainey, 2011). devletin dine karşı bu tutumu çin’deki dini demografiyi değiştirmiştir. çin’in geleneksel dinlerinden biri olan budizm’e inanma oranı %16’lara düşmüştür (china family panel studies, 2016). benzer politikalar sovyetler birliği döneminde de görüldü. sovyetler birliği de devlet dini ateizm olan bir ülkeydi ve devlet destekli ateizme geçişe zorlama programı vardı (marsh, 2011). bu doğrultuda bazı dini yapılar ortadan kaldırıldı. 1930’larda moskova’daki kurtarıcı isa katedrali yıkıldı. tataristan bölgesinde bulunan on iki bin camiden yaklaşık on bini yine aynı yıllarda yıkıldı. ülkede bulunan imam ve müezzinlerin yaklaşık %95’i meslekten alıkondu. nikita kruşçev’in 1958-1964 yılları arasındaki görev süresi boyunca din karşıtı kampanya hız aldı. bu dönemde eğitim müfredatı ve sayısız devlet yayını ateist bakışa göre yeniden düzenlendi (janz, 1998). din karşıtı propaganda rusya’da halka açık dini gösterilerin azalmasına yol açtı (david, 1967). aynı dönemde kilise adedi yirmi binden on bine düşürüldü keza sinagog sayısı beş yüzden doksan yediye indi (nahaylo & swoboda, 2015). hujum adı verilen harekette, cinsiyet eşitliği adı altında dini kadın kıyafetlerine karşı eylemler oldu, burka gibi kıyafetlerin halk içinde topluca yakılması düzenlendi (northrop, 2001). tüm bu eylemler başarıya ulaştı, 1990 yılına gelindiğinde ülkenin %60’ı inançsız idi (eaton, 2004). ne var ki daha önce de değinildiği gibi din aynı zamanda bir gelenek öğesidir ve gelenekler kolay kolay unutulmaz. o yüzdendir ki pew araştırma merkezi’nin yaptığı araştırmada 2015 verilerine göre rusya’da kendini ortodoks olarak tanımlayanların oranı %71’i bulmuştur (anadolu ajansı, 2017). aynı araştırmada doğu avrupa ortodokslarının siyasi ve kültürel bakımından rusya’yı daha yakın hissettikleri ve ortodoksluğun, katolikliğe nazaran siyasi görüşlere daha fazla etki ettiği saptanmıştır (anadolu ajansı, 2017). tüm bunlara karşın dini yönetimi olmayan devletlerin de çıkarları doğrultusunda dini devletleri ve ya organizasyonları desteklediği olmuştur. 1978 yılında gerçekleşen bir darbe sonrası afganistan’da sosyalist cumhuriyet kuruldu. bu hükümetten hoşnut olmayan kimi kesimler mevcut hükümete isyana kalkıştı. sosyalist hükümetin isteğiyle aralık 1979’da sovyetler birliği askeri olarak ülkeye girdi (gibbs, 1987). tam bu noktada abd’nin yeşil kuşak projesi devreye girdi. amerika birleşik devletleri’nin 1977 yılında geliştirdiği bu proje ile, islam dinini komünizm karşısında bir set olarak kullanarak sovyetler birliği’nin etki alanının islam coğrafyasından uzaklaşması hedeflenmekteydi. bu proje kapsamında siklon operasyonu devreye girdi. cıa tarihinin en uzun süreli ve en pahalı operasyonlar biriydi (barlett & steele, 2003). afganistan halk cumhuriyeti ve sovyetler birliğini hedef alan bu operasyon bağlamında mücahit unsurlar örgütlendi, pakistan’ın da desteğiyle eğitildi , suudi arabistan gibi devletler tarafından da finanse edildi ve donatıldı. mücahitler tarafından üretilen uyuşturucunun dünyaya yayılmasına müsaade edildi ve burdan elde edilen gelir kalkışma için kullanıldı. amerika’nın himaye ettiği mücahit kuvvetler 9 yıl süren savaştan galip geldiler böylece sovyetler birliği ülkeden çekilmek zorunda kaldı, ülkedeki sosyalist hükümet de yıkıldı. görüldüğü gibi laik bir ülke olan abd, menfaatleri gerektirdiği için islamcıları destekleme politikası gütmüştür. hatta ve hatta taliban ve el kaide gibi radikal örgütlerin kurulmasına ön ayak olmuştur (the guardian, 2000). ne var ki cihada devam etmeyi kararlaştıran mücahitler bir süre sonra amerikan çıkarlarıyla ters düştü ve sonrasında birbirlerini hedef almaya başladılar. afganistan savaşı hakkında değinilmesi gereken bir diğer husus çin’in bu savaştaki pozisyonu idi. anayasası’nda belirttiği üzere inançsız bir devlet olan çin, savaş esnasında islamcı gruplara aktif destek verdi; mücahitlerin kampları çin’e kaydırıldı, çin’in asker danışmanları isyancılara eğitim verdi ayrıca hatrı sayılır biçimde askeri ekipman sağlandı. hindistan yönetiminin sosyalist tarafı desteklemesi ise hindistan-pakistan çekişmesinin bir ayağı sayılabilir ve din-siyaset ilişkisin başka bir örneğidir(the washington post, 1980).
    3. türkiye’de dinin siyasete etkisi
    oy vermek bir anlamıyla onay vermektir. yönetilenlerin yönetenlere onay vermesi ise yöneten güruhun meşru görüldüğü sürece devam eder. “bu bağlamda pek çok toplumsal işlevi bulunan dinin, en önemli siyasal işlevlerinden biri “meşrulaştırım”, yani genelde siyasal sisteme ve özelde ise siyasal iktidarlara “meşruiyet kazandırma” olmaktadır . din, meşrulaştırıcı işleviyle statükoyu, mevcut sosyal düzen ve düzenlemeleri, kurumları, kurumların işleyiş biçimlerinin vb. meşrulaştırarak geçerli kılar. dinin bu kadar güçlü¨bir meşruiyet kaynağı olmasının sebebi kendisine siyasal iktidarı kutsallaştırıcı bir özellik atfedilmesindendir. bu yüzden hemen hemen bütün siyasal iktidarların dini bir meşruiyet aracı olarak kullandığını söylemek mümkündür” (turan & temizel, 2015). halkın dini değerlerine hassasiyet göstermeyen yönetimlerin halk nezdinde kredisi daha azdır. ıı. dünya savaşı yıllarında inanç özgürlüğü elinden alınmış baskı altındaki kırım türk toplumunun ehven-i şer diyerek bir umut alman saflarına geçtiği bilinmektedir (hablemitoğlu, 2004). bugün çin komünist partisi’nin doğu türkistan(sincan) özerk cumhuriyeti’nde özellikle uygur türk halkının inanç özgürlüğünü zedeleyici uygulamaları; uygur halkının hoşnutsuzluğunu artırmakta, devlet ve müslüman halkın arasını açmakta ve özgür dünya ülkelerinin de eleştirilerine konu olmaktadır (euronews, 2020). farklı din ve ya mezheplerin iç içe olduğu bir coğrafyada aynı inançtan olanlarla kurulan bağ daha güçlüdür ve bu durumun siyasal sisteme yansımaları daha belirgin olur (eser, 2012). inanç hürriyetini benimseyen ve bu yönde adımlar atan bir parti, önceki hükümetler tarafından özgürce inancını yaşamasının kısıtlandığını düşünen insanlar tarafından doğal olarak ilgi görecek, aidiyet ve sadakat hissi uyandıracak hatta oy alacaktır. şunu bir daha belirtmeliyiz ki dinin siyaset üzerindeki ağırlığı her ülkede bir değildir. sözgelimi nüfusunda dinsiz insanların oranı %75’i bulan çekya ve fransa ile bir tanrıya inananların oranının %90 bandında olduğu türkiye ve ya malta gibi ülkeleri bir tutamayız (special eurobarometer , 2010). sekülerleşmenin tavan yaptığı insanların bir inanca olan ilgilerinin kaybolduğu özellikle avrupa ülkelerinde, insanlar siyasal tutumlarını belirlerken din ve ya mezhep gibi uhrevi şeyler yerine daha dünyevi şeyleri göz önünde bulunduruyorlar. çünkü bu ülkeler artık teolojik evreyi geçmiş ve artık pozitif evreye ulaşmışlardır. dinin siyasete etkisi ülkeden ülkeye ve coğrafyadan coğrafyaya farklılıklar gösterdiği gibi bu etki dinler arasında da farklılık göstermektedir. araştırmamızın konusunun türkiye olması hasebiyle türkiye’deki yaygın inanç olan islam’ın özellikle siyaset üzerindeki etkisine biraz bakmak gerekir. dinin arap geleneğinde anlamı örf ve adet gibi kültürel motifler olduğu gibi aynı zamanda yargılamak ve hesaplamak gibi anlamlara da gelir. meşhur islam düşünürü ibn teymiye “din, allah’ın insanlığa yönelik hükümler halinde kanunlaştırdığı buyrukların
    tamamıdır” şeklinde tanımlamıştır. (özdemir, 2016). hz. muhammed’in vefatının üzerinden çok geçmeden vuku bulan ikinci fitne döneminde kur’an sayfalarının mızrakların başına takılması islam ve siyaset etkileşiminin ilk ve en bilinen örneklerinden biridir (özdemir, 2016). hz. muhammed’in vefatından sonra halife kavramı öne çıkmıştır. bu kavramdan kur’an da iki yerde bahsedilir ilkin hz. adem’den diğerinde ise hz. davud’dan bahsedilir. sad suresinin 26.ayeti: “ ey davud gerçek şu ki biz seni yeryüzünde halife kıldık. öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet…” (lewis, 1992). halife unvanı din ve siyasetle ilgili bir mefhumdur. bu makamla ilgili ibn haldun’un tarifi şöyledir: “hilafet, dini muhafaza etmek ve dünya siyasetini dine paralel tatbik etmek konusunda din sahibine yardımcı olmaktır.” yani, hilafetin siyasetle arasındaki münasebet; siyaset yalnızca bu dünya ile ilgilenir, hilafet ise hem bu dünya hem de ölümden sonraki dünya ile ilgilenir (haldun, 1989). birinci halife hz. ebubekir seçimle başa gelmiş, ülke şartlarını da dikkate alarak seçme yeterliliği var olan kişilere gidip fikirlerini almış sonrasında ise ikinci halife atanmıştır. hz. ömer bu meseleyi altı kişiden oluşan bir mecliste halletmiştir. hz. osman ise katledildiği için yerine birisi atanmamıştır. özetle halifelerin ilk üçü zamanında seçim, atama ve şura olarak birkaç turlu seçim şekli uygulanmıştır(özdemir, 2016). hz. ali ve muaviye dönemindeki çekişme sonrası hilafet makamını emevi hanedanı ele geçirdi ve hilafet saltanata dönüştü. islam tarihinde siyasi bazda mezhep ayrımı, hilafet tartışmasıyla başlar. bu bağlamda hz. muhammed’e isnat edilen hadisleri ortaya süren ve iki ana kutup, köklerini tarihin bu döneminden alır. lakin sistematik olarak bir ekole dönüşmeleri için yüzyıllar geçmiştir. bu da halifeliğin islam siyasetine olan etkisine bir örnektir. (özdemir, 2016). türkiye’de günümüzde farklı kaynakların araştırmalarının bir ortalamasını alırsak kendini müslüman olarak tanımlayanların oranı %90’lardadır(the global religious landscape,
    2010) (religion, ıpsos global trends, 2017). böyle yüksek bir oranının olduğu bir ülkede din ve siyaset arasında etkileşim olmaması zordur. bu yüksek oranı türklerin genelde islam devletleri altında yaşamış olmasına da bağlayabiliriz. osmanlı’nın dini devlet olması dolayısıyla uzun müddet bu topraklarda politikalar islam ekseninde güdülmüş özellikle halifeliğin osmanlı’ya geçmesi sonrasında bu durum yüzyıllarca devam etmiştir. osmanlı’nın reform döneminde ise bu durum bir nebze baskılanmaya çalışılmıştır. ıı. mahmut ulema sınıfıyla devlet işleri arasına bir çizgi çekmeye çalışmıştır. medrese sofularını askere çağırması, vakıflara el atması, din kurumuna sorulmadan haciz işlemleri yapması ve batı geleneklerine ilgi göstermesi sonrası şeyh’ül islam’ın verdiği uyarıyı kâle almaması bunun göstergesidir (engelhardt, 1976). tanzimat döneminde bu gelişmeler devam etti; batı’dan kanunlar alındı, laik mahkemeler kuruldu. bu dönemde başta darülfunun olmak üzere batılı tarzda eğitim veren okullar açıldı. ıı. meşrutiyet döneminde bu girişimler daha da hızlandı mesela şeyhülislam’ın kabine ile ilişiği kesildi. atatürk ve cumhuriyet dönemi ile birlikte laiklik çalışmaları ve din-siyaset ilişkisi yeni bir boyut kazandı. atatürk’ün önde gelen ilkelerinden laiklik, halifeliğin ilgası ve şer'iye ve evkaf vekâleti'nin kaldırılması ile başlar. daha sonra dini mahkemeler ve medresler kapatıldı. bunları türk medeni kanunu ve kadınların sosyal hayatta haklarını kazanması eklendi. şeri hukuk da kaldırılmıştır fakat ibadet ve inanç esasları gibi meseleler için diyanet işleri başkanlığı kurulmuştur. “cumhuriyetin din söylemi; laiklik anlayışı üzerine inşa edilmiştir. ancak türkiye’de laikliğin ne olduğu veya nasıl anlaşılması gerektiği üzerine yapılan tartışmalar halen devam etmektedir, pek de bitecekmiş gibi gözükmemektedir. genel olarak söylemek gerekirse, tek parti dönemindeki (1923-1946) baskıcı anlayıştan din özgürlüğüne doğru evrilen laiklik anlayışı ve uygulamaları, türkiye’de din-siyaset ilişkisinde yaşanan tartışmaların genel güzergahını ve çatışmaların fay hatlarını belirlemektedir. bunun yanı sıra, din-devlet ilişkilerine bakıştaki farklılık veya siyasi önyargılar laikliğin tanımlanmasında uzlaşmayı da imkânsız hale getirmektedir” (akkır, 2018). bugün insanlara sorduğumuzda pek çok insan laikliği farklı tanımlayacaktır çünkü herkesin aynı anladığı bir şey değildir. laikliğin cumhuriyet’in ilk zamanlarında algılanması ve etkisiyle günümüzdeki bir değildir. kağıt üzerinde devlet otoritesinin önce gelmesi olan laiklik, fiiliyatta dinin izlenmesi, din ve din adamlarının gücüne ayar çekilmesidir (akkır, 2018). laiklilk ilkesi adı altında yapılan yeniliklerin amacının da dinin sosyal ve siyasi gücünü baskılamak olduğu söylenebilir yani bir başka deyişle dinin sosyolojik kabiliyetini azaltmak için yapılmış köklü yenilikler. bu adımlarla halka batılı imajı kazandırılmaya çalışılmış, din gerçeğini toplumun gözü önünden alınmaya çalışılmıştır. o yüzden laiklik katı ve agresif karakter kazanmıştır (akkır, 2018). bu hamlelere halkın reaksiyonu olmuştur. bunu farkeden dönemin iktidarı 1950 seçimlerine gidilirken kabine değişikliği ile medrese tahsili olan şemsettin günaltay başbakan yapıldı. chp’nin din düşmanı olduğu yönündeki algıları; imam hatip okulları, ilahiyat fakülteleri ve dini alanlar açılarak kırmaya çalışıldı, ilkokulda müfredata din dersi girdi. ne var ki 1950 seçimlerini kazanan demokrat parti 27 yıllık chp iktidarını sonlandırdı. yeni iktidarın ilk icraatlerinden biri ezanın tekrar arapça okutulması oldu. radyoda dini yayın ve mevlit yasağı kaldırıldı. bir nevi halkın o yöndeki taleplerine cevap verildi. başka bir dramatik iktidar değişikliğinin yine ana sebeplerinden biri dindir. 28 şubat süreci ile haklarının yendiğini düşünen; baş örtüsü yasağı, dini cemaatlere kontrolsüz baskı, dini eğitim haklarının engellenmesi gibi sebeplerden şikayetçi muhafazakar kesim 2002 seçimlerinde ak parti etrafında kümelenmiş böylece uzun bir aradan sonra islamcı bir parti tekrar iktidara gelmiştir. ak parti iktidarı da iktidara geldiği andan itibaren bu meselelerle ilgilenmiş; baş örtüsü soruna çözümü kavuşturulmuş, muhafazakar kesim üzerindeki baskı hafifletilmiştir. bu gelişmeler seçim sonuçlarında ak parti lehine olumlu yansımıştır. bugün yapılan siyasi bir araştırmada halkın %35,5’i kendini muhafazakar, %14,5’i ise dinci olarak kendi siyasi kimliğini tanımlamıştır. aynı araştırmada halkın yaklaşık %92’si kendini dindar olarak tutumunu belirtmiş bunlardan da %16,3’lük kesim “dinin gereklerine siyasal ve ideolojik olarak inanan biriyim” diye belirtmiştir. (turan & temizel, 2015). bir başka araştırmada, insanların %60 civarında bir kısmı bir siyasi partinin dini yönünün kendisi için önemli olduğunu belirtmiştir (eser, 2012).
    4.sonuç
    tüm bu bahsedilenler göstermiştir ki dünyanın pek çok ülkesinde, hele de türkiye gibi bir orta doğu ülkesinde din ve siyaset arasında derin bir bağ vardır ve din, pek çok dönemde türkiye’deki siyasal davranışları etkilemiş; iktidarları, liderleri, partileri, politikaları ve söylemleri belki doğrudan değil ama dolaylı bir şekilde kendine göre şekil almaya zorlamıştır. bunun izleri değindiğimiz ve ya değinmediğimiz bir çok seçimde görülmüştür.

    kaynakça:

    (tarih yok). wikiquote: https://tr.wikiquote.org/wiki/din adresinden alındı
    akkır, r. (2018). türkiye’de din-siyaset ilişkisi: halkların demokratik partisi (hdp) örneği. ığdır
    üniversitesi sosyal bilimler dergisi, 92-94.
    allouche, a. (2001). osmanlı-safevî ilişkileri – kökenleri ve gelişimi (s. 64). içinde
    anka yayınları.
    anadolu ajansı. (2017, mayıs 16). doğu avrupa'da dinin siyaset üzerindeki etkisi yüksek:
    https://www.aa.com.tr/…et-uzerindeki-etkisi-yuksek-
    /819139# adresinden alındı
    barlett, d., & steele, j. (2003). the oily americans. time.
    blainey, g. (2011). a short history of christianity. viking, 508.
    blainey, g. (2011). a short history of christianity. viking, 531.
    china family panel studies. (2016, 12 30). the cfps 2014 data:
    https://web.archive.org/…ss.edu.cn/cfps/en/ennews/c
    fpsnews/2016news/2016-12-30/307.html adresinden alındı
    david, p. (1967). the effectiveness of soviet anti-religious propaganda. 80-366.
    doom, r., & vlassenroot, k. (1999). kony's message: a new koine? the lord's resistance army in
    northern uganda. oxford journals / royal african society, 5-36.
    eaton, k. b. (2004). daily life in the soviet union. greenwood publishing group, 285-286.
    engelhardt, e. (1976). tanzimat (s. 22). içinde istanbul.
    eser, h. b. (2012). dinin siyasal davranışlar üzerindeki etkisi: antalya örnek olay
    araştırması. gazi üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi dergisi, 97-136.
    euronews. (2020, şubat 27). uygur türkleri için bm toplantısı öncesi '1 milyon imza' kampanyası:
    https://tr.euronews.com/…i-1-milyon-imza-kampanyasi adresinden alındı
    eyice, s. (1991). bâb-ı hümâyun. tdv islâm ansiklopedisi. içinde tdv islâm araştırmaları merkezi.
    financial times. (2012, ağustos 2). china bans religious activities in xinjiang :
    https://www.ft.com/…a304-00144feab49a#axzz24qlqjsqf
    adresinden alındı
    gibbs, d. (1987). does the ussr have a 'grand strategy'? reinterpreting the ınvasion of afghanistan.
    journal of peace research, 371-372.
    hablemitoğlu, n. (2004). yüzbinlerin sürgünü kırım’da türk soykırımı. istanbul: toplumsal dönüşüm
    yayınları.
    haldun, i. (1989). mukaddime, cilt:1 (s. 481). içinde meb yayınları.
    haldun, i. (2017). arapların devlet siyasetinden en uzak milletlerden olduklarına dair. mukaddime ı
    (s. 333-334). içinde istanbul: ilgi kültür sanat yayıncılık.
    haldun, i. (2017). dini davetin, devletin aslındaki asabiyet kuvvettine güç katacağına dair.
    mukaddime ı (s. 348-349). içinde istanbul: ilgi kültür sanat yayıncılık.
    janz, d. (1998). world christianity and marxism. oxford university press, 38-39.
    leiken, r., & brooke, s. (tarih yok). ılımlı müslüman kardeşler. dış ilişkiler dergisi.
    lewis, b. (1992). islam'ın siyasal dili (s. 70). içinde istanbul: rey yayıncılık.
    machiavelli, n. (2019). kilise prenslikleri üzerine. istanbul: can yayınları.
    marsh, c. (2011). religion and the state in russia and china: suppression, survival, and revival.
    continuum ınternational publishing group, 47.
    muller, f. (2004). ıntroduction to the science of religion. kessinger publishing, 136.
    nahaylo, b., & swoboda, v. (2015). soviet disunion: a history of the nationalities problem in the
    ussr (s. 144). içinde london.
    northrop, d. (2001). subaltern dialogues: subversion and resistance in soviet uzbek family law.
    slavic review, 115-139.
    özdemir, ç. (2016). muhafazakâr düşünce. islamda din ve siyaset ilişkisinin kökenlerine
    ortadoğu'daki pratik yansımalarıyla tarihsel bir bakış, 243-261.
    (2017). religion, ıpsos global trends. ıpsos.
    rhee, h. (2005). early christian literature : christ and culture in the second and third centuries .
    routledge, 159-161.
    (2010). special eurobarometer . bruxelles : european commission.
    şimşirgil, a. (2015). osmanlıların gazâ ve şehidlik anlayışı. keşkül dergisi, 81.
    (2010). the global religious landscape. washington: pew.
    the guardian. (2000, kasım 13). bin laden: the question facing the next us president:
    https://www.theguardian.com/…lddispatch.lukeharding adresinden
    alındı
    the washington post. (1980, ocak 12). ındia supports soviets' afghan position in u.n. debate:
    https://www.washingtonpost.com/…-9f95-ecda7285843c/ adresinden alındı
    turan, e., & temizel, m. (2015). din ve siyaset ilişkisi bağlamında oy verme: niğde
    bölgesinde bir araştırma. kastamonu üniversitesi iktisadi ve ilimler fakültesi dergisi, 86-
    98.
    urkunden des ægyptischen altertums ıv. (tarih yok).
    wilson, p. h. (2010). europe's tragedy: a new history of the thirty years war (s. 787). içinde london:
    penguin.
    worldwide adherents of all religions by six continental areas, mid-2002. (2007, mart 12).
    encyclopædia britannica: http://www.britannica.com/eb/table?tocid=9394911 adresinden
    alındı hak ile hükmet…” (lewis, 1992). halife unvanı din ve siyasetle ilgili bir mefhumdur.
hesabın var mı? giriş yap