• daha yüz yılını tamamlamamış ama tamamlamaya da yakın olan türk sineması'nın özellikle son 40 yılında hemen hemen her filmde küçük de olsa sisteme bir gönderme, yaşanılan sıkıntılardan bir şikayet, kinaye ve düzen eleştirisi vardı. mezuniyet tezimin de konusu olan bu başlığı belli başlı bir kaç filmle örneklendirmek isterim.

    ilk filmimiz 1978 yılında gösterime giren "kibar feyzo". bu filmde; ağalık düzeni ile kent yaşamı arasında kalan, daha sonra ağalık düzenine karşı safça ve komik bir şekilde isyan ederek tepkisini ortaya koyan feyzo'nun hikayesi anlatılır.
    ağalık düzeni de kent yaşantısı da aslında sistemin kendi öz çocuklarıdır ve sistemler kendi zıttını ortaya çıkararak meydana gelir. film, özellikle bu zıtlıktan etkilenen kırsal bölge insanlarının hem kentte hem de şehirde çektiği sıkıntıları ve acıları izleyiciye aktarır.

    ikinci filmimiz 1992 yılında gösterime giren "sürgün". film; inançları yüzünden durmadan sürgün edilen ve türlü türlü sıkıntıları çekmek zorunda kalan bir öğretmenin hikayesini anlatır. öğretmenin son görev yerinde köyün muhtarı kendisine musallat olur ve öğretmene çeşitli zorluklar çıkarır. öğretmen o kadar sıkıntıya ve sürgüne rağmen doğru bildiği yoldan vazgeçmez ve görevini yerine getirmekten geri çekilmez. öğretmenin bu cesareti ve kararlılığı sistem tarafından bastırılmış köy ahalisini de harekete geçirir.
    film;siyasal sistemin denetemini insanlar aracılığı ile gerçekleştirdiğini, uşaklık derecesine varacak kadar bireyleri kullandığını ve aslında derinlerde saklanan o asi duyguların ortaya çıkması için bir kıvılcıma ihtiyaç duyulduğunu izleyiciye aktarır.
    bulut aras ve erol taş'ın performansı üst düzeydedir. erol taş'ın bu filmde oynadığı karakter, sinemamızda iyi adam olarak oynadığı nadir rollerden biridir.

    üçüncü filmimiz ise 1995 yılında gösterime giren " bay e". bildik temalar ve klişelerden yola çıkarak doğaçlama çekilmiş izlenimi veren bay e, uçuk esprilerle argo ağırlıklı diyaloglarla sarıp sarmalanarak paketlenmiş bir parodi, ancak içerik bakımından aradaki kopukluklar yüzünden vasattan öteye gidemeyen bir film.
    medyanın mevcut sistemi nasıl kendi lehine kullandığı, hukuksal boşluklardan yararlanarak nasıl kâr elde ettiğini, kitlelerin zayıf yönlerini göz önüne alıp programlar ve haberler ile toplumda korkular meydana getirmek istediğini ve bu korkular sayesinde sistemleri nasıl yönlendirdiğini izleyiciye aktarır. kısacası film, sosyal ve siyasal boşluklardan yararlanan medyanın nasıl dördüncü güç haline geldiğini anlatır.

    sinemamızda daha bir çok filmde sosyal ve siyasal sistem eleştirisi vardır. bu konuda incelenmesi gereken yapıtlar epeyce fazladır ancak yazıyı uzatmanın da anlamı yok.
hesabın var mı? giriş yap