• efendim bizler şiiri bölme parçalama yoluna gitmişizdir, türk şiiri türkiye'den türklerden çıkan şiir anlamında olsa da biz bunu parçalamışız: bir zümreye aitse şiir halk şiiri, divan şiiri, tekke şiiri demişiz, bir konuya aitse de aşk şiiri, ayrılık şiiri, vatan şiiri, yalnızlık şiiri, veda şiiri (du hepsini sayma gözüm) demişiz. ancak bir çatı altında toplayıp turk şiiri demeyi unutmuşuz, sanki dünyada bizden başka şair yokmuş gibi. neyse ki turk şiirleri antolojisi mevcut.

    (ara: turk siiri)
  • genel anlamda; geleneksel türk şiiri ve batı etksinde gelişen türk şiiri olarak iki ana başlıkta incelenen şiirdir.
    geleneksel türk şiiri:
    islamiyet öncesi ve islamiyet sonrası olmak üzre ikiye ayrılır. islamiyet öncesi dönem anonimdir. yabancı etki yok denecek kadar azdır. dönemin en çok kullanılan şiir türü mani ve koşuktur.

    islamiyet sonrası dönem ise divan edebiyatı ve halk edebiyatı olarak iki koldan gelişmiştir.
    divan edebiyatı kolu arap - iran edebiyatı etkisiyle gelişen ve belirli kuralları olan, sanatlı söyleyişin hakim olduğu bir koldur. temel vezin aruz; temel nazım birimi ise beyit ve benttir. en çok kullanılan nazım şekilleri gazel, kaside, mesnevi, şarkı, terkib- i bend, terci- i bend, rubai, tuyuğ gibi şekillerdir.

    halk şiiri kolu ise kendi içerisinde üç koldan ilerlemiştir: dini - tasavvufi türk halk edebiyatı, anonim türk halk edebiyatı, aşık tarzı türk halk edebiyatı şeklinde. halk şiirinin - kalem şuara'larını saymazsak- temel ölçüsü hece'dir. kullanılan nazım birimi -bazı türküleri saymazsak- temelde dörtlüktür. şiirler çoğunlayın irticalen söylendiği için kullanılan kafiyeler genelde yarımdır. bu kolun temel nazım şekilleri koşma ve manidir. türler ise alanına göre güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt, ilahi, nefes vb.

    batı etkisinde gelişen türk şiiri: bu grubu tanzimatla başlatmak adettendir. (gerçi kimi araştırmacılara göre bu dönem türk- i basit gazelcilerle başlamıştır.) şiirde görülen şekil ve içerik serbestliği bu dönemin temel belirleyenidir. serbest müstezadla başlayan şekilsel yenilik daha sonra serbest düzenli nazım şekillerinden eşit düzenli ve serbest düzenli nazım şekillerinden karışık düzenli nazım şekilleriyle; sone, terza rima gibi batı edebiyatından alınan şekillerin kullanılmasıyla devam etti. ve bu gelişim en sonunda da gelip serbest şiire dayandı.
  • tayf

    başlangıçta kemal vardı
    ve türkçe bin yıldıza bölündü

    kırarak geliyordu hâşim
    merdivenini şiirin
    bakır ormanlarında

    hececiler.. hayatın kekemeleri..

    poyrazların prensi nâzım
    derdi günü mavi güneşler ekmekti
    kıpkısır bir bozkıra

    (sesiyle kar toplayan dıranas)

    terso bir ünlemdir gariban orhan

    oktay rifat ki
    katırtırnakları açan bir granitti
    denizin tuz heykeli

    metin eloğlu
    kendini yalnız ölürken gördü
    gıcırdatıp sessiz harflerini

    cemal süreya
    ince elçisi
    turunç sesli uçurum

    sonra st can şövalyesi geldi
    denizanalarından bir bayrakla
    çarparak ahtapotunu şiirin
    türkçe'nin gök-taşına

    erdal alova
  • okunmaya doyamayacak güzellikte şiirler içerdiği kadar, okunamayacak kadar karmaşık şiirleri de içerir. ben karmaşık diyorum da, siz boktan deyin mesela. aynı şey. boktan örneklerinin çokluğundan olacak, insanlar küskün biraz şiire. ancak aşkı, sevgiyi, kaçmayı ve kovalamayı o kadar güzel anlatan şiirleri var ki, insan okumayı bırakamıyor.

    yine de, birbirine benzeyen/nazire yapan şiirleri keşfetmek için bile, okuması zevkli. örnek verecek olursak:

    faruk nafiz çamlıbel - firari

    zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
    takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
    sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
    seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.

    necip fazık kısakürek - bekleyen

    sen kaçan bir ürkek ceylansın dağda,
    ben peşine düşmüş bir canavarım!
    istersen dünyayı cağır imdada;
    sen varsın dünyada bir de ben varım!

    hangisinin önce, hangisinin sonra yazıldığı konusunda bir fikrim yok. şahsi kanaatim bekleyen döver.
  • bitmiştir.
  • geleneğin diriltilmesiyle değil gelenekten faydalanilmasiyla bir yere gelebilecek, kendisini asabilecek şiirdir. ayrica, turk siiri konusunda menfi veya yeis dolu fikirler ileri sürmek yersizdir. bugün şiirimiz kesinlikle kötü durumda değildir, sağdan da soldan da bu isi ciddiyetle ifa eden suera mevcuttur.
  • "universiteden ayrilan ya da ayrilmak zorunda kalan bir ogretim gorevlisinin / elemaninin reklamcilik gibi aydin olmakla bagdastigi cok tartismali bir alanda calismaya riza gostermesi siiri yaralayan, siirin onemini ve degerini tanimayi onleyen bir ortami besler." ismet ozel - 1993. yillar gecse de hersey ayni! ya da yillar gectikce hersey kotuye gidiyor mu demeliyiz?

    siyasi nedenlerle universitelerden atilan hocalara bakip oh diyen insanlar nasil bir ortami besliyorlar acaba?
  • dünyanın en hüzünlü ve en naif şiiridir. bizim şairlerimiz batının ya da doğunun iz bırakan düşünür ve yazar takımından ileridir şiirde. çünkü onlar 2 işi bir arada yaparlar ve çoklardır sözümona. bizde şairlik kendi başına meslektir, parasızlıktır, yoksulluk ve hayatın içinde fazlasıyla karşılıksızlıktır. kısacası kendi başına adamlıktır. kimseye boyun eğmeden yüreğini avucunda sıkarak ölmektir... (yalnız ne cümle oldu yanı başımdaki. kendimden korktum bir lahza.) ilanihaye beni ölenlerin gövdesi hüzünlendirmiyor, şairlerin çürüyen elleri zoruna gidiyor insanın. herhangi bir örnek vermeyeceğim, tıpkı diye başlayan cümleleri ihtiyacı olan insanlar alsın. benim içun şairlerin çürüyen elleri yaşayanların yüreğinden kıymetli. düşün bak nasıl bir derinlik var az evvelki cümlede...
  • kaderi allah'ın takdiri olarak görmek, türklüğe mahsus bir şeydir. dünyada sadece türkler bunu bilir. bu kadar mübalağalı bir söz olur mu, diyeceksiniz. hayır. bakınız. ingilizce "accident" dediğimiz zaman neyi anlıyoruz? kaza. kaza nasıl bir kelime? kaza ne? kaza ve kader diyoruz değil mi? biz o milletiz ki başımıza gelen her şeyin allah'tan olduğunu peşin kabul etmişiz. kazaya uğradığımız zaman "allah'ın takdir ettiği şey oldu" demiş oluyoruz. ama elin gavuru "accident" diyor buna. onun için "olmaması gereken bir şey oldu." o, kendi hükmünü öne alıyor. " ben bunu istiyorum, allah'ın ne istediği umrumda değil." diyor, "accident" demekle. bizse, "kazaya uğradık, demek ki allah bunu takdir etmiş." diyoruz. bizim dilimiz bu; bu dille yazılan şiir, daha doğrusu bu şiirin ürettiği dili konuşuyoruz. bu şiirden gelen dili konuşuyoruz. türk şiirini yok edin, türk milleti diye bir şeyden söz edemezsiniz.

    ismet özel, çenebazlık, 5. baskı, tiyo
hesabın var mı? giriş yap