• 1985
    (bkz: election day) (bkz: flame)(bkz: el diablo)gibi manyaak otesı sharkıların toplandıgı album

    keep me ın the dark, goodbye is forever, missing, rose arcana, the promise, lady ice, uff ufff
  • duran duran'cilar arena sonrasi kozlarini paylasip ikiye bolunmusler, biri t rex tarafina sapip the power station olunca, digeri de japan'in izinden gidip arcadia'ya donusmustu.. bu album de, arcadia tarafindan gelen tek kizil otesi atagin mahsulu.. o zamanlar bir yerlerde "dd imzasi tasisa, en iyi albumleri olurdu, yazik" gibi seyler yazilmisti..

    degeri bilinmemis albumlerden, denemez.. malum posterior hayranlari zaten yalnız birakmamisti onlari ama o tayfadan cikmis en artistik islerden biri oldugu icin, rok camiasinca gozardi edildigi soylenebilir..

    bu arada david gilmour, herbie hancock ve sting* de albumun misafirlerindendi..
  • amiga icin algoritmik gul deseni uretme programi.. manyetik paketlerin birinde vardi.
  • (bkz: rose red)
  • 80'ler müziğinin zirve noktalarından biridir, son derece rafine bir albümdür. her bulduğunda tekrar bir kopyasını satın alan bağımlıları vardır - hayır, kendimden bilmiyorum ama böyle tipler tanıyorum.
  • piyasaya çıkışından 14 yıl sonra cdsini bulunca, kasedinin plağının varlığını kendime engel saymayıp satın almıştım.

    ömrümün sonuna dek sahip olmak istediğim albümdür.
  • ....all music guide describe ‘so red the rose` as “the best album duran never made”....

    1987 tarihli vhs sinin dvd si ile beraber, 2010 tarihli olarak yeniden piyasada: http://www.duranduran.com/wordpress/?p=16482

    2 cd 1 dvd yeppaaa
  • john ve andy taylor'lar 1985 te kendi başlarına power station üzerinden daha rock minvaline yonelince, (ha bu arada rock dediğimiz gene oldukça funky di ve o zamanlarda bir müzik dergisinde "modern metal" tanımını okumuştum, ki 90 larda modern metal kapsamına alınan gruplarında altyapılar funky'dir) geride kalan rhodes ve le bon yanlarına roger taylor 'ı da alarak 'işin' daha estetik kanadından havalanan arcadia yı oluştururlar.
    biraz zaman boşluğundan, biraz da o dönemdeki grup içi conflictlerden tepkiyle doğan arcadia nın yegane albümüdür, so red the rose. adı, albüm kapağı içeriğini yansıtmaktadır zaten. duran a göre çok daha arkaik, yer yer uzatılmış, melodik hatta ambient pasajlar barındıran bir çalışma çıkar karşımıza. aslında dönem düşünülünce duran duran nezdinde "new romantics" e bir veda albümüdür bu. aynen dd gibi japan takipçilerinin, mesela ultravox'un ya da kajagoogoo'nun (kajas adıyla) ilkel bir rock müziğine (ritm olarak) saplanıp silinmeleriyle, so red the rose dönemin müziğinin takipçilerinin kapılarına bırakılmış bir güldür.

    eh döneme göre tevellütümüz popüler olandan dümeni kırmana zamanına geldiği için bu albüm (kasetti o zamanlar, hem de yasal olduğu için güzel kapağı da vardı -siz o kaset kapakları ne değerliydi bilmezsiniz, hele içinde grup üyeleri vs yazıyorsa-)herneyse ne diyoduk evet o dönemde bizim geçirdiğimiz müzikal evrim neticesinde bu kaset raflarımızdaki yerini yiirmişti bir zaman sonra. ta ki zaman kulağımızı eğip bükene ve geçtiğimiz yazlarda bir pazar öğle vakti şans eseri bu albüme rastlayana kadar hakkını yemişizdir.

    tabii o dönemin popüler kültürüne duyduğumuz tepkiyle "parayı bastırıp tutmuşlar" gözüyle baktığımız eşlikçi kadrosu da inanılmazdır.
    mesela; carlos alomar(david bowie), andy mackay (roxy music), mark egan (pat metheney), david van tieghem (laurie anderson), steve jordan ve tabii the promise deki -her zamanki gibi- leziz gitarıla david gilmour. hayatımızın en cafcaflı döneminde sevdiğimiz için çabuk gümbürtüye gitti gerçi ama 2 yıl kadar önce fark ettim ki kapımın önündeki gül hala canlılığını koruyor.
  • the high kings şarkısı, sözleri de şöyle:

    come over the hills, my bonnie ırish lass
    come over the hills to your darling
    you choose the road, love, and ı'll make the vow
    and ı'll be your true love forever.

    red is the rose that in yonder garden grows
    fair is the lily of the valley
    clear is the water that flows from the boyne
    but my love is fairer than any.

    'twas down by killarney's green woods that we strayed
    when the moon and the stars they were shining
    the moon shone its rays on her locks of golden hair
    and she swore she'd be my love forever.

    ıt's not for the parting that my sister pains
    ıt's not for the grief of my mother
    'tis all for the loss of my bonny ırish lass
    that my heart is breaking forever.
  • tadı damakta bile değil, sürüp kaçtıkları dudaklarda kalmış grup.

    içinden oluştukları gruptan hiç bahsetmemek bile lazım bu başlıkta.
    öyle başka bir şey(di) ki bu...

    so red indeed
hesabın var mı? giriş yap