*

  • kara kaplı, yumuşak, kadife hissi veren ılık yaprakların sarımtırak kokusu insan zihninin en saklı kıvrımlarını nasıl da oryantalist motiflerle işliyor... kendini bilmeyenler okumasın derim.
  • çogu zaman aşıkların ruhunda bir şüphe bulunur. "acaba o beni gerçekten seviyor mu". hiç ruh kendine sormaz ama, "ben onu gerçekten seviyor muyum". düşünmek istemez ikincisini. birincisinden vakit bulamaması da diger bir sebeb. bu şüphe ile aşkı yürütmeye çalışmak akıntı ve kürek ilişkisinin zorlanmasına benzer. akışın tersine hareket etmektense ruhumuzun bizi yolladıgı saf sevgiden meded ummalı, artık şüphe içinde yaşamamalı.

    kimi kandırıyorsun! bu satırları yazarken bile egoma hakim olamıyor, taze ayrıldığım sevdiğimi yargılamaya "bana uygun değil, bana layık değil" gibi yorumlarda bulunmaya devam ediyorum. evet belkide gerçekten bana layık değildi. ama hangisinin layık olduğunu, ilişkiye başlamadan öğrenebileceğim ki. "once onu tanı" diyorsun öylemi. tanıyınca içinde aşkın heyecanı, beklentisi olmuyor ki. o zaman o bir di$i değil dost oluyor. işte yine bi birey için de iki insan...birbiri ile savaşıyorlar, birbirinin ölüm fermanlarını hazırlıyorlar. fakat galip sanırım belli. ne zaman egom ruhumu yenecek o zaman ölecegim.
  • cezmi ersöz tarafından yazılmış, okurken kahrolmamı sağlamış, ağlatan, ruh halini bozan, aşkı hatırlatan güzel kitap.kitabın arka kapak metni:
    "bir şizofrendim artık...yalanlar söylüyordum, hem sana hem de ona...kendimi tanıyamaz olmuştum.hangisi bendim?içimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde etmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın mıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır olduğu aşkına mahkum, ezilmiş, kapılarda bırakılmış, verdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip gelmeyen o sevdalı kadın mı?ikiside olmak istemiyordum.ama ikisindende vazgeçemiyordum.sanki biri olmazsa diğeri yıkılacak gibiydi.birbirinden nefret eden ve birbirinin varlığına tahammül edemeyen bu iki benlikle yalnız kaldığımda çıldıracak gibi oluyor, ağır ağır ruhumu öldürüyordum.artık yalnız kalmak dayanılmaz olmuştu benim için.seni göremediğim zamanlar ona gidiyor, onu göremediğim zamanlar sana sığınıyordum.içimdeki bu birbirinden aykırı iki kadın beni durmadan diplere çekiyordu....." şeklinde olan kitap.
  • kelimelerin altına bakıp okuduğum kitaplardan...
    "ben diye ne varsa gördüğün, işte o senin yokluğun"
    birini sözcüklerin anlamından daha çok sevdiyseniz acıtan kitaplardan...
    "birlikteydik, ama yalnızdık ve yalnızlıklarımız bize ait olmayan bir boşlukta, kendi başına umutsuzca büyüyordu"
    tekrar elime aldığımda, yine kanırtan kitaplardan...
    "seni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim"
    yoksa bende mi..? diye sorduran kitaplardan...
    "sevgili, öyle yanlış bir yerdi ki bu dünya, ben seni en çok karanlıkta kaldığım zamanlar özlüyorum"
  • bilmem kaçıncı baskısının piyasaya sürüldüğünü benim dahi artık takip edemediğim, ıskalanmaması gereken cezmi ersöz eserlerinden.
    "seninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum. öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... öyle birikmişsin ki içimde... seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. içime çektikçe çoğalıyorsun..."
  • sevgili sizofren askim,

    bugun nasılsın.daha iyisindir umarım yok yani en son bıraktığım da beni kesmeye çalışıyordun ama neyse hepsi geçecek tamam ruh hastasısın psikopatsın ama benim sevdiceğimsin.bu kalbimden temiz sayfayı senin için kirletiyorum nasıl ama hoş olmamış mı?

    kestane kebap acele cevap öpüyorum diyeceğim ama öpemem göz korkusu

    sevgilin necla

    yukarıda örneği verilen türde aşk mektuplarıdır bunlar.
  • seni sevmek, bu kentin tozlu,soluk ışıkları ruhumu ısıtırken,aynı gecenin yıldızları altında seni deliler gibi özlemekti. o geceyi de kollarında gecirebilmeye seni ikna edebilmek için saatlerce sokaklarda dolaşıp, barlarda,kahvelerde oturup eve dönüşünü beklemekti. bazen bu bekleyişlerin sonu, yorgun bedenimi sürükledigim evimde, o gece baska kadının yanında uyumana aglamak olurdu sabaha kadar. ertesi gün bir şizofrengibi, hiç bir şey olmamiş gibi tekrar seni sevmeye koyulurdum. şaşırırdın..

    çünkü seni sevmekdirenmekti sevgili..
  • çünkü bugunun insani, kimden korkuyorsa, kim ona yok ettigi kendisini hatırlatıyorsa, onu öldürmek ister sevgili.. safı, çıplağı, kusursuz seveni, kendisine yitirdigi insanliğini hatırlatanı öldürmek ister...
  • sevgiye en cok muhtac oldugumyıllardı ve ben o yıllarda hep can çekişen aşkları kurtarmaya çalıştım. ve belki de kendimce dünyanın en yoksul , en korunaksız insanıydım. içimde sanki dunyanın en büyük sızısı vardı. ve öyle kolayinaniyordum ki soylenen her şeye, içimdeki o en derin sızı kimsesiz bir sevda halinde akıyordu içime. kimsesiz ama derin bir sevda gibi..
  • evet, yalnızım,
    çünkü ne zaman aşka büyülensem, o çok eski korkum bana yaralı kendimi hatırlattı... ne zaman aşkla büyülensem aynı anda ayrılığın o korkunç hüznü kalbimi yaraladı.
    suç senin değil, benden af dileme sevgili.. suç, sana bunca haksızlık ettiğim halde beni herşeye rağmen seven o kanayan kalbinde.. suç, sana gelene kadar karşılıksız sevdiğim için beni bana düşman eden onca insanda...
hesabın var mı? giriş yap