second strike

• nükleer savaş stratejisi olarak soğuk savaş dönemini iyi tanımlayan bir kavramdır. a ülkesi ile r ülkesi hayvani düzeyde nükleer silahlara sahip, birbirine gıcık iki ülkedir. "herkes yeteri kadar silahlanırsa kimse kimseye saldırmaya cesaret edemez" düsturu ile a ya da r ülkesi bir diğerine saldırsa bile ilk vuruşta (first strike) karşı ülkeye verebileceği zarar sınırlıdır (eşşek kadar ülkeyi çaresiz bırakacak çapta bir saldırıyı kimse tek vuruşta çaktırmadan yapamaz sonuçta) ve dahası, karşı ülke kendi sınırları içerisinde ilk saldırıda müthiş hasar alsa bile diğer ülkelerdeki üsleri, 24 saat havada hazır uçuş yapan nükleer silahlı uçakları, uçak gemileri, nerede olduğu belli olmayan nükleer denizaltılarıyla öylesine bir ikincil vuruş gücüne sahiptir ki saldırıyı yapan ülke ilk anda başarılı olsa bile bu kontraatakta alacağı zarar ilerleyen zamanlardaki mevcudiyetini tehlikeye düşürecek kadar büyük olabilir. bu nedenle ne a ne de r ülkesi birbirine saldırmaya cesaret edemez fakat silahlanmaktan da geri duramaz. elbette bu silahlanma yarışının da bir maliyeti vardır ve zaman içerisinde biri ekonomik olarak göçer ve dünya tek kutuplu döneme geçer.^*
• (bkz: second strike capability)
• hasım ülkelerden her ikisi de buna haiz olmalı ki mutually assured destruction senaryosu ve rizikosu baki olsun
• “vurursunuz eyvallah da ölmezsem sıkıntı büyük” mottosunun uluslararası ilişkilerdeki karşılığıdır.