• sayilari oldukca fazla olan bu filmlerin cogu kas yapayim derken goz cikaran cinstentir.akla savasin o vahsetini gostermeyen savas karsiti film senaryolari getiren bu filmlerin en vurucu sahneleri patlayan bombalarla,otomatik tufek sesleriyle,delinen kasklarla ve parcalanan vucutlarla doludur.
    (bkz: testi kirilmadan)
    (bkz: elden ne gelir)
    (bkz: oldu bir kere)
  • bu filmlerin savaş karşıtı ol(a)madıkları fazlaca tartışılmıştır geçmişte de. bunu iyi anlayabilmek için sinemanın birşeyi nasıl anlattığına, yani dilbilimine bir miktar göz atmak gerekir; elbette bir de militarizmin kendi kültürünü nasıl kurduğuyla karşılaştırmalı okumak gerekir.

    çok bilindiği üzere, sinema kendi anlatımını özdeşleşme üzerine kurar. baş karakter zorlu deneyimlerden geçerken, seyirci kendini o karakter olarak varsayarak, kendi deneyimiymiş gibi yaşayarak, bir yapay yaşam yaşayan gözlemcidir denilebilir. başka bir yaklaşımla, seyirci, olayları seyreden bir röntgenci olarak da değerlendirilebilir. karakterin yaşadığı deneyimi izlerken kendini kaptırarak, aynen önümüzde bir adama araba çarptığında, kendimize çarptığında da neler olabileceğini düşünmemize benzer bir süreç yaşarız.

    peki savaş alanı seyirciye gösterildiğinde neler olur dersek; savaş alanı problemli bir bölgedir. o kadar problemli bir bölgedir ki, savaşmak zorunda olan kişi ve savaşılarak öldürülmesi gerekli kişi, bu şiddet ortamında, savaş olgusunun kendisiyle ilgili bir değerlendirme yapamaz. orada öldürmek yada ölmek söz konusu olabilir. bu anlamda orada ancak kahraman ya da mağdur olunabilir. bu ortamı izleyen bir seyirci de mağdur olmaktan korkabilir ancak. ama savaş karşıtı olmak yanıtını üretmesi için bir neden yoktur.

    savaş karşıtlığı ancak savaşın etkilerinin cephe gerisinde, yani gerçek hayatta olan etkileriyle anlaşılabilir. orada savaşa giden askerlerin nasıl bir oyunun kurbanı oldukları tartışılabilir; giderlerse başlarına neler gelebileceği, geri dönebilirlerse neler yaşayacakları sağlıklı olarak oradan görülebilir; gerçek hayatları, inançları, dünyaları oradan yargılanabilir. savaşın insanlar üzerindeki etkisi de, öncelikle, üzerine bomba düşmesiyle değil, yaşadıkları ekonomik çöküntüyle, kaybettikleri yakınlarıyla, hayatlarında yaşadıkları depremle anlaşılabilir.

    böyle bir zeminde; savaşın asker olmak zorunda kalan yada asker olmayı tercih eden kişilerin üzerindeki etkilerini göstermesi açısından "platoon" ve "rambo 1" filmleri karşılaştırıldığında, beklenenin tersine rambo 1 çok daha fazla karşı olabilmiştir. ama tarkovski*'nin ilk filmi ivan'ın çocukluğu ya da birdy (alan parker) çok çok daha iyi örnekler olabilmiştir.
  • the thin red line bu kategoriyi mükemmelleştirmiş örnektir, hem de seyirciyi hiç politik-ekonomik lakırdılara sokmadan.

    --- pek de bir spoiler şayılmayacak şey ---

    filmin hemen başında guadalcanal'ın yerlilerinin muhteşem bir tabiat manzarasının ortasında ellerini çırparak şarkı söyleyişlerini izlemek salondaki en salak adama bile filmin geri kalan 3 saat boyunca savaş ile derdinin ne olacağını anlatmıştı.

    --- hepiniz okuyun la ---
  • aman ryanlar ölmesin temalı filmlerdir.

    (bkz: er ryan'ı kurtarmak)
  • (bkz: idi i smotri)
  • (bkz: fury) *
  • (bkz: jarhead)

    (bakmayiniz: forrest gump)
hesabın var mı? giriş yap