sarı kurdelem sarı

• müzeyyen senar'dan dinlemesi çok zevkli olan bir tsm şarkısı.
• cemal süreya nın çocukluk/ilk genclik döneminde en çok sevdiği, en çok dinlediği şarkı. bir mektubunda karısı zuhal tekkanat a bahsetmiştir bu şarkıdan.
• mustafa sagyasar ile ozlesmis bir tsm sarkisi.
• malatyali fahri kayahan'in hicaz makamindaki sarkisidir
• müzeyyen senar'a saygı albümünde şebnem ferah'ın kendisine^* eşlik ettiği şarkı..
• (bkz: kurdela mi kurdale mi)
• içinde kabuklu yemişle beslenen bir adet esmer barındıran türkü..
• sarı kudelam 'ın şöhret kazandırdığı malatyalı fahri kayahan 'ın anılarından..
  
  sene 1937. atatürk dolmabahçe sarayı'nın denize bakan balkonunda sabah kahvesini içiyor. hava ılık, deniz buruşuksuz. bu bahar sabahında boşluktaymış gibi hafif ve ferah hissediyor insan kendini.
  yağız bir kayıkçı, kürekleri aheste aheste çekerek sarayın önünden geliyor. bu bahar havası, içindeki aşk ve hasret hislerini kımıldatmış. yanık yanık, hazin hazin bir şarkı okuyor;
  sarı kurdelam sarı
  dağlara saldım yari
  dağlar kurbanın olam
  tez gönder nazlı yari
  yandım hey vallah yandım esmerim
  ben esmeri badem ile fıstık ile beslerim..
  
  kayıkçının gür sesi sarayın penceresine doğru perde perde, dalga dalga yayılıyor.
  ve atatürk bu melankolik melodinin tesirinden kurtulamıyor. o gece safiye ayla' ya;
  - '' bu sabah'' diyor; '' balkonda kahve içerken bir sandalcının 'sarı kurdelam' diye tutturduğu şarkıyı dinledim, melodi çok hoşuma gitti.''
  ve bu şarkıyı o gece üç defa tekrar ettikten sonra selahaddin pınar 'a soruyor;
  - bu şarkının bestekârı kimdir?
  - fahri adında bir genç paşam.
  - o halde bestekârından da dinleyelim bu şarkıyı.
  fahri kayahan anlatıyor.
  '' 1937 senesi idi. o tarihte taksim bahçesinde çalışıyordum. gece seansımdan sonra cağaloğlu'ndaki pansiyonuma dönmüştüm. kapıya vurulan şiddetli darbelerle birden uyandım ve
  - kim o?
  diye seslendim. sert bir ses cevap verdi.
  -polis.. kapıyı aç
  saate baktım 2.5.. gecenin bu saatinde polisin kapıma dayanmasını icap ettiren ne suç işlemiştim. yoksa bir iftiraya mı kurban gidiyordum? bir anda zihnimden birçok kötü ihtimaller geçmişti. korku yüreğimi sardı. kapıyı açtım. bir polis: '' giyin benimle gel'' dedi. giyindim, polisi takip ettim. ısrarla soruyordum;
  - nereye götürüyorsunuz, suçum nedir benim?
  - cinayet işlemişsin, diye cevap verdi polis, vak'a yerinde tatbikat yapacağız.
  korktuğum başıma gelmişti. demek bir iftiraya uğramıştım.
  ''benim cinayetten falan haberim yok. iftira etmişler bana.'' diye inledim. polis bir anda beni motosikletin sepetine attı ve gaza bastı, artık ne etrafımı görebiliyor, ne de birşey düşünebiliyordum. motosiklet durduğu zaman polis elimden tutup yere aldı beni.
  - çok mu korktun? diye sırtımı okşadı ve ilave etti:
  - şaka yaptım. haydi bakalım, doğru atatürk'ün huzuruna, seni istemiş. hayırdır inşallah.-
  baktım. dolmabahçe sarayı'nın önündeyim.
  fahri kayahan atatürk' ün huzuruna giriyor, iki ellerine sarılıp öpüyor. kendisine saz heyeti arasında yer gösteriliyor. nubar tekyay, şükrü tunar, necati tokyay, selahattin pınar, safiye ayla da oradadır.
  masanın üzeri fındık, fıstık, badem doludur.
  '' haydi '' diyor atatürk, '' işte fıstık, işte badem. başla bakalım.''
  kayahan, şarkısı:
  '' ben esmeri badem ile fıtık ile beslerim'
  diye bitirince ata mırıldanıyor.
  '' ben olsam kaymakla beslerim ''
  
  ve böylece kıymetli sanatkâr o geceden itibaren onun mutad saz heyetine dahil oluyor..
  
  (kalan müzik, malatyalı fahri kayahan / sarı kurdela albümü'nden ..)
• bir de şebnem ferah'ın müzeyyen senar'a düet yaptığı versiyonu vardır ki bu şarkının, tadından yenmez.. şebo'nun sesinin ne tür müzik olursa olsun nasıl yakıştığının kanıtıdır..
• bir şarkı insanı en yorgun ve canı sıkkın olduğu zamanlarda bu kadar mı rahatlatır. şarkıyı duyar duymaz bir tebssüm oluverir mi o kadar yorgunluğa rağmen insanın yüzünde. beynin dinlenmesini sağlayan yüzde gülücükler oluşturuveren bir şarkıdır bu. müzeyyen senar'ın o muhteşem sesine hayranlığınızı arttırdıkça arttıran şarkıdır.