• "tütüncü" anlamına gelen duhanî ailesinin üyesi, başlarda suriyeli, sonralarda lübnan'a göçmüş bir hıristiyan cemaatine mensup, beyoğlu'nda ilk opera tiyatrosunu açan iki kardeş olan mikail ve yusuf nazım'ın yeğeni.

    babası meşhur naum paşa, osmanlı'nın lübnan mutasarrıflığı ve paris sefirliği görevlerinde bulunduğu için said naim, paris'in tiyatroları, operaları, dans salonları içerisinde altın devrini yaşadığı 1900'lerin başında büyümüş.

    babasının ölümüyle maddi sıkıntıya girmiş, bir fransız artistle evlenerek istanbul'a yerleşmiş. evleri babadan kalma, beyoğlu parmakkapı'da üzerinde fransızca "appartements naoum pacha" kazılı olan apartmanda yaşamış.

    1920'ler, 30'lar. turing kulüpte dergi yazılarını düzenliyor. tokatlıyan'da akşam yemeklerini yiyor, lebon pastanesi'nde tatlısını yerken oğullarının intiharıyla hayatı alt üst oluyor.
    eşi tası tarağı toplayıp sahne hayatlarına dönmek için said bey'i terk edip fransa'ya gider. said bey ise sanki kendisini cezalandırır gibi evini kiraya verip tavan arasında hücre gibi bir yerde ömrünü tüketir.

    said bey dairede çalışmaya devam ederken de 40 yıl boyunca sabahları 10'da kalkar, 11'de evden çıkar, şeker hastası olduğu için tünel'de kendisine özel perhiz yemekleri yapan muhallebicide ıspanaklı yemeğini yer. elinde "le figaro" ve "le canard enchaine" gazeteleri ile yürüyüşe çıkar. daireye geri döner. 16.30'da işten çıkar ve aynı muhallebicide yoğurttan oluşan akşam yemeğini yer. taksim'deki kuzenlerini ziyaret edip evine gider ve 21'de yatar.

    said bey, sabırla beklediği son anına kadar bu rutinini sürdürür. ve bu arada iki kitap yazar. ömrünün son zamanlarında artık haftada bir kaç gün işe gidebilir ve nihayet 1970'de beklediği ölüme yaklaşınca alman hastanesine yatırılmak ister. ve 2 gün sonra çok sevdiği ve kaybettiği, ardından kendini cezalandırdığı oğlu sadi'ye kavuşur. feriköy latin mezarlığına defnedilir.

    said bey bir istanbul, daha doğrusu beyoğlu âşığıdır. yâni pera aşığıdır. ilk kitabında dediği gibi "beyoğlu'nun adı pera iken" yazar kitaplarını. eski insanları, eski binaları anlatır.
    diğer kitabı ise "eski insanlar, eski evler."

    eski beyoğlu'yu merak edenlerin okuması gereken, içinde arşiv fotoğrafları da yer alan, said bey'in çok hoş ve samimi üslûbu ile mest olunacak kitaplar.

    beyoğlu'nun taşra istilâsına uğramadığı, tarihi binalarının ilk hallerini ihtiva ettiği, pastaneleri, kafeleri, sinema ve tiyatroları ile donanmış cadde-i kebir (istiklâl) hatıraları ile zengin bir hâfıza said naum duhanî.

    şimdi istiklâl'e gitse sanırım okumak için kullandığı monoklu gözüne sokar ve gözlerini kör ederdi, hücresine kapanır, cebine dizdiği altın,gümüş ve nikel dolmakalemlerinden biriyle derhal vasiyetini yazar ve oğlu sadi'nin yanına gitmek için acele ederdi.
    rahmet olsun.
    kendisine de cadde-i kebir'e de.
  • oğlunun ölümünden sonra hayatı yük gibi gören duhani'nin öldükten sonra notları arasında bulunan, beyteddin sarayı'nı gösteren 1940'lara ait bir lübnan pulunda el yazısıyla şu cümle yazmaktadır:

    "berbat ömrümün on yılı bu tarihsel çevrede geçti. ağustos 1892- ekim 1902"

    -altında da biraz daha insaflı olmaya çalışmış-

    "masum bir çocukluğun ve yetişkinliğin, kaygısız bir âsûdeliğin, mutluluğun ve görkemin, bir ön yılı."
hesabın var mı? giriş yap