• berlin yakınlarındaki bir toplama kampı. önce naziler, sonra da sovyetler kullanmış. şimdi açık hava müzesi gibi bir yer.
    nazilerin yahudiler'le birlikte daha kimleri (homoseksüeller, çingeneler, komünistler vs...) katlettiklerini ve bu işin ne kadar sistemli bir şekilde yürüdüğünü görebiliyoruz.
    ancak bizler için daha çarpıcı olabilecek unsurlar, nasyonal sosyalist döneme ait propoganda, sabıka ve istatiki / ilmi evrak.
    zira, ne yazık ki, günümüzde benzeri neşriyatı ülkemizde okuyor, sohbetlerde duyuyor, inkar edilemez hakikatler gibi tekrar ediyoruz.

    örnek vermek gerekirse:
    o dönemde almanyada eğitmili bir alman ailesinin ortalama 1.9 çocuğu varken, suç işlemiş çiftlerde bu sayı 4'e çıkabiliyormuş...
    (bkz: anladın sen onu)

    ayrica, ankara'daki alman casusu cicero'ya yapilan ödemedeki sahte banknotlar bu kamptaki yahudi kalpazanlarca düzenlenmiş.
    (bkz: 5 fingers)
  • almanya'nin oranienburg $ehrinde yer alir, berlin'e 30-40 km uzakliktadir. geni$ bir alana kuruludur, izmir fuarı kadar bir alani kapladigini soyleyebilirim hafiften sallayarak.

    bugun muze halindedir ve giri$ ucretsizdir. gozetleme kulelelerinin arasindan gecer, uzerinde arbeit macht frei yazan buyuk kapisina ula$irsiniz. i$kence odalari, onemli mahkumlar icin nispeten konforlu hucreler, toplu tuvaletler, uc katli ranzalarla daracik alanda 250 ki$iyi agirlayan uyuma odalari gibi noktalarin arasinda bol bol yazi$ma ve dokumana rastlarsiniz. toplama kampinin sadece insanlara i$kence edilip oldurulen bir yer degil, ayni zamanda muthi$ bir ticari hamle oldugunu farkedersiniz. o yillarda dunyayi saran buyuk ekonomik krizde alman bir saat firmasinin toplama kampina gonderdigi 1941 tarihli dilekcesinde "merhaba, sizlere yeterli malzemeyi gonderdik, bize 100bin kol saati uretip gonderirseniz seviniriz" yazar, 3 ay sonra ayni firmadan gelen te$ekkur mektubunda "urunler cok guzeldi, hepsini sattik, degerli ss subaylarimiza hediye olarak 19 adet altin kol saati gonderiyoruz, heil hitler!" metnini gorursunuz. buyuk ihtimalle cok du$uk bir ucrete toplama kampinda urettirilen saatleri firma normal fiyatlara bir yerlere pazarlami$ ki altin saatler falan geliyor-gidiyor.

    hastalanan bir mahkum icin toplama kampi doktorunun yazip imzaladigi "bu artik i$ goremez, oldurulmesinde sakinca yoktur" belgesi de carpicidir.

    polonya'daki auschwitz toplama kampiyla kar$ila$tirilamayacak kadar insani ve konforlu kaldigi soylenir bu kampin. 1935-45 arasindaki 10 yil boyunca yolu du$en 100bin mahkumun olduruldugu ya da kayboldugu belirtilir.
  • berlin'in 35 km kuzeyinde yer alan, hem naziler hem de sovyetler tarafından kullanılmış olan toplama kampı. giriş ücretsizdir, eğer imkan varsa arabayla gidilmesi tavsiye edilir. auschwitz kadar vurucu olmasa da oraya gidemeyenler için gidilip görülesi ders alınası bir yerdir.

    (bkz: arbeit macht frei)
  • berlin'den trenle ulaşılabilen toplama kampı. auschwitz'i görmedim evet ama hayatımda bu kadar rahatsız edici bir yer de görmedim. kampın girişi, kulübeler, çevresindeki duvarlar yeterince gerici iken müze kısmına geçiyorsun ve bu kadarı yetmiyormuş gibi binanın otomatik kapıları açılır açılmaz duvara yansıtılmış hitler resmi ve onun sesinden bir konuşması seni karşılıyor. daha sonra da kapkaranlık bir ortamda ışıklandırılmış vitrinlerin içerisinde siyah zemin üzerinde kampta kalan insanlara ait kişisel eşyalar, yazışmalar, vs sergileniyor. ülke almanya, aylardan kasım olunca saat akşamüstü 4'te kararan hava ise ortamın kasvetine kasvet katıyor. o kadar huzursuz oluyor ki insan; müzeyi hızlıca gezip, kamptan bir an önce ayrılmak istiyor.

    bu kampı gezdim gezeli yahudi temalı filmleri yüreğim kaldırmaz oldu..
  • kalpazanlığın darphane makuliyetinde vuku bulduğu toplama kampı. sadece markın değil, sterlinin ve amerikan dolarının da "üretildiği" bir para fabrikası.

    revirinin özellikle hepatit "deneyleri" için kazandığı kurumsal kimlik... bu deneyler için başka kamplardan getirtilen denekler ve bunların arşivleri.

    ana girişten devam edip en dip sol köşedeki gözetleme kulesine ulaştığınızda ve içeri girip, merdivenleri takip edip, kulaklıkları takıp oranienburglu insanların gözünden sachsenhausen deneyimini duyduğunuzda mevsimlerden muaf buz kesen vücut. bu kamp. bir iki sokak ötedeki kasabadan yıllarca saklanabilmiş dönümlerce yayılan bir kamp.

    bitişiğinde nazi subayı eğitim ve konaklama alanlarını da barındıran bir yer.

    düztaban bir yahudi tutsağın türlü biçimlerde saklamayı becerdiği taban desteği sayesinde "işe yaramaya" devam etmesi ve hayatta kalması.

    sonra berlin'e geri dönüş treni ve trenin üstünde gittiği o rayların tarihinin düğüm düğüm boğaza dizilmesi.

    gündelik yüzleşmeler memleketi almanya'nın, estetik ve rekonstrüktif cerrahiye teslim etmediği başka bir yara izi.
  • bunun alt katında kocaman bir mutfak vardır. mutfaktaki duvar resimleri bile insanın tüylerini diken diken eder. doğranan bir soğan ve doğranırken etrafına mutluluk saçan. rendelenen ve halinden çok memnun olan havuç gibi figürler. sanırım sonunuzun ne olacağını biliyorsunuz, zevk almaya bakın diye alttan alttan mesaj veriyorlardı. hakikaten hastalıklı bir zihinden çıkabilecek çizimlerdi.
  • babası çevredeki kamplardan birinde yıllarca esir kalmış 10 kişiyle birlikte firar edip sağ çıkmış 6 kişiden biri olan bir danimarkalı ve oğluyla köşe bucak araya araya bulduğumuz kamp.

    berlin hauptbahnhof'tan 5.5 euro karşılığı 45 dakikalık bir tren yolculuğuyla oranienburg kasabasına, oradan da 10 dakikalık bir aktarma ile sachsenhausen istasyonuna ulaşılabilir. ancak toplama kampı oranienburg ve sachsenhausen istasyonlarına eşit mesafede olduğundan oranienburg'da inip yerini öğrenerek yürümek mantıklı olacaktır, zira öteki türlü toplama kampının yerini gösteren en ufak bir tabela, işaret vs. göremezsiniz. bu durum akıllara her konuda her detayı düşünen almanların olay nazi dönemine gelince geçmişten utanarak bir toplama kampına tabelalarla turist çekmek istemediğini getirir.

    efendim bu kampla ilgili önemli bir detay; berlin'de yer alması sebebiyle tüm toplama kamplarının merkezi haline gelmiş olması ve savaşın sonunda almanlar doğuda gerilemeye başlarken almanya toprakları dışındaki toplama kamplarından tutsakların sachsenhausen'a getirilerek burada toplu katliamlara maruz bırakılmış olmasıdır.

    dönemin diğer pek çok kurumu gibi bu kamp da savaş sonunda suç delillerini yok etmek amacıyla yıkılmıştır ancak almanların üstün müzecilik ve tasnif yetenekleri sonucu daha sonra bir kısmı yeniden inşa edilerek son derece etkileyici bir alana çevrilmiştir. eğer siz de o dönemlere merak salmış, pek çok şey izleyip okumuşsanız attığınız her adımda bir dönem nazilerin yürüdüğü, sayısız insanlık suçunun işlendiği hüzün dolu bir yerde olduğunuzu iliklerinize kadar hissedersiniz.

    son olarak kampı gezmek isteyenler için söylemek istediğim bir kaç şey;

    1. çok büyük bir alan, tam anlamıyla gezmek için berlin'den git-gel en azından 5-6 saati gözden çıkarın.
    2. kesinlikle girişte dağıtılan audio guide'lardan alın.
    3. kamp alanının biraz dışında, güney yönüne doğru tüm toplama kamplarının denetlendiği nam-ı diğer "t-building" bulunmaktadır, es geçmeyin.
    4. kampın tarihi ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz çıkışta satılan "sachsenhausen concentration camp" (morsch&ley) kitabını tavsiye ederim.
  • berlin'in kuzeyinde bulunan bir nazi toplama kampı

    2014 ağustos ayının ortası, berlin duvarı ve çevresini gezdikten sonra akşama doğru hostele gitmek için bindiğim trenin beni, istasyonlarda durmaksızın kuzeye doğru götürdüğünü görünce, başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.yanlışlıkla bindiğim tren, şehirler arası bir trendi.birkaç durak sonra ineceğim diye kapı önünde durup, oturmamıştım bile. en sondaki raylardan tren ilerlerken, geride bıraktığımız istasyonlara baka baka yaslandığım yerde, yere çömeldim.başım ellerim arasında "nereye gidiyorum acaba?" diye düşünürken, çaresiz telefonumu açıp, haritadan gprs ile treni takip etmeye başladım.kuzeye oranienburg’a doğru gidiyorduk.

    biraz haritayı inceledikten sonra birden yüzümü bir gülümseme aldı. oranienburg sachsenhausen toplama kampı’na çok yakındı.tren oranienburg’a vardığında, sachsenhausen’a gitmek için aktarma yapmam gerekiyordu.görevli kontrolörün beni yönlendirmesinden sonra, eski ve küçük bir trene bindim.beyaz tenli sarışın almanların arasında numune gibi siyah saçlı, siyah sakallı bir ben vardım.trende ileriye doğru oturmak için ilerlerken üzerimde garip bakışlar hissettim.evet numune oluşumun da etkisi vardı ancak sonradan farkettim ki trenin içerisindeki biletmatiğin yanından öylece geçmişim.

    tren ineceğim durağa geldiğinde dışarı adımımı attım ancak istasyon, yani platform alçaktı.tıpkı filmlerdeki gibi... 2 basamaktan sonra yere indim.tren hareket ettiğinde istasyonda benden başka hiç kimsenin olmadığını farkettim.buraya istasyon bile denemezdi, zira yerler ot doluydu. taşların arasından çimler fırlayıp her yeri yemyeşil yapmıştı. yanımda sadece bir yol vardı ve etraf ormandı. ıssız bir yere gelmiştim ve hava kararmaya başlamıştı.telefonu açtım, nereye doğru gitmem gerektiğine bakıp, o yöne doğru yürümeye başladım.

    nihayetinde birkaç ev görmeye başlamıştım.etraf orman ve biraz ev... burası bir kasabaydı. tek tük insan görebiliyordum. üzerimde rahatsız edici bakışlar vardı. sapsarı almanların arasında bir alman olmadığım çok belliydi.hele de bu kasabada... bakışların sebebini anlayabiliyordum.köyünüzde sırt çantalı bir turist düşünün, sizin damın arkasındaki yoldan ormana doğru gidiyor. bizim köyde olsa; kimsin? kime bakmıştın? kime gidiyorsun? bir de bunun üstüne iki tarafında ortak bir dil bilmediğini düşünün. evet durum tam da buydu. kimdim? nereye gidiyordum? ne amaçla buradaydım? biri benimle konuşmaya çalışsa soruları cevapsız kalırdı.

    avrupa'da da olsa köylerde ikinci bir dili herkes bilmez. yol boyunca ilerledim. sağ karşı kaldırımda bir kız muhtemelen anneannesini(anneanne tipi vardı) tekerlekli sandalyede götürüyordu. başka da insan yoktu. yürüdüm yürüdüm... bir viyadükten geçerken aşağıda akarsuyun kenarında balık tutan bir adam gördüm. devam ettim yoluma.. yol bitmek bilmiyordu. asfalt kenarında, toprak bir bisiklet yolunda ilerliyordum. sık çam ağaçları, yerlerde kozalaklar ve çok garip bir koku... kampa ne zaman varacaktım ve ne zaman dönecektim? bir yandan dönmeyi düşünüyordum ancak yürümeye devam ettim. uzakta bir tabela gördüm. karar verdim, o tabelaya kadar yürüyüp geri dönecektim. tabelanın olduğu yere kadar yürüdüğümde aradığımı bulmuştum.

    "ölüm marşı! sachsenhausen toplama kampındaki esirler ss birlikleri tarafından ölüm yürüyüşüne zorlandı.bu yürüyüşte 6000 kişi öldü. "

    tabelada gördüğüm bu yazıdan sonra tarih zihnimde canlandı.bu orman, ağaçlar, çığlıklar, kurşun,esir, açlık, savaş, ölüm... ormanın derinlerine doğru giden bir yol tam da önümde duruyordu. yol ağzında bir araç bariyeri yanında da bir küçük tabela

    "girilmesi yasak bölge!"

    oysa bu tabela ve bariyerden başka hiçbir engel konmamıştı. ne bir duvar, ne de bir tel örgü... yabancı bir ülkenin, geçmişi çok kanlı ormanında bir başımaydım. sırt çantam, ben ve karşı konulamaz tarih merakım. olduğum yerde bir daire çizdim ve etrafıma baktım. kimse yoktu. daha fazla düşünmeden bariyerin yanından geçtim ve yürümeye başladım.

    git gide asfaltlı yoldan uzaklaşıyordum. yürüdükçe yürüdüm. binlerce ss askerinin ve savaş esirinin iz bıraktığı bu ormanda ağaçlar bile nizamiydi. ara ara ağaç sıralarının arasında boşluk olduğunu farkettim. her boşluktan sonra da, yere gömülü tıpkı mezar taşı gibi bir taş ve üstünde numaralar vardı. orman mıntıka şeklinde bölünmüştü. her mıntıkanın bir numarası vardı. bir an yürüdüğüm yerden sağa veya sola sapmayı düşündüm. geriye baktığımda yolu artık göremiyordum ve burada her yer birbirine benziyordu. bu düşüncemden vazgeçtim zira kaybolmak ayrı bir problem, nazilerin esirler için kurduğu eski bir mayına denk gelmek ise bambaşka bir problemdi. yürümeye devam ediyordum tam olarak aradığım kampın olduğu yer, yani bir kaç beton yapı.. yürürken savaş yıllarından kareler gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu. şu ağaçların arasından kaçmaya çalışan bir esir! onu kovalayan nazi askerleri.. "stopp! ıch werde dich erschießen! fangen!" birbirine selam veren nazi askerleri "heil hitler" .. kurşunlardan parçalanmış cesetler, kan ve ceset kokusunu bastırmaya çalışan ağaçlar, ailesi gözü önünde vurulanlar, bir arkadaşı, dostu, kardeşi.. beraberindeki çığlıklar...

    tüm bunları adeta yaşıyordum. kokuyu bile hissedebiliyordum. birden bir ses duydum. yürümeyi durdurdum. sesi tekrar bekledim. bir hınzır sesi olağanca şiddetiyle yükseliyordu. bu bana doğru yaklaştığının habercisiydi. en yakında tırmanacak bir ağaç bile yoktu. çam ağaçları tırmanmak için çok zor bir ağaçtı. geriye döndüm ve geldiğim yolu yürümeye başladım. sırt çantamla çok da hızlı koşamazdım. iyice ürpermiştim. nihayet asfalt yola kadar gelmiştim. tekrar geri dönsem ve o kampı görsem mi diye düşündüm, ancak batmak üzere olan güneş bana cevabımı vermişti. geri dönmeye başladım. bir ara çok güzel mavi renkli bir ev gördüm. fotoğraf makinemi çıkarıp çekmeye yeltendim ancak objektiften baktığımda, fotoğrafını çekeceğim evin perdesi aralanmış orta yaşlı bir alman bana bakıyordu. öylece.. fotoğrafı çekmeyip yoluma devam ettim. istasyona geldiğimde trenin ne zaman geçeceğini bilmiyordum. otobüs durağı gibi tek bir durak vardı ve eskiydi zaten. benden başka da kimse yoktu yine. yattım öylece durağa, bugün yaşadıklarımı ve bir daha buraya ne zaman geleceğimi düşünüyordum ve tabi rotamda bulunan sıradaki şehri... sachsenhausen mı? kimbilir belki bir gün...

    sachsenhausen'da ne olduğunu merak edenler için
  • berlin'e gidecek olanların 1 gününü ayırıp ziyaret etmesi gereken kamp.

    kamp berlin şehir merkezinden 40km uzaklıkta berlinden kalkan trenlerle yaklaşık 45 dakikada ulaşılabilir mesafede. tavsiyem kampın 12-15 euro karşılığında berlin içindeki şehir turları düzenleyen rehberlerle ziyaret edilmesi yönünde. bu, hem kamptaki görülecek birçok şeyi rehber eşliğinde öğrenme fırsatı veriyor, hem de hitler öncesi ve sonrası birçok tarihi bilgiyi öğrenme fırsatı veriyor. ha yok ben kendim giderim diyorsanız da girişte mutlaka 3 euro'ya audio guide lardan alıp o şekilde gezin.

    kamptan aklımda kalanlar,

    1. kampın girişinde bulunan şu an mutlu mesut yaşayan almanların evleri o dönem nazi subaylarının kaldığı evlermiş kamptan kaçmaya çalışan kişiler bunu bilmeden yemek yardımı için bu evlere sığınırmış fakat bu sayede tekrar kampa geri gönderilirmiş. böylelikle bu kamptan başarılı hiç bir kaçış yaşanmamış.
    2. kampa giriş ücretsiz. kampın giriş kapısında o meşhur arbeit macht frei yazısıyla karşılaşıyorsunuz.
    3. hergün 2 defa sayımın yapıldığı kampın orta yerinde 360 derece dönüp tüm kampa o şekilde bakın gözetleme kuleleri ve makinalı tüfeğin bulunduğu ana kule görüntüsü kampın nasıl bir anlayışla dizayn edildiğini gösteriyor.
    4. kamp, diğer tüm kampların yönetildiği merkezi kamp olarak kullanılmış. diğer kamplarda kullanılacak tüm gazlar, ilaçlar, iğneler burada bireyler üzerinde test edilip diğer kamplara gönderilmiş. patoloji labaratuvarı önemle gezilmeli.
hesabın var mı? giriş yap