• sac rengi denen seye clairvoyanceimizin “yok boyle bi$ii” demesinden daha dogal ne olabilir ki? sac rengi dedigin sey oehlik kavramlar siralamasina bile giremez, oylesine siradan bir sey. sacin rengi iste ayol! --deyip gecmeyiniz lutfen!

    durun –homo sapiens ile sinirlandirarak- hemencik bir tanim vereyim size:
    insanoglunun ideal olarak kafatasinin alnin ustunden enseye kadar olan kismini (iki kulagin arasindaki bolge oluyor bu) kaplayan deri parcasinda biten sac dedigimiz ve vucudun diger kisimlarindakilerden farkli olarak yogun ve gur olmasini diledigimiz killarin gozbebegimizden suzulup beynimizin “renk” tellerini titretme seklidir (ama ve renk koru olmadigimizi varsayiyoruz). cogunlukla beyaz, sari, kizil, kumral, kahverengi, siyah seklinde belirtilse de bunlarin binbir tonu olarak gerceklesir (bkz: kuaforlerdeki sac boyasi kataloglari), favorim bakir kizilidir (kime neyse?).

    peki sac rengi denen ve bu gune kadar sozlugumuzde bir basliga layik gorulmeyen seyin bir kimlik meselesi olabilecegini biliyor muydunuz? ay ilahi! tabii ki biliyordunuz! ama bilmezden geliyordunuz! soyle ki:

    (bkz: sac rengi) -> bu entrynin ayet numrarasina bakilirsa sonuc birazdan yok boyle bi$ii den 1’e terfi edecek (ufak bir memento tadi yakalama derdindeyim)
    (ara: sac ren*) burada asuman krause ve legolas bazli bazi sorunsallara rastgeliyoruz ama ciddi bir bulgu yok
    (ara: sarisin*) demeye korktum itiraf etmeliyim ki ama son zamanlarda gozume takilmis bir “kirli sari varos tonu” hafizamin sahillerine hasin dalgalar gibi vurup, her seferinde bir midyenin canini yakip duruyor biteviye… (devrik cumle ve uc nokta severlere selam ederim!)

    sac dedigimiz kestigimizde acimayan, bir grup olu protein yigintisindan baska bir sey olmayan bu tel tel nesne bizi oylesine ifade eden bir sey ki, nasil ifade edecegimi bilemiyorum. sadece bu satirlari okuyanlari bir dakikaligina gozlerini kapatip saclarini dusunmeye davet edebiliyorum. saclariniz kivirciksa duz, duzse kivricik olsa? kumralsa kizil, kizilsa patlican moru, siyahsa beyaz olsa? saclari dokuldukce bunalima giren, erkekliklerini (ya da bunu ispat edebilecekleri kadin vucutlarini fethetme firsatlarini?) yitireceklerini dusunen erkekler mi dersiniz, saclarini kisacik kestirdigi icin insanlarin gozunde en iyi tanimla erkek fatma en abartisindan lezbiyene donuveren kadinlar mi dersiniz (ki burada ister istemez akla o henry’nin tarakli cep saatli noel hediyesi hikayesi geliyor). sac bu, bakin pek cok filmde –nedense hep de kadin karakterin (cogunlukla olmak istemedigi ama olmak zorunda oldugu kisiye) donusmesini simgelemek icin sac kullanilir. aklima hemen gelen ornekler bourne identity’de marie’nin saclarinin kesilmesi, mulholland drive’da rita’nin perugu ve (bkz: kezban pariste/@a lifetime of type ii errors)da bahsedilen kezban’in sac devrimi.

    sac rengine gelince: irk denen, millet denen ve gunumuzde hala onemini koruyan kategorilerin tanimlarindan biridir sac rengi. hitler ekibi karsilarina oturanlarin saclarini elindeki sac tonu ornekleriyle karsilastirarak onlarin “ne” olduguna karar vermis mesela, bu gibi birkac olcum bicimle gaz odasinda sonlanacak yolculuga cikmis bazilari. sari saclarindan dolayi “aptal” yerine konup de get denilen bazilari icin hollywood filmler yaparken **, en gec her ay bir kere dip boyasi yaptirmak uzere kuafore yollanmayi goze alarak sarisinlasmis digerleri (esmer/kumrallarin sarisinlasma motifleri tartismasina girmeyecegim bile!). buket uzuner’in bir kitabindan hatirliyorum, iskandinav ulkelerinde koyu renkli saclara direk onyargi varmis, kendileri hep sari sari olduklari icin “bizden degiller” yaftalamasi kolay oldugu icin olsa gerek. isvec’te yasayan komur renkli, kivir kivir saclara sahip bir arkadasimin, hastasi oldugum bu saclari yuzunden ters bakislar yedigini dusunmek koyuyor bana (o umursamiyor pek). sac renginin ozel olmasinin sebebi ise kategorilenmemizde bu kadar onemli olmasina ragmen deri rengine, boya posa, goz yapisina ve kategorilenmenin diger fiziksel unsurlarina nazran daha kolayca degistirilebilmesi. sirf sac rengiyle kategorilensek istedigimiz kategoriye girebilirdik yani, ayda bir kere kuafore giderek hepimiz elf, hepimiz zenci, hepimiz japon olabilirdik istersek. istemek ve olmak fiillerinin altini ciziyorum.

    ben kimlik derdiyle sac rengi konusunda aciktan koyuya gidenlerdenim. orta asya’nin koyu renkli sacli insanlarin arasinda yasarken “dillerini sikir sikir konusuyorum, bana kanimizin ayni kan oldugu ogretildi, ama aramizda bir engel var, saclarim!” deyip saclarima kina yaktim mesela. beni rus sanmasinlar, kendilerinden bilsinler <i>istiyordum</i>*, sac rengi bazli aidiyet deneyimin sonuclari pek ilginc oldu (buralari dutluk kalsin, o sonuclara da sira gelir bir gun elbet). sonra geri donunce o orta asya kizilligi sacimdan gitsin diye sacimi kestirdim defalarca. kendi rengine kavusmus saclarimi yuzume dokup avucladim bir gece: ellerimin arasindaki bu fonsuz, boyasiz, kinasiz, kendi halinde saclar tamamen benimdi, bendi. kendi yurdumda turist, yaban ellerde slav sanilma sebebimdi, ne kapilar acar, ne kapilari suratima kapar bilinmez ama yapmacik degil kendimdi. komur karasi olsalar, bakir kizili olsalar, platin sarisi olsalar belki daha guzel, daha dikkat cekici, daha su, daha bu olurdum ama daha ben olmazdim. ille de tarihi ve manevi anlam yuklenmesi gerekiyorsa: o renk benim rahmetli anneannemden kalan mirasim! su veya bu sebeple kendilerini asip baska bir sey olmaya calisanlara lafim yok, sadece ele gune karsi sadece ve sadece kendi olmak isteyen bendeniz sacinin renginin de bu “kendim” denen seyin bir parcasi oldugunu anlamis bulunuyor, bunun serefine de sac rengini sozluk databaseine kazandirasi geldi.

    simdi biri cikar da sozlukculerin aslinda demek istediklerine "sac rengi icin "kendi yurdumda turist, yaban ellerde slav sanilma sebebimdi," diyen bu hatun yazar mesaj lambasini yakmanizi bekliyor" gibi bir sey yazarsa hic usenmem arar bulur koyu sac renkliyse bir kilo oksijenli suyu, acik sac renkliyse bir kilo murekkebi kafasindan asagi boca ediveririm.
  • şüphesiz ki doğalının insana en fazla yakıştığı renktir.
  • insanda kimi zaman yersiz bir şımarıklığa sebep olur. bu sabah kuaförde kadının teki "ayyy ahmet ben de bu saç renginden istiyorum" dediğinde ahmetciğimin dönüp de "onun kendi saç rengi, deneriz ama böyle durmaz sende" demesinin ardından kadının gözlerinde oluşan hayal kırıklığı yersiz bir gurur yarattı. öylece saçımı başımı sallaya sallaya geldim işyerine:)
  • saç boyatırken rengi seçmek önemli bi süreç ve tabi bi sonraki aşama olarak boyadan sonra ortaya çıkan renk de daha da bi önemli. üst üste aynı rengi boyatsanız bile sonuç aynı renk olmuyor işte bi şekilde. saçınızı boyayan, boyayı hazırlayan kuaför bi etken sonuçta. ama bunların yanında saç yapınız, saçınızda daha evvelden bi kimyasal olup olmadığı da önemli bi faktör.

    renk seçiminde - bazı kişiler karar vermekte zorlansa da - herkesin kendine yakıştırdığı bi renk oluyor elbet. ten renginiz ve kaş renginiz önemli bi faktör renk seçiminde. çünkü kaşlar direkt göze çarpıyor ister istemez yüzde. ama bir de dün fark ettim ki göz rengi de gerçekten önemli bir faktörmüş. aynı ten renginde olan iki kişide, aynı saç rengi çok farklı durabiliyor. en büyük sebep ise göz rengi gördüğüm kadarı ile. burdan özellikle gözleri kahverengi tonlarında olan sözlük kızlarına önerim, saç renginizi bir kez de göz renginize yakın bir renkten deneyin, sonuçtan pişman olmayacağınızı garanti edebilirim.
  • gerçekten ortamda kafa sikme rekorunu elinde bulunduran bir mevzu. yeter ulan, bize ne sizin saçınınızın renginden olmadıysa olmadı, vardır bunun bir çözümü.

    derhal en yakın kuaföre gidin, kafamı sikmeyi bırakın.
  • eskilerde üç beş tonun dışına çıkılmayan, günümüzde bitkiseldi, kimyasaldı derken gökkuşağını sollayan renklerdir.

    "değişiklik olsun istiyorum" diyerek boya kutularına yönelmektir.

    kadınların farkedilmek, ayrılık, aldatma gibi süreçlerden sonra saç rengini değiştirdiği noktasında genel bir yargı var. tüm genellemeler gerçeği yansıtmaz pek tabi.
    saç rengini değiştirmenin erkeği, bayanı yok. herkes uyguluyor dönem dönem.
    "sana hiç yakışmamış, tenini soluk göstermiş" diyecek tipler de illaki var ve hazır bekliyordur.
  • olur da bunu can sıkıntısı, merak, artan beyazlar vs nedenleriyle degistirmek isterseniz ama istediginiz renk/ renkler yakısır mı endisesi tasıyorsanız kolayı var:

    akıllı telefonlara yuklenebilecek loreal style my hair uygulamasıyla bu is gayet kolay. yurt dısında bu uygulama bedava ama turkiye'de bilemiyorum*.

    3 boyutlu sekilde saç renginizi degistirip ona gore kuafore gidebilir ya da paket boya alabilirsiniz. photoshop’la ugrasmak zorunda degilsiniz; uygulama rofle, golge vs seçeneklerini de gayet gerçege yakın sekilde gosteriyor. fotografınızı çekip insanlarla paylasabilirsiniz de. hatta oyun olsun diye ya da sevgilinizi korkutmak için de indirebilirsiniz. gayet eglenceli.
  • ocak ayında sarı, şubatta mor ve şimdi de mavi.
  • saç rengim değişince ben de değişirim sandım. ama gözlerimdeki anlamın gücü öyle ağır bastı ki, aynada hiçbir değişiklik göremedim. görebildiğim tek şey, gözlerim.

    hiçbir saç rengi kâr etmiyor.

    insanlar “o renk çok yakışmış, bu renk çok açmış, vs” diyor. bense, her kostümünü çıkarıp astıktan sonra keten robuna bürünen bir sahil sakini gibiyim.

    saç rengimi görenler, gözlerimi göremedi. ben görünmemek için saç rengi değiştirmişim. yalnız kalmak için.

    ateş kırmızısıyken, yakmaktan korktum. o yüzden kimse yanmadı.

    yeşilken, devrim istedim. devrildim.

    pembeyken, sevgi dedim. roller verildi.

    maviyken, konuşmak istedim. boğazım ağrıdı.

    platinken, herkes gibi olmak istedim. olamadım.
hesabın var mı? giriş yap