• -sokaklar nasil cehennem..?
    -her zamanki gibi sisli, puslu ve esrarengiz..

    (bkz: oehh)
  • kursat alniacik ceyhun emre rolünde iken bu dizi doruk noktasına ulaştı, daha sonra onun kadar başarılı bir kötü adam bulunamadı... gizemli satranç oynayan kötü adam tiplemelerine sığınıldı, hatta bir ara sedat yalçın'ın hipnoz altında kötü adam olmasına kadar düştü...
  • buketin * soyledigi 'ayrilik dedigin kavusmanin son anindan baska nedir ki?' sozuyle beyinlere kazinan, ugur polatin da kotu adam olarak kisa bir sure dahil oldugu izledigim en guzel turk dizisi
  • ses tonuna ve karizmasına hasta oldugum dokusal oyuncu ugur polatla daha bi heyecanlı anlar yasatan atv filmi olarak hala aklımdadır...bide anibal rolunu oynayan abimizide unutmamak lazım derim..adını unuttum o ayrı konu..atv bu diziden sonra elle tutulur bi ¢alı$ma sergileyemedi..fasulyeden yapımlarla devam ediolar...(bkz: nereye kadar)
  • anoninoyyy anoninoyy anoninoyy yoyyy! şeklinde devam eden jenerik müziği olan kaliteli dizi
  • (bir cinayeti araştırırken)
    cehennem- bizim suçluları falan izlediğimiz yok. biz sadece hayatın yitik anlarının peşinden umutsuzca koşuyoruz...
  • su siralar atv de tekrari yayinlanan dizi. bu dizide illaki her bölümde insanlar deniz kenarinda yurur, biri digerine sen martilari bilir misin diye sorar, tüm sokaklar sisli ya da puslu, şehir insanlari da yitiktir, ya da yerine göre kaybolmuş, sessizlik anlari da mutlaka sessizligim konusmak istemediklerimdir seklinde baglanir.
  • doğramacılıkla uğraşan baba karakterinin iş yeri çaycı dükkanı gibi. her dakika birilerine çay sipariş ediliyor. ortada takılan veletler paso çay taşıyor. sıcak ve evveliyatı olan karakterler yaratmak uğruna, gözlere "çay" teması sokulmuş. tabi ki çaylar yudumlanırken cereyan eden muhabbet tüm doğallığı yiyip bitiriyor.
    -nasılsın usta?
    -yağmurdaki bir kuru yaprak gibi, yorgun, parçalanmaya yüz tutmuş ama ferah...
    -usta ambulans çağırayım mı?
    -bu arada sen kimsin be? ben kime felsefe yapıyorum?
    -usta ben kapı siparişi için gelmiştim de, hani...
  • ilk bölümleri şaşılası derece de güzel ve kaliteli olan son bölümlere doğru felsefi kaygılar yüzünden boka saran ama o haliyle bile en kaliteli türk dizisi olmayı sürdüren yapım.
    bazı yerlerinde öyle bir cümle atar ki önünüze senarist ne dizi kalır, ne cehennem ne de dünyalar güzeli buket. siz bu cümleyi sindirmeye çalışırken bir bakarsınız dizi bitmiş.
    sokaktan geçen çocuğun bile aristo ya taş çıkarabileceği bir yapımdı bu.
  • gelin bir hatirlayalim kimler vardi, olaylar nasil gelişti, hafizamiz yettiğince, yetmezse de martilara sorariz buket onlar herşeyi görüyorlar. evet cehennem.
    dizi başladiğinda sedat yalçın, mehmet aslantuğ tarafindan oynanan, atv televizyonuna sicak saatler isimli programi hazirlayan acar bir muhabirdir. lakin programin reytingleri pek iyi değildir (nasil iyi değildir ben de onu anlamadim, zira bunlar her hafta bir bomba olayi ortaya çikarirlar) herneyse, kanal yönetimi de der ki sedat ve programi yapan takima, size bir kan değişikliği lazim, yaniniza güzel bir civir verelim, reytinginiz artsin. çekirdekten yetişme haberciler bunu istemese de, ellerinden birşey gelmez ve buket hazal - ki kendisi mehmet aslantuğ'un aktüel eşidir - programa katilir. ilk başlarda sedat yalçin kendi yükseltemediği reytinglerin garezi ile buket hanima saldirsa da, zamanla aralari şeker gibi olur, televizyon başindaki orta yaşli seyircilerin de ağzi kulaklarina varir...
hesabın var mı? giriş yap