rıza polat akkoyunlu
-
annanemin babası,büyük dedem, uzun yıllar edebiyat ogretmenligi yapmış şair.
(bkz: baskentte koltuk meyhaneleri) -
hatay dortyol lu olan bi şair.guneylime mektuplar adlı bi şiir kitabı vardır.şiirlerinde guney (bkz: cukurova) temalarına deginir.bi donem adına dörtyolda şiir gecesi duzenlenirdi.cahit sıtkı nın meyhane arkadaslarındandır.
(bkz: nokta noktam) -
beni an
"son güllere baktıkça deşilsin eski yaran
eylül bahçelerinden her geçişte beni an.
yüklü dallar altında meyvalarla oyalan
eylül bahçelerinden her geçişte beni an.
sisli güz sabahları estikçe serin serin
seyre dal gözlerimi dalında mürdümlerin..
sararan mevsim gibi ah edip derin derin
eylül bahçelerinden her geçişte beni an! " -
kızım benim
"kızım benim!
acısı tatlılardan tatlı, sızım benim...
inan bana!
sana güzel, cici, yavru meleğim
daha ne demeli bilmiyorum.
oysa ki ben, seni senden daha çok seviyorum.
kısmet olur da bir gün kavuşursa birbirine
aynı dine iman eden yüreklerimiz
anlarsın bunu, anarsın.
cici, benim dudakları,
hayalinden daha körpe kızım.
içlenme!
evli olsam da yalnızım...
ben, anamdan böyle doğmuşum
aynı menbaadan içmekle kanmıyor dudaklarım.
a benim güzel kuşum...
bekleyeceğim seni
girsem bile yüz yaşıma.
fırtınalı bir gökyüzü olan başıma
gelip, konacağın güne dek.
ve... şayet,
daha önce çatlarsa sabır taşım
lacivert bir gece
ay, sarhoş olup suya düşünce
altın yaprakların uçuştuğu bir cenup güzü
eşelenmiş bir mangal gibi
pırıl pırılken gökyüzü
çalarım kapını.
açmazsan, benimle birlikte kaçmazsan
çekilen hançerimin boş kalacaktır kını.
ama sen, arkası al fistanlı
dağıstanlı bir çerkez kızı gibi
uyar da bana
atlarsan atıma
mesele yok.
o dem, bir tanem
baş koyup dizlerine
seni davet ederim bir yasak cennetinin
engin denizlerine...
uyarak ak köpüklü martıların
deniz çığlıklı sürülerine
açılırız bir tanem
bilinmez iklimlerin görünmez sahillerine.
orada sen
her ne istersen bulursun.
mesela
dalında narı
balında arı
körpe dudaklarında
tadılmamış günahların tadı
ve sonra
rıza polat'ı." -
anneme
"otuzbeş yıl ardından
yüzüme gülen anne
sırrını söyler misin
bu değişen bende ne
keder eli yakama
yapışmış bırakmıyor
gün bildiğim gün ama
isıtmıyor, yakmıyor
renkler mi başkalaştı
gördüklerim rüya mı
söyle, kimler paylaştı
masaldaki dünyamı " -
başkentte koltuk meyhaneleri
salih taşan'a
-i-
işte böyle kardeşim,
işte böyle salih,
akşamlar olmaya görsün,
buğusu üstünde bir somun gibi tütmiye başlar,
gözümde arkadaşlar,
gözümde bu dertli kent'in en dertli yeri;
koltuk meyhaneleri!...
bağlasalar duramam salih,
iple çekerim paydos zilinin çalmasını...
boşsa cebim,
daktilo kızlardan borç alıp "derdalan" parasını,
herkesten önce ben düşerim o yere,
o yerdeki köşeme,
yumulurum şişeme...
alışılmış bir düzendir bu bozulmaz,
daha ilk bardakta bir sökündür başlar,
her günkü arkadaşlar
işe küskün,
cebe dargın,
yorgun argın
boyverirler şöyle bir bir!
gene en başta mehmet ispir,
arkasından zavrak ismail'le postacı kemal,
hüzzam hayri, teğmen ali, emekli nedim...
derken efendim,
gözlerinde gülüşlerin en tatlısı, koltuğunda ney,
hey gidi dünya hey!...
o herkesin bildiği eski spiker:
doğan ülker'...
-ii-
bu yerlerde harcadım salih, işte bu yerlerde,
o pırlanta gençliğin neyse bütün varını...
düşünmedim yarını,
düşünmedim,
karların böyle birdenbire bastırıp, birdenbire yağacağını
ve bu yerlerin bizi,
alınterimizi
sağmal bir inek gibi sağacağını,
düşünmedim kardeşim, düşünmedim...
sararan yapraklarıyla geliverdi güz,
uçtu gençlik, çatladı nar!
örtük bütün kapılar!
gayrı elden ne gelir?
olan oldu biten bitti...
orhan'la cahit bile bu uğurda gitti!.
bu uğurda gitti macar mustafayla kerim renda
sebzeci ali, eskici ramo, tornacı hikmet, balıkçı haydar...
ne o gözlerinmi doldu!
ayıplama be salih.
ayıplama be kardeşim!
benim de işte şurada,
şuracıkta, şu kıllı göğsüm altında,
kaynayan bir yerim var!...
ama kimse bilmez!
kimse bilmez kardeşim nasıl bir insan olduğumu
kimse bilmez...
-iii-
dün yine ay başıydı,
olmaz olsun,
delik geniş, yama dar!
gözlerimin önünden geçtiler şöyle bir bir,
asık suratlı alacaklılar!...
utancımdan uğrayamadım semtine kasapla manavın
geçemedim dükkanı önünden bakkal mustafa'nın...
ağlamaklı bir ah çekip yürekten.
suçlu bir insan gibi saklanıp gizlenerekten
gittim işime!.
biliyorum salih, biliyorum,
küfretmişlerdir gene, gelmişime, geçmişime!
ama neylersin,
ne söylersin?
bu ay da veremedim ev kirasını,
ve bu sabah tutuşturup eline beş on kuruşluk yol parasını,
"seni annen istiyormuş" dedim,
el kızını sepetledim!
ben böyle olacak adam mıydım, böyle olacak adam mı salih?
neyleyim tutmadı elimden talih...
"kader böyle imiş ne söylesem boş!..."
içsem şaraptan,
içmesem ıstıraptan,
sarhoşum salih, sarhoş -
bende kalan mektuplar 1
"sen ey
yirmi dört baharımın en güzel süsü
sen ey
mutlu günlerimin mutlu türküsü
sen ey
ilk yaz akşamları kadar güzel çocuk
sen ey
altın gözlerinin hisli dünyasında
ölümsüz bir yolculuk yaratan
sen ey
çıplak bir hançer gibi boylu boyunca
gönlümde yatan
sen ey
her şeyim olan herşey:
son mektubunda
söz verdin, tut diyorsun
unuttum, unut diyorsun...
unutmak mı?
ne mümkün seni unutmak...
güneş tekrar doğmayı unutabilirmi hiç?
gönül ferman dinler söz tutabilirmi hiç?
sen ey
yirmidört baharımın en güzel süsü,
sen ey
mutlu günlerimin mutlu türküsü,
sen ey
her şeyim olan her şey.... " -
bende kalan mektuplar 2
"dün bir dosttan
uzun bir mektup aldım.
beni anlatmış sana,
ve sen ona,
"unuttum artık onu!" demişsin.
hem bu sözü gülerek
medar-ı iftiharla söylemişsin
unutamazsın!
nokta noktam
unutamazsın!
çünkü inan,
unutmak için,
önce unutulmak gerek,
oysaki sen,
hala bende esen,
eski kavak yelisin.
unutamazsın..
kan değil, tüküremezsin,
ruj değil,
silemezsin,
dişi dudaklarına, dişlerimle yazdığım,
dört heceli adı..
unutamazsın..
seninle biz,
hala bir kabukta,
iki badem içi gibiyiz.
baharsın,
kokacaksın..
güneşsin yakacaksın,
sabah yatağım kadar rüya dolu.
sabah yatağım kadar sıcaksın..
unutamam,
unutamazsın
şimdilik bu kadar..
öbür mektuba,
daha diyeceklerim var.
gücenme sakın,
darılma bana,
ankara günlerinin bem beyaz ufkundan,
binlerce selam
sana..." -
bende kalan mektuplar 3
"bahar başladı, nokta noktam,
ankarada bahar...
veriminde toprak ana,
aylar var ki sana,
tek satır yazamadım.
oysaki, şimdi mevsim bahar,
ötüşlerde adın,
kokuşlarda tadın
var.
artık yazmalıyım...
takvime baktım bu sabah,
ayrılalı, beş ay olmuş,
düşün ki nokta noktam.
beş ay denilen nesne tam,
yüz elli gün eder..
bunca uzun bir ayrılıksa,
insanı her şeye küskün eder...
inan bana nokta noktam,
inan bana...
dargınlığım herkese,
ve tek hasretim sana.
düşünüyorum,
hava keskin kokularla dolu,
düşünüyorum,
" aşıklar pazarı " na çıkan yolu
düşünüyorum,
bu yolun sağında yükselen,
her geçişte penceresinden,
tebessümler gelen,
bahçesinde iri
kayısı gülleri
açan evi...
düşünüyorum,
bir türlü gelmiyor,
düşüncelerin ardı:
ablan yanımda çorapsız gezer,
baş örtüsüz annen,
benden,
kaçardı! ..
düşünüyorum:
bu mevsimde baban,
bir yerine iki şişe içerdi.
miyoplaşınca gözleri,
" şair! iç be oğlum,
bahar dişidir, doğurur... " derdi.
bahar başladı nokta noktam,
ankarada bahar,
gönül ufkumda yağmur bulutları;
cennet olsa da artık,
sevmiyorum, sevemiyorum,
sensiz baharı.." -
bende kalan mektuplar 4
"bu gece yılbaşı,
başkente kar yağıyor, nokta noktam,
başkente kar.
ve tütüyor gözlerimde,
küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar..
başkente kar yağıyor,
başkente kar...
bu gece yılbaşı,
bilirsin ki nokta noktam,
yılbaşlarında hesaplanır
çoğu zaman,
insanların yaşı! .
bu gece yılbaşı.
tokmaklarında yirmi dört hece,
eğilip üstüme sessizce,
şehrin kule saati
bilirimsin nokta noktam,
bilirmisin ne dedi:
"şair! kutlu olsun, yaş otuz yedi..."
ve bir el, saçlarından tutarak kalbimi,
sana kadar sürükledi...
bu gece yılbaşı,
başkent ayakta,
çalınan tuna dalgalar dır komşu plakta.
nede kıvrak bu vals havası...
başladı gönlümün yine,
on yıl evvelki kanaması.
ne günlerdi o günler, cancağızım,
ne günler..
sen on yedisinde,
sevgilerin sisinde
başı duman duman bir kız.
ben,
yirmi dört üstünde,
gönlü her güzelle nişanlı,
öylesine bir şair,
öylesine bir delikanlı.
ne de çabuk geçti zaman,
hey gidi dünya hey...
bu gece yılbaşı,
dışarıda kar yağıyor,
dışarıda kar.
ve tütüyor gözlerimde,
küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar:
köşede bir kırlent,
kırlentte bir resim,
resimde bir mevsim
bartında bahar..
elimle yapmışım:
asma köprüsünde kocaman deresi.
sağda lise,
solda,
"çakırbeyler" in elma bahçesi
derede bir kayık,
kürekde sen,
dümende ben,
hava berrak,
hava temiz,
ve sularda sarmaşan gölgemiz..
bu gece yılbaşı,
başkent ayakta.
çalınan (tuna dalgaları) değildir artık
komşu pikapta.
gönlüm bu diyardan çok çok uzakta...
dışarıda kar yağıyor,
dışarıda kar
ve tütüyor gözlerimde,
küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar.."
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap