• annanemin babası,büyük dedem, uzun yıllar edebiyat ogretmenligi yapmış şair.

    (bkz: baskentte koltuk meyhaneleri)
  • hatay dortyol lu olan bi şair.guneylime mektuplar adlı bi şiir kitabı vardır.şiirlerinde guney (bkz: cukurova) temalarına deginir.bi donem adına dörtyolda şiir gecesi duzenlenirdi.cahit sıtkı nın meyhane arkadaslarındandır.
    (bkz: nokta noktam)
  • beni an

    "son güllere baktıkça deşilsin eski yaran
    eylül bahçelerinden her geçişte beni an.
    yüklü dallar altında meyvalarla oyalan
    eylül bahçelerinden her geçişte beni an.

    sisli güz sabahları estikçe serin serin
    seyre dal gözlerimi dalında mürdümlerin..
    sararan mevsim gibi ah edip derin derin
    eylül bahçelerinden her geçişte beni an! "
  • kızım benim

    "kızım benim!
    acısı tatlılardan tatlı, sızım benim...
    inan bana!
    sana güzel, cici, yavru meleğim
    daha ne demeli bilmiyorum.
    oysa ki ben, seni senden daha çok seviyorum.
    kısmet olur da bir gün kavuşursa birbirine
    aynı dine iman eden yüreklerimiz
    anlarsın bunu, anarsın.
    cici, benim dudakları,
    hayalinden daha körpe kızım.
    içlenme!
    evli olsam da yalnızım...
    ben, anamdan böyle doğmuşum
    aynı menbaadan içmekle kanmıyor dudaklarım.
    a benim güzel kuşum...
    bekleyeceğim seni
    girsem bile yüz yaşıma.
    fırtınalı bir gökyüzü olan başıma
    gelip, konacağın güne dek.
    ve... şayet,
    daha önce çatlarsa sabır taşım
    lacivert bir gece
    ay, sarhoş olup suya düşünce
    altın yaprakların uçuştuğu bir cenup güzü
    eşelenmiş bir mangal gibi
    pırıl pırılken gökyüzü
    çalarım kapını.
    açmazsan, benimle birlikte kaçmazsan
    çekilen hançerimin boş kalacaktır kını.
    ama sen, arkası al fistanlı
    dağıstanlı bir çerkez kızı gibi
    uyar da bana
    atlarsan atıma
    mesele yok.
    o dem, bir tanem
    baş koyup dizlerine
    seni davet ederim bir yasak cennetinin
    engin denizlerine...
    uyarak ak köpüklü martıların
    deniz çığlıklı sürülerine
    açılırız bir tanem
    bilinmez iklimlerin görünmez sahillerine.
    orada sen
    her ne istersen bulursun.
    mesela
    dalında narı
    balında arı
    körpe dudaklarında
    tadılmamış günahların tadı
    ve sonra
    rıza polat'ı."
  • anneme

    "otuzbeş yıl ardından
    yüzüme gülen anne
    sırrını söyler misin
    bu değişen bende ne

    keder eli yakama
    yapışmış bırakmıyor
    gün bildiğim gün ama
    isıtmıyor, yakmıyor

    renkler mi başkalaştı
    gördüklerim rüya mı
    söyle, kimler paylaştı
    masaldaki dünyamı "
  • başkentte koltuk meyhaneleri

    salih taşan'a

    -i-

    işte böyle kardeşim,
    işte böyle salih,
    akşamlar olmaya görsün,
    buğusu üstünde bir somun gibi tütmiye başlar,
    gözümde arkadaşlar,
    gözümde bu dertli kent'in en dertli yeri;
    koltuk meyhaneleri!...
    bağlasalar duramam salih,
    iple çekerim paydos zilinin çalmasını...
    boşsa cebim,
    daktilo kızlardan borç alıp "derdalan" parasını,
    herkesten önce ben düşerim o yere,
    o yerdeki köşeme,
    yumulurum şişeme...
    alışılmış bir düzendir bu bozulmaz,
    daha ilk bardakta bir sökündür başlar,
    her günkü arkadaşlar
    işe küskün,
    cebe dargın,
    yorgun argın
    boyverirler şöyle bir bir!
    gene en başta mehmet ispir,
    arkasından zavrak ismail'le postacı kemal,
    hüzzam hayri, teğmen ali, emekli nedim...
    derken efendim,
    gözlerinde gülüşlerin en tatlısı, koltuğunda ney,
    hey gidi dünya hey!...
    o herkesin bildiği eski spiker:
    doğan ülker'...

    -ii-

    bu yerlerde harcadım salih, işte bu yerlerde,
    o pırlanta gençliğin neyse bütün varını...
    düşünmedim yarını,
    düşünmedim,
    karların böyle birdenbire bastırıp, birdenbire yağacağını
    ve bu yerlerin bizi,
    alınterimizi
    sağmal bir inek gibi sağacağını,
    düşünmedim kardeşim, düşünmedim...
    sararan yapraklarıyla geliverdi güz,
    uçtu gençlik, çatladı nar!
    örtük bütün kapılar!
    gayrı elden ne gelir?
    olan oldu biten bitti...
    orhan'la cahit bile bu uğurda gitti!.
    bu uğurda gitti macar mustafayla kerim renda
    sebzeci ali, eskici ramo, tornacı hikmet, balıkçı haydar...
    ne o gözlerinmi doldu!
    ayıplama be salih.
    ayıplama be kardeşim!
    benim de işte şurada,
    şuracıkta, şu kıllı göğsüm altında,
    kaynayan bir yerim var!...
    ama kimse bilmez!
    kimse bilmez kardeşim nasıl bir insan olduğumu
    kimse bilmez...

    -iii-

    dün yine ay başıydı,
    olmaz olsun,
    delik geniş, yama dar!
    gözlerimin önünden geçtiler şöyle bir bir,
    asık suratlı alacaklılar!...
    utancımdan uğrayamadım semtine kasapla manavın
    geçemedim dükkanı önünden bakkal mustafa'nın...
    ağlamaklı bir ah çekip yürekten.
    suçlu bir insan gibi saklanıp gizlenerekten
    gittim işime!.
    biliyorum salih, biliyorum,
    küfretmişlerdir gene, gelmişime, geçmişime!
    ama neylersin,
    ne söylersin?
    bu ay da veremedim ev kirasını,
    ve bu sabah tutuşturup eline beş on kuruşluk yol parasını,
    "seni annen istiyormuş" dedim,
    el kızını sepetledim!
    ben böyle olacak adam mıydım, böyle olacak adam mı salih?
    neyleyim tutmadı elimden talih...
    "kader böyle imiş ne söylesem boş!..."
    içsem şaraptan,
    içmesem ıstıraptan,
    sarhoşum salih, sarhoş
  • bende kalan mektuplar 1

    "sen ey
    yirmi dört baharımın en güzel süsü
    sen ey
    mutlu günlerimin mutlu türküsü
    sen ey
    ilk yaz akşamları kadar güzel çocuk
    sen ey
    altın gözlerinin hisli dünyasında
    ölümsüz bir yolculuk yaratan
    sen ey
    çıplak bir hançer gibi boylu boyunca
    gönlümde yatan
    sen ey
    her şeyim olan herşey:
    son mektubunda
    söz verdin, tut diyorsun
    unuttum, unut diyorsun...
    unutmak mı?
    ne mümkün seni unutmak...
    güneş tekrar doğmayı unutabilirmi hiç?
    gönül ferman dinler söz tutabilirmi hiç?
    sen ey
    yirmidört baharımın en güzel süsü,
    sen ey
    mutlu günlerimin mutlu türküsü,
    sen ey
    her şeyim olan her şey.... "
  • bende kalan mektuplar 2

    "dün bir dosttan
    uzun bir mektup aldım.
    beni anlatmış sana,
    ve sen ona,
    "unuttum artık onu!" demişsin.
    hem bu sözü gülerek
    medar-ı iftiharla söylemişsin
    unutamazsın!
    nokta noktam
    unutamazsın!
    çünkü inan,
    unutmak için,
    önce unutulmak gerek,
    oysaki sen,
    hala bende esen,
    eski kavak yelisin.
    unutamazsın..
    kan değil, tüküremezsin,
    ruj değil,
    silemezsin,
    dişi dudaklarına, dişlerimle yazdığım,
    dört heceli adı..
    unutamazsın..
    seninle biz,
    hala bir kabukta,
    iki badem içi gibiyiz.
    baharsın,
    kokacaksın..
    güneşsin yakacaksın,
    sabah yatağım kadar rüya dolu.
    sabah yatağım kadar sıcaksın..
    unutamam,
    unutamazsın
    şimdilik bu kadar..
    öbür mektuba,
    daha diyeceklerim var.
    gücenme sakın,
    darılma bana,
    ankara günlerinin bem beyaz ufkundan,
    binlerce selam
    sana..."
  • bende kalan mektuplar 3

    "bahar başladı, nokta noktam,
    ankarada bahar...
    veriminde toprak ana,
    aylar var ki sana,
    tek satır yazamadım.
    oysaki, şimdi mevsim bahar,
    ötüşlerde adın,
    kokuşlarda tadın
    var.
    artık yazmalıyım...
    takvime baktım bu sabah,
    ayrılalı, beş ay olmuş,
    düşün ki nokta noktam.
    beş ay denilen nesne tam,
    yüz elli gün eder..
    bunca uzun bir ayrılıksa,
    insanı her şeye küskün eder...
    inan bana nokta noktam,
    inan bana...
    dargınlığım herkese,
    ve tek hasretim sana.
    düşünüyorum,
    hava keskin kokularla dolu,
    düşünüyorum,
    " aşıklar pazarı " na çıkan yolu
    düşünüyorum,
    bu yolun sağında yükselen,
    her geçişte penceresinden,
    tebessümler gelen,
    bahçesinde iri
    kayısı gülleri
    açan evi...
    düşünüyorum,
    bir türlü gelmiyor,
    düşüncelerin ardı:
    ablan yanımda çorapsız gezer,
    baş örtüsüz annen,
    benden,
    kaçardı! ..
    düşünüyorum:
    bu mevsimde baban,
    bir yerine iki şişe içerdi.
    miyoplaşınca gözleri,
    " şair! iç be oğlum,
    bahar dişidir, doğurur... " derdi.
    bahar başladı nokta noktam,
    ankarada bahar,
    gönül ufkumda yağmur bulutları;
    cennet olsa da artık,
    sevmiyorum, sevemiyorum,
    sensiz baharı.."
  • bende kalan mektuplar 4

    "bu gece yılbaşı,
    başkente kar yağıyor, nokta noktam,
    başkente kar.
    ve tütüyor gözlerimde,
    küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar..
    başkente kar yağıyor,
    başkente kar...
    bu gece yılbaşı,
    bilirsin ki nokta noktam,
    yılbaşlarında hesaplanır
    çoğu zaman,
    insanların yaşı! .
    bu gece yılbaşı.
    tokmaklarında yirmi dört hece,
    eğilip üstüme sessizce,
    şehrin kule saati
    bilirimsin nokta noktam,
    bilirmisin ne dedi:
    "şair! kutlu olsun, yaş otuz yedi..."
    ve bir el, saçlarından tutarak kalbimi,
    sana kadar sürükledi...
    bu gece yılbaşı,
    başkent ayakta,
    çalınan tuna dalgalar dır komşu plakta.
    nede kıvrak bu vals havası...
    başladı gönlümün yine,
    on yıl evvelki kanaması.
    ne günlerdi o günler, cancağızım,
    ne günler..
    sen on yedisinde,
    sevgilerin sisinde
    başı duman duman bir kız.
    ben,
    yirmi dört üstünde,
    gönlü her güzelle nişanlı,
    öylesine bir şair,
    öylesine bir delikanlı.
    ne de çabuk geçti zaman,
    hey gidi dünya hey...
    bu gece yılbaşı,
    dışarıda kar yağıyor,
    dışarıda kar.
    ve tütüyor gözlerimde,
    küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar:
    köşede bir kırlent,
    kırlentte bir resim,
    resimde bir mevsim
    bartında bahar..
    elimle yapmışım:
    asma köprüsünde kocaman deresi.
    sağda lise,
    solda,
    "çakırbeyler" in elma bahçesi
    derede bir kayık,
    kürekde sen,
    dümende ben,
    hava berrak,
    hava temiz,
    ve sularda sarmaşan gölgemiz..
    bu gece yılbaşı,
    başkent ayakta.
    çalınan (tuna dalgaları) değildir artık
    komşu pikapta.
    gönlüm bu diyardan çok çok uzakta...
    dışarıda kar yağıyor,
    dışarıda kar
    ve tütüyor gözlerimde,
    küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar.."
hesabın var mı? giriş yap