• koku hatıraları canlandırabilir, bu duruma proust etkisi denir.

    aslında koku, farkında olmasak bile belki de en savunmasız algımızdır. diğer bütün duyu sistemleri talamusa bir sinyal göndermek ve algının gerçekleştiği yüksek seviyeler de dahil olmak üzere beynin geri kalanına bağlanmak için izin istemek zorundadır. ancak koku ile ilgili bilgileri taşıyan sinirler asla izin almazlar. koku sinyalleri talamusa uğramaz ve doğrudan beyindeki nihayi varış noktasına ulaşırlar. bu sinyaller alt kademelerin onayına başvurmazlar.

    proust fenomeninin çıkış hikayesi oldukça sıra dışıdır. yazı ve metin üretme kabiliyetiyle son dönem dünya edebiyatına mührünü vuran proust, 9 yaşındayken yaşadığı astım hastalığından ötürü ailesi tarafından ılliers kentine gönderilir. burada annesinin yaptığı kurabiyeleri yerken yaşadığı ortam içinde kurabiyelerin kokusu kendisine büyüleyici bir haz verir. yıllar sonra proust tesadüfen bu kokuyu duyduğunda çocukluk günlerinin bu anlarına dair her detayı en ince nüansına kadar hatırladığını fark eder. bu kokuya bağlı hatıralarını eşeleyen proust, bu hatıralardan aldığı ilhamla 3 bin sayfalık “kayıp zamanın izinde” romanını yazar. proust, kaleminin kudretini kokuyla hatıraları arasındaki etkileşimi çözme kabiliyetine bağlarken koku ve uzak hatıraların hafızayla ilişkisi de proust’a ithafen “proust fenomeni” olarak yer eder. kokuyla özdeşleşen duygular hafızada diğer duyularla işlenen hatıralara göre çok daha yüksek bir yoğunluğa sahiptir.
  • “kokular, unuttuğumuzu sandığımız, bir köşede saklı kalmış duygularımızı ve anılarımızı bir anda canlandırabiliyor. farkında olmadan bir anda ve en savunmasız anımızda bizi ele geçiriyor. kokuların hatıraları canlandırabilme ve anıları bize hatırlatma yetkisine proust etkisi denir. evrimsel psikolojide ise hava ve sudaki kimyasal maddeleri algılamak için ilk önce koku duyumuzun gelişmiş olduğunu ve sonra görme işitme ve dokunma duyusunun geliştiği savunulur. hatta ve hatta anne karnındaki ceninin koklama sistemine ait hücrelerin beyin hücrelerinden önce geliştiği de bilgiler arasındadır bununla birlikte sadece koku sinirleri vücudumuzda yenilenmeye uğrar”*

    kokular, üzerimizde sandığımızdan daha etkili. insanı manipüle edebilen bir zıkkım.

    işte bazen sokakta sadece yanımızdan geçen birinin üzerine boca ettiği bir parfümün, bir el sabununun, bir mekana sıkılmış oda spreyinin, insanın beyninde flaşlar patlarcasına bir anıyı hatırlatmasına, üzücü şeylerin yıllar sonra bile o an tekrar üzmesine, mutlu eden şeylerin yüzümüzü güldürmesine ve acı veren olayları depeden tırnağa hatırlayıp sarsılmamıza neden olan etki bu.
  • fransız romancı marcel proust bir gün kekini yemeden önce ıhlamura batırıyor ve o aldığı koku birden cocukluğunda halasıyla yaşadığı bir ana götürüyor ve o anın detaylarını da ayrıntısına kadar hatırladığını fark ediyor bu sebeple bazı kokuların bizi biranda geçmişe, o ana götürmesine “proust etkisi” denir.
    hafızamızın kokuyla arası çok iyidir hatta en iyi olduğu konudur diyebiliriz. tüm duyular önce talamusa daha sonra beyne ulaşırken, koku duyumuz direk beyne gidiyor bu yüzden de koku duyusunun hafızayı, hatıraları en kolay tetikleyen duyu olduğu düşünülüyor.

    ufacık bi koku esintisinin bile bizi uzaklara götürmesi, derin anıları tekrar yaşatması, o hisleri tekrar hissetmeyi başarması.. bu güce şaşırıyorum.

    (bkz: koku hafızası)
  • çok sık yaşadığım bi durum tanıdık bir koku geldiğinde burnuma gözlerimi kapatıyorum ve geçmişteki o an a ışınlanıyorum kötü olan en mutlu anında hissettiğin bir koku çok kötü bir an ı hatırlatabiliyor
hesabın var mı? giriş yap