• ön adını öğrenebilmeniz için ya cyrano takip etmeniz ya da 341 sahife die blendung okumanız gereken sinolog.
  • bir sinologdan çok bir fizikçiyi anımsatan yaklaşımıyla hayranlık uyandıran roman* karakteri. güvercinlerin gurultusunu duyduğu bölüm şöyledir: "...gurultuyu okuduğu kitaplardan tanıyordu. başını onay anlamında sallayarak alçak sesle: 'evet, böyle!' dedi; bir gerçekliğin kitaptaki özgün biçimine uyduğunu ne zaman saptasa, böyle yapardı."
  • "... roman okumak hiçbir ruhu zenginleştirmezdi. romandan belki alınan zevk için ödenen bedel, pek yüksek olurdu; en üstün kişilikleri bile bozardi romanlar. romanlar sayesinde insan, kendini her türlü insanla ozdeslestirmeyi öğreniyordu. değişiklikten zevk almaya başlıyordu. kişiler parça parça çözülüp hosa giden kahramanların kalıbına giriyordu. her görüş açısı savunulabilir oluyordu. okur, gönüllü olarak kendini yabancı hedeflerin akışına bırakıyor, bu yüzden uzunca bir süre için kendi hedeflerini gözden yitiriyordu. romanlar, yazarlık yapan bir oyuncunun, okurlarının bir bütün oluşturan kişiliklerine batırdığı kamalardi. oyuncu, kalmanın gücünü ve karşılaşacağı direnci iyi hesaplayabildigi oranda hedef aldığı kişiyi parçalayan oluyordu. devlet romanları yasak etmeliydi."

    elias canetti, roman hakkında böyle dusunmuyor olmalı ki fena halde sürükleyici, okurken kişiyi mutlu eden korlesme'yi yazmış.
  • --- spoiler ---

    kendi fildişi kulesinde yaşayan, toplumdan kopuk, fazla entelektüel kişiliğe sahip tarihin en iyi sinoloğu. benedikt pfaff denen pedofili sapık kapıcıya ve hırsız kambur cüce fischerle'ye güvenecek kadar eq'dan yoksun bir karakterdir aynı zamanda. olayları süzemez, kitapların içinde yitip giden bir yaşam, zaten kendini yakarak kitaplığıyla beraber kül olmuştur maalesef. yitik bir yaşam kül oldu.
    --- spoiler ---
  • elias canetti'nin, insanlara dikkat etmek konusunda en ufak bir istek duymadığından gözlerini yere diken ya da gelip geçenlerin başlarının üzerinden bakan, kitapçı dükkanlarının yerini içgüdüsü ile bulabilen ve yanında her daim bir kitap taşıyan, gündelik yaşamı yalanlarla kurulu yüzeysel bir düzen olarak görmekle birlikte bilim ve hakikati de eş anlamlı kavramlar olarak gören olarak anlattığı, evinde aynası bile olmadığından yüzünün biçimini kitapçı vitrinlerindeki yarım yamalak yansımasından anımsayan, biricik, yalnız kişisi.

    profesör kien, çok sessiz ve konuşmayı sevmeyen bir insandı. hatta sessizlik onun için soluk alabilmek kadar gerekli bir eylemdi. konuşursa, karşısındakine de konuşma olanağı sunacağından kendisine söylenenlere yanıt vermek şöyle dursun, en küçük bir mimik belirtisi bile sunmazdı. hiç kimseyle kişisel ilişkiler kurmaz, düşüncelerini söz yerine yazı ile ifade etmekten hoşlanırdı. sövgüyle yüz yüze geldiğinde bile dilini tutabilirdi kien. içinde, her gelip geçenin budalalığına karşılık verme zorunluluğunu asla taşımıyordu. içi boş, düzmece kibarlık şovlarından nefret ederdi. kitapları ve özvarlığı arasında yıllar içinde kurduğu çok derin bir ilişki vardı. sahip olduğu ve sayısı 25 bin adeti bulan kitaplarının her biri, yerini hiçbir şeyin dolduramayacağı en yakın arkadaşları olmuştu ve konu onlar olduğunda kien'in içi titrerdi. insanlara gelince, onlar asla kitapların gerçek değerini anlayamıyordu. ona göre kişi, öteki insanlardan uzaklaştığı oranda hakikate yaklaşırdı. çünkü onlar gerçekte yüzlerini her an değiştiren ve bir gün bile aynı rolde kalamayan tiksinç varlıklardı. bu durum, baştan beri onun bilincinde olduğu, tereddüt etmediği bir gerçeklikti. kendisi, bu yüzden zahmet edipte insanların yüzüne asla bakmazdı. bilinç, değer taşıyan düşünceler için saklanmalıydı ona göre. çünkü düşünceleri besleyen bilinçti ve düşünceler bilinci gereksinirdi. bilinçten yoksun bir düşüncenin var olabileceği tasarımlanamazdı.

    belki de kien için sonun başlangıcı, kendisini tutamayıp ellerini, kör bir insanı kandırmaya kalkışan çocuğun saçlarına yapıştırdıktan sonra buz gibi bir korkunun yüreğinde yer etmesiyle birlikte kendisine ettiği yemin oldu: kör olma tehlikesiyle karşılaştığında hayatına kendi elleriyle son vermek...

    (bkz: die blendung)
    (bkz: körleşme)
hesabın var mı? giriş yap