• tacitus 'un agricola'sında 41'de geçen bir ifade, hay senin balmumu kokan odandan fışkıran zekana kurban olayım tacitus ne güzel demişsin, manası şu, sözün: "düşmanların en kötüsü övenlerdir." egemen olma amacını gütmeden çişe bile gitmeyen francis bacon 'ın sermones fideles sive interiora rerum 'unda da (denemeler) geçiyor bu. (ingilizcesinde liii. bölüm, latincesinde li. bölüm [de laude])

    tacitus 'un eserinde ifadenin geçtiği bölüm şu: "causa periculi non crimen ullum aut querela laesi cuiusquam, sed infensus virtutibus princeps et gloria viri ac pessimum inimicorum genus laudantes." yani türkçesiyle; "itham etme veya yakınma tehlikenin salt nedeni değildir, aynı zamanda içinde bitmek bilmeyen kızgınlığıyla bir önder veya onun zaferi hatta düşmanların en kötüsü bizzat övenlerin kendileridir." peki bacon gibi pagan düşünce biçimini derin bulmayan egemenlik düşkünü bir hiristiyan niçin tacitus gibi bir pagandan böyle bir alıntı yapma gereği duyar? sadece bu da değil aslında, söz konusu eserini tümüyle yunan ve roma 'nın o büyük üstadların ifadelerine dayamıştır. neyse bundan çok bahsettim şu başlıklarda: güzellik/@jimi the kewl - çirkinlik/@jimi the kewl - mutluluk/@jimi the kewl - francis bacon/@jimi the kewl buralardan ilgili bilgiye ulaşabilirsiniz.

    ben yine başlıktaki ifadeye döneyim; ne demiştim, ha evet bacon niye bu alıntıyı yapıyor? eserinin liii. veya li. diye geçen "övgü üstüne" başlıklı bölümünde bacon düşünce sisteminin şekillendiği çevresine uyarılarda bulunuyor. bacon 'a göre; "..kimileri, başkası onları kıskansın, çekemesin diye, kötülükten övülürler." ("..sunt qui laudibus quandoque onerantur animo malitioso ad conflandam invidiam et odia concitanda..") hatta bacon, yunanlardan aldığı bir ifadeyle; "övülerek zarar görecek kişinin burnunda bir çıban çıksa daha iyi" (theokritos, idyller, ix, 30; xii, 24.) olduğunu düşünür. burada bacon'ın üzerinde ısrarla durduğu konu, bir şeyin aşırı derecede övülmesinin dinleyenlerde karşıtlık uyandırması, çekememezliğe yol açmasıdır. ("..etenim vel hominem vel rem aliquam ad coelum usque evehere contradictionem irritat, et derisui exponit. ")

    hatta sizi arsız bir dalkavuk yakalamışsa yandınız demektir, ayağınızı denk almalısınız. zira sizi en eksik olan, en çok utanç duyduğunuz yönlerinizden yakalayıverecektir. bilincinizle eğlenircesine sizi göklere çıkacak, düşüşünüzü seyredecektir. sizi öven kişi, bir yerlere çıkaran kişi sizin mevkinizin ve kaynağının nereye dayandığını sizin bile bilmediğiniz zaferinizin ortağıdır. o kişi yoksa, zaferiniz de yoktur, yani size tümüyle ait olan hiçbir şey yoktur. övgünün niteliği herhangi bir şekilde ölçülemeyeceğine göre; o halde hiçbir övgü, övülen kişi veya şeye ait olamaz. yani övgünün her türlüsü ahmakça bir sarhoşluk yaratsa da yaratmasa da tehlikelidir.

    bacon'ın kutsal kitap'tan, süleyman'dan yaptığı alıntıyla kapatayım entirimi;
    "..dictum est salomonos, qui benedicit proximo suo voce grande de nocte consurgens maledicenti similis erit." yani türkçesiyle; "arkadaşını daha geceden (erkenden) yüksek sesle öven kişi, ona öykünmüş sayılır."

    öykünmeyiniz, siz olunuz, övmeyiniz, heyecanlanmayınız.

    not: bu entirimi salt ideolojik saplantılarından ötürü kendi fikirlerine uygun entiriler girmiş her yazarın nick başlığına "iyi yazar.. güzel yazar.. hede.." şeklinde salak övgüler düzen yani "iyi yazma-güzel yazma kriteri"ni kendi fikirlerine uygunlukla belirleyen çocuklara adıyorum.
  • latince olduğu için zaten neredeyse hiç okunmayacak olan, övgünün tehlikelerini zekayla sunan bir söz.

    övgü korkutuyor insanları. güzelliğinizi görmeleri yeterli geliyor, tutup bunu dillendirmek hep ürkütücü bulunuyor. 'kendi nazarım değdi kendime.' sözü var ya türkçede... aynı korkunun ürünü. biri iyi bir şey diyince 'maşallah de!' diyen teyzelerle çevriliyiz.
    birini övenlere, açıktan ve övülenin yanında 'yalaka' denilebilen topraklar burası.
    aynı söz, olumsuzluğu açıktan söylemenin ne kadar meşru olduğunu da gösterir farkında olmadan.
    sözlüğe bakınca da görebiliyor insan: eleştiri yapan, hatta küfür eden öne çıkar, dikkat çeker.
    .
    niye peki.
    kıskançlığın kol gezmesiyle bağlantısı var mı bu korkunun. anne babalarımız bize olan sevgilerini eşit dağıtmıyorlar mı. anca istenilenleri yerine getirdiğimizde, uslu çocuk olduğumuzda beğenildiğimizi hissetmemizin etkisi var mı.
    beğenilmek, uyumculuğun bir göstergesine mi dönüşüyor bizde.
    nabza göre şerbet verme art niyeti mi okunuyor övülen davranışlarda.
    .
    kendimiz olarak sevilmemiz imkansız mı...
hesabın var mı? giriş yap