*

  • bir malı satmak için satıcıdan daha çok dil döken, yeri geldiğinde atraksiyon yapan kimse...
  • mal pezevengi dersek yanli$ olmaz herhalde dostlar
  • evinde televizyon seyrederken çalan kapıyı küfür ederek açan insanları, elindeki ürünü satın almaya ikna etmekle görevli kişi. (bkz: mission impossible)
  • cocuklugumun en unutulmaz anilarindan birinin baskarakteri amcadir kendisi. calan kapiyi aciveren beni annemi cagirmakla gorevlendirmis , annem gelince de ona elindeki 100 kilo bile yuku tasiyabilecegine dair garanti verdigi utu tahtasini satmaya calismistir. annem , abim ve ben heyecanla kendisini kapi esiginden seyrederken , "soyle ki hanimefendi , ustune ben bile otursam beni de tasir , asla yikilmaz" demis ve actigi utu tahtasinin uzerine hoplayip oturuvermistir. yaklasik 70 kilo cektigini dusundugum bu beyin agirligi ile de utu tahtasi paldir kuldur yikilmis , beyimiz sasirmis , bozarmis , hicbirsey soylemeden utu tahtasini yerden toplayip biz ucumuzu kapi esiginde oylece birakip apartmanin cikis kapisina dogru ilerlemistir...
    aradan gecen 20 yil ,hala her kapimi calan pazarlamaciya siritarak bakarim...
  • ülkemizde satıcı ile karıştırılan kişi. hele bi de tencere tava satanlara da pazarlamacı diyen var, fecaat. mecburen kendilerine marketingci filan demeye çalışıyorlar ayırt edilebilmek için.
  • çeşitli insan kaynakları sitelerini spam mail, pop-up gibi sarmış bir unvan. şu işsizlikte yine de talibi yoktur. olmaz da. çünkü psikolojik ve fiziksel olarak bir insan evladını tüketen ; yani alenen sikerek, kârını katmerlemeyi maksat edinmiş hiçbir kurum /kuruluş çalışan devamlılığını sağlayamaz. sanırım onların da pek niyeti yok ki bildiğin adam sirkülasyonu üzerine inşa edilmiş bir insan kaynakları politikaları var.
    ha tabii kılıfı, ambalajı değiştirir parlatırsın olur sana başka bir pozisyon.
    ipuçlarına dikkat:

    seyahat engeli olmayan, b tipi ehliyet sahibi
    ofis ortamında çalışmayı istemeyen
    takım çalışmasına uygun
    yoğun iş temposuna ayak uydurabilecek

    müşteri ilişkileri yöneticileri
    satış/finans danışmanları
    satış temsilcileri

    diyor ki "göt ver bana". alenen bunu istiyor. bu kadar acımasızca eleştirmemin sebebi şu: ahırdaki hayvanı alıp getirsen ahırını özletecek bir çalışma atmosferine insanları , işsizlik bunalımının neden olduğu çaresizliklerinden faydalanarak davet ediyorken, sen, bir de güzel şeylerden bahset. de ki çalışma ortamımız klimalıdır. de ki çalışanlarımıza güler yüzlü davranırız. yemeklerimiz kalitelidir de. insan psikolojisine önem veririz de.

    işin kariyer sayfalarındaki felaket habercisi tasviri yetmezmiş gibi işe başladıktan sonra da hedefler,kotalar,kaprisli takım liderleri, hata kabul etmeyen piç müdürler,mobbing,ot,bok vs de olacak. ve bunları yutturabilirlermiş gibi, düpedüz birşeyler pazarlayan adama abartıp "satış mühendisi" bile demeye cüret edecekler.

    çünkü işveren olarak sen de biliyorsun ki teklif ettiğin iş adam öğütmek , iş hayatından soğutmak, insan ilişkilerini bozmaktan başka birşey vaat etmiyor. en kötüsü de ters-yüz ettiğin pazarlamacı sıfatını cila atıp yeniden "pazarlıyorsun." üniversite mezunu işsiz damgasıyla orta yerde kalma kabusu deneyimleyerek geceleri haram olan genç de bu oltaya gelecek. ilaveten seni lise mezunları da kesmeyecek. muhakkak sikeceğin adam üniversite mezunu olacak. çünkü hesap bilecek, kitap bilecek, laftan anlayacak. çünkü, rica gibi görünen tek emrinle her işi yaptıracağın korkuluk arıyorsun.

    benim bildiğim çaresizliğinden ve mağduriyetinden faydalanılarak zorla çalıştırılan bir çocuk işçiler bir de hayat kadınları var. sizin albenili , pencereleri aynalı , modern plaza çalışanı ayağına yutturduğunuz insanın içinde olduğu ruh hali de az buçuk buna yakındır. çok gölgede kalmışsınız çaktırmadan.
  • çok uzaktan akraba süsüyle eve gelip, dikkatli kullanılan bir ses tonu ve güzel türkçemizin yandan yenmişiyle önce ordan burdan muhabbet edermiş gibi konuya girip, ardından ürün reklamı yapmaya başlayan, aylık gelir-gider hesabı önüne döküldüğü halde yoktan anlamayan, bir hafta içinde iki kere eve gelmiş, bir kere de gittiğimiz bir yerde rastlayıp çenesine (o buna muhabbet diyor) maruz kaldığımız andavalın sıfatı. yemek saatinde gelip gece yarısı gitmiştir kendisi. öte yandan artık kalkıp gidin dercesine tv ekranına kilitlenmiş numarası yapan kardeşime "ben hiç tv seyretmem, seyretsem evimde oturur seyrederdim" gibi bir söz etmiştir. illallah dedirtmiş, kendisinden tiksindirmiştir.
  • kapidan kapiya* yapilani 80lerde baya yaygin bi meslekti. daha dogrusu ek-meslekti. o zamanlar mehmet ali erbil dahi bi yandan oyunculuk yaparken bi yandan kapi kapi dolasip celik tencere catal bicak pazarlamistir. onun kelimeleriyle, o zamanlar 10 enayiye 1 cakal duserdi, iyi para vardi. zaman ozal devriydi, tuttugunu silkeleme devriydi
  • "fazla vaktinizi almayacağım." dedikten sonra "isterseniz şöyle başlayalım..." diye devam etmek suretiyle elindeki ürünü pazarlayan insan evladıdır.
    "neye başlıyoruz, neler oluyor?" diyemeden cüzdanınızı boşaltmayı hedefler.
  • nam-ı diğer ne olursa satarım düsturunun ilk hecesi de denebilir. şu aralar rainmaker olma çabamızdan müteakip, yaptığımız işi ayrı tutuyoruz tencereciden tavacıdan ya da bazacıdan yorgancıdan yada herne sikimse ondan bundan. kardeşim tekne satılıyor burda ne sandın.
    sonun sonu diye bir olgu var nah o işte. bundan sonrası gemidir denizaltıdır kuruvazör dür ne bileyim nükleer başlıklı füze dir rampadır.
    yada petrol platformudur. olmadı uzay mekiği suda yüzer fırlatma platformudur.
    budur bunun ilacı.
hesabın var mı? giriş yap