• "ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
    sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
    zaferi için
    hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
    bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler... "

    arhavili ismail'in hikayesi'nden
  • doğrusu şudur; attila ilhan 'ın gördüğü mezar şehit olan bir ere değil dört ere aittir. 9 eylül 1922 sabahı izmir'e ilk ulaşan fahrettin altay 'ın tümeninden öncü birliklerden birine halkapınar köprüsü'nü geçtikten sonra tuzakoğlu fabrikasından ateş açılmış, üçü hemen oracıkta dördüncüsü de kaldırıldığı hastanede şehit olmuştur. hikayenin kalanını bilge umar'ın izmir'de yunanlıların son günleri adlı kitabından okuyalım;

    "isimleri bilinen üç türk şehidinden bekiroğlu mehmet, akşehir'in mamureltülhamid köyündendi ve 2.tümen 4.alayının 2.bölüğünde çavuştu. ikinci şehit, aynı bölüğün çavuşlarından hakkı, antalya'nın kızılsaray köyünden, babaibrahimoğulları'ndan idi. üçüncü şehit ahmetoğlu seyit ahmet, nevşehir'in ineli köyünden, sağıroğulları'ndan idi ve 2.tümen 4.alayının 4.bölüğünde er'di.
    taşları üzerinde bu türk askerlerinin can verdiği cadde, bugün, "şehitler caddesi" adını taşır. vuruldukları ve öldükleri yerde yapılan anıt-kabir, bayraklı'dan gelen yeni "altın yol"un, o şehitler caddesi ile birleştiği yol kavşağının hemen yanında, küçük bir park içinde, bir kaide üzerinde oturan mütevazi bir sütundan ibarettir. bu sütunun üzerinde, eski harflerle, yalnız şu kelimeler bulunur:
    vatan ve namus"
  • “…bu nereden geliyor, onu da söyleyeyim. izmir’de gazetecilik yapıyorum o sırada. 1960’ların sonlarına doğru. karşıyaka’da oturuyoruz. araba ile gittiğim zaman alsancak’tan dolaşıyorum. alsancak’tan dolaşırken gözüme bir taş ilişti benim, dikili bir taş, etrafında bahçe.

    gazetecilik o ya… arabadan indim, gittim baktım bu ne diye. üzerinde eski harflerle bir şeyler yazıyor. ben eski yazı okuyamam. onları tatbik ederek kağıda yazdım. bu işten anlayan bir arakadaşa götürüp okuttum. “vatan ve namus” yazıyor dedi. oraya bir taş dikmişler. niye dikilmiş bilmiyorum. kurcalamaya başladım.

    1922’de fahrettin paşa’nın süvarileri manisa üzerinden izmir’e giriyorlar. en önde şerafettin bey’in bölüğü var. bu bölük alsancak üzerinden konak’a doğru gidecek ki, hükümet binasına bayrağı diksin. o yola girerken harap bir binanın içinde pusu kurmuş yunanlılar ateş ediyorlar. bu ateşle izmir’e girmek üzereyken üç askerimiz şehit oluyor. izmirliler bunu unutamıyorlar. unutamadıkları için de bu abideyi dikiyorlar ve yazılabilecek yazıların en güzelini yazıyorlar.

    çünkü istiklal savaşı’nın özeti o: vatan ve namus. “vatan ve namus” deyince gelmeyen zaten kahpedir. bu çok açık. onun için bu arkadaşların hepsine anlattım olayı. şimdi yine aynı durumdayız. kafalarına torba geçiriyorlar askerlerin, gık demiyoruz. bize köpek muamelesi ediyorlar, gık demiyoruz.

    daha ne kadar sürecek, ne dersiniz dedim. meğerse bir kısmının içi yanıyormuş, “tabii yapalım” oldu. mesela komünist gazetesinde yazı yazıyor tevfik çavdar, orada. öbür taraftan yarın diye bir gazete var, müslümanların. onlara telefon ettim. dedim ki, çocuklar son zamanlarda çıkan en iyi fikir dergisi galiba sizinki. gerçekten çok derli toplu yazılar çıkıyor orada. böyle böyle bir şey düşündüm, gelir misiniz? ikinci konuşmamda, “tamam geliyoruz” dediler.

    o arada karar veremeyip, iş tatbikata geçtikten sonra karar verenler var. onlar da daha çok müslümanlar.”*

    (bkz: attila ilhan bilim sanat kültür vakfı) - kaynak
hesabın var mı? giriş yap