• her şey kokar.
    yevmiyesini alan bir amelenin elinin kiri, balıkçının çığırtkan oğlunun balıklı elinin kokusudur. bok vardır özütünde, karmaşık...
    bu yüzden insanlar sever, sevmem dese bile sever.
  • bu akşam ilk gösterimi gezici festival 2018 kapsamında kızılay büyülü fener'de yapılan ahmet boyacıoğlu filmi. ankara'da çekilen bir film olunca ve konusu ilginç gelince gidip izledim.

    esenboğa havalimanı'na yolcu bırakıp, oradan yolcu alan bir taksicinin, şahit olduğu müşterilerinin ilginç / sansanyonel telefon görüşmelerini gelip mahalle kahvesinde arkadaşlarına anlatması sonrası, o görüşmeleri toplumsal iyi / fayda adına nasıl kullanırız diye üç kafadar arkadaş bir plan yapıyorlar. sonra olaylar gelişiyor.

    politik bir dram diyebiliriz bu filmin türüne. zira had safhadaki toplumsal yozlaşma ve yoksulluk ana teması. umudu ve umutsuzluğu bir arada barındırıyor, iyi-kötü dengesi tutturmanın, aşırılıklara savrulmamanın önemine iyi göndermeler yapıyor.

    her anlamda mükemmel bir film diyemem ama izlenebilir (puanım 7.0). oyuncu kadrosunda da erkan can, ercan kesal, şevval sam gibi ünlülerin yanı sıra başroldeki murat kılıç, emrah kolukısa ve rıza sönmez de iyi oyunculuklar sergiliyorlar.
  • beş dakika kadar izledim.
    ilk sahnede çocukların çişini yapmadıkları aşırı belli. bildiğiniz hortumla tutmuşlar suyu, üstelik çocuk yarım saniyede geri dönüp kaçıyor. izlediğimin bir film olduğunun farkındayım, ama bu kadar da göze batırılmaz.

    sonra adam arabanın camından çiçeği alırken "çiçeğimizi de alalıımm" dedi. kendi kendimize konuşuruz, ama o tonda değil, o sesle değil. gerçekçilik iyice kırıldı.

    adamın çiçeği minik şişeye koyma sahnesi, elin çiçeği koyup beklemesi ile bitiyor. doğal bir hareket değil bu. resmen yönetmenin "tamam, koy çiçeği, oldu bekle" dediğini duyar gibi oldum. günlük akış içerisinde olan bir hareket değildi o.

    yine de devam ettim. arabaya iki kişi biniyor. hemen ardından şoförümüz bu iki kişi üzerinden arkadaşlarına yakınıyor. diyaloglar didaktik olmaya başladı. kapattım. yönetmenin iyi bi şeyler yapmaya çalıştığının farkındayım, ama kendi yazıp yönettiği belliydi. maalesef beğenmedim. fikrini farklı ellerde yoğurmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
  • mubide izledim, 5 yaşındaki çocuk daha iyi senaryo yazardı galiba. mesela 5 yaşındaki çocuğun saçmalamasına en azından “ya abi kimse anlayamadı filmin sırrını” gibi mistik bi anlam yüklemeye çalışırdık. hayatımda bu kadar kötü senaryo nadir gördüm. yönetim desen o da kötü ama senaryo yanında göze batmadı. başrol hariç tüm oyunculuklar 0/10. şu kısa ömrümden 2 saatim çalındı, yazıklar olsun.
  • ritminde çok ciddi bozukluk olan film. başladığında gerçeklik, biraz incelik, oyuncular filan öyle ilerleyerek bi yola girecek diye düşündürüp tutuyor, sonra ilerledikçe karikatürize tiplerle karşılaşıyoruz ve burdan absürd sahneler aracılığıyla soyutlamalara mı gireceğiz acaba derken ucuz drama bağlıyor ve ortada bırakıyor insanı. ama bu biraz haksızlık oluyor.
  • birçok tik tok videosundan, oyunculuklarından, kurgusundan, kamera hareketlerinden daha yapay bir türk filmi.

    biraz sinemaya meraklı birine "ben bunun daha iyisini yaparım" hissi uyandırarak motive etmesi açısından önemli. düğün videoları daha güzel, daha doğal ve eğlenceli.

    mubi'nin böyle bir şeyi (sinema demek istemiyorum) günün filmi olarak yayınlaması mubi'nin kalitesine hakarettir.
    15 dakika izledim. mubi boşuna yayınlamamıştır diye düşünerek devam ettim. yoksa ilk sahnede kapatırdım. mubi hatrına 15 dakikamı çalan tuhaf şey.
  • fragmanına herkesi koymuşlar ki, bunca usta oyuncu var diye filmi iyi sanalım. hayatımda bu kadar kötü film izlemedim. her saniyesi felaket. mubi için böyle bir film utançtır. bilmiyorum bu kadar iyi oyuncular bu filmde nasıl oynadı.
    felaket.
  • bir ahmet boyacıoğlu filmi.

    naif başlayıp giderek karikatürleşen eh işte idare eder bir film. zaten ahmet boyacıoğlu da profesyonel gibi değil de hobi olarak film çeken birisi galiba. yani çok daha iyi olmalıydı ama değil.
  • faruk sade’nin anısına niye bu filmi çekmişler anlamadım. olay ankara’da geçiyor ondan mı acaba?

    film aşırı yüzeyseldi, konuyu anlatalım olsun bitsin demişler. şevval sam da n’olur bir daha ağlamasın.
  • ahmet boyacıoğlu imzalı film.

    şu kadroyu kameraya önünde serbest bıraksan bundan çok daha iyi bir iş çıkar.

    yazık kadrosunda yer alan oyunculara.

    senaryo yüzeysel, görüntü yönetmeni 'bitse de gitsek' diye takılmış.

    bu bir film değil de olsa olsa bir film parodisi olur.
hesabın var mı? giriş yap